Getting your Trinity Audio player ready...
|
Emperyalist ülkeler, dünyanın diğer ülkelerine, halkların yaşamına, topraklarına canı istediği zaman teklifsizce giriyor, kendi çıkarları doğrultusunda kaynaklarını edepsizce kullanıyor; kültürlerini, inançlarını, hayatlarını, hayallerini, geleceklerini, suyunu, doğasını acımasızca yok ediyor. İşgal ve yayılmacılık, yeniden yeniden ürettikleri savaşlarla devam ediyor. Emperyalist ülkelere boyun eğip kabul gösterirsek, bu kısır döngünün her daim sürüp gideceğini, tarihin kanlı sayfaları gözümüzün, aklımızın içine öfkeyle bakarak haykırıyor.
Bugün, tüm dünyada, insanlığa karşı tezgâhlanan korkunç savaşlar var. Savaşlara ve savaş tacirlerine karşı hayır demek için hep birlikte ayağa kalkmalıyız. Bu savaşlar ne emperyalist ülkelerde yaşayan halkların ne yoksul bırakılmış ülkelerin halklarının savaşı. Bu savaşlar, emperyal devletlerin temsil ettiği paranın savaşı. Yer altı ve yer üstü kaynaklarının savaşı. Dünyayı bölüp parçalama hayalinin savaşı. Bu savaşlar, insanlığın tümüne karşı bir savaştır; insanlığın kaderi, Suriye, Filistin, Irak, Libya, Yemen ve Afganistan topraklarında olduğu gibi gene tehlike altındadır ve bu tehlike hiçbir zaman geçmeyecek. Emperyal devletler sürek avı gibi yarattıkları savaşların dehşetiyle sürekli korku salıyorlar. Bu korku, yeryüzünün de gökyüzünün de tanık olduğu gibi tamı tamına korkunun savaşı. Hile ve oyunla tezgâhlanan savaşların amacı, Esad’ı, Kaddafi’yi, Saddam’ı ve yarattıkları diktatörleri yenmek değildi. Savaşın amacı, ‘terörist olarak nitelendirdikleri’ Hamas’ı El Kaide’yi, Hizbullah’ı, DEAŞ’ı, HTŞ’yi ve diğer örgütleri ortadan kaldırmak da değildi. Iraklıları, Filistinlileri, Libyalıları, Suriyelileri, Afganlıları, Yemenlileri özgürlüğe kavuşturmak hiç değildi. Camın önünde terörist olarak lanetledikleriyle, perdenin arkasında saygıdeğer müttefik olarak el sıkışıyorlardı.
Bu savaşlar, adalet için yapılmıyor; insanca yaşam için yapılmıyor, dünyanın kaynaklarının eşit paylaşımı için yapılmıyor, demokrasi için de yapılmıyor… Emperyal terörün amacı, özgürlük de değil. Amaç; yakıp, yıkıp, yok edip, tek tipe dönüştürmek, hayvanlara yaptıkları gibi kafesli bir yaşamı hayata geçirmek, izleyerek, gözleyerek, korkuyu perçinleyerek itaat ettirmek, sömürerek, el koyarak, sindirip köleleştirmekten başka bir şey değil.
Dünya halklarına, neyi, nasıl, nerede, niçin ve ne zaman yapması gerektiğini emreden bu emperal polislere dünyanın boyun eğmeyeceğini göstermek ve dünya halklarına giydirilen korku hırkasını, çıplak kalma pahasına yırtıp atmak gerekiyor. Başka türlü bu korkunun savaşıyla baş etmek mümkün değil. Emperyalistler korkuyorlar; korkularının ve saçtıkları dehşetin altında yatan gerçek ise dünyanın ezilip sömürülen, köleleştirilen halklarının, yağmacılığa, talana, zorbalığa, paranın kirli dolaşımına, dur demesinden, yağmacılığı reddetmesinden duyulan bir korkudur. Bu korku, insanlığın özünde olan ve her an açığa çıkacak bir isyanın korkusudur. Dijital dünyada bugün harekete geçen milyonlarca insanın barış ve özgürlük çağrılarının daha da artıp yükseleceği ve büyük bir isyana dönüşeceğinin korkusudur. Ortadoğu’daki ülkelerin topraklarına düşen ve düşecek olan bombaların kurbanları sadece o topraklarda yaşayan siviller, çocuklar, kadınlar, erkekler, yaşlılar, masum hayvanlar ve doğa olmayacak. Zaman içinde bütün dünyayı içine alarak, yangın yerine çevirecek.
Katledilen yüz binlerce insanın ve diğer canlıların ölümleri, Tanrı’yı ölüm ve yıkımda mazeret olarak gösteren emperyal devletlerce ‘çok üzgünüz, kazaydı’ diye isimlendirilecektir. Halkların üzerine boşalttıkları bombaların gücü, bizden çaldıkları parayla satın alındı. Kendi ülkelerinde yarattıkları terör ve dehşetle, ustaca kurgulanmış hileyle, suç ortaklığında birleşerek, her savaşta, dünya polisinin başı olduklarını ilan ettiler. Bu gerçeği hiçbir koşulda unutmamak gerekir.
Yoksullaştırılmış ülkelerde diktatör diye adlandırdıkları yönetimler, onların umurunda değil. Bütün diktatörlerin yaratıcıları, herkesin bildiği gibi onlar; son kullanma tarihine kadar kullanıp sonra da atıyorlar. Hele yoksul halklar hiç umurlarında değil. Emperyalist devletler dünyayı kanla yıkıyorlar. Hiçbir zaman ve koşulda cezalandırılmayacaklarını bildikleri için de sürekli suç işliyorlar. Bu korkunç suçları, tutsaklık paketi içinde, özgürlük getirdik diye yoksul halklara ve dünyaya yutturmaya çalışıyorlar.
Bugün, Ortadoğu’ya düşen bombalar, yarın dünyanın öbür yarısına düşecektir, bundan kimsenin zerre kuşkusu olmasın. Yeryüzüne boşalttıkları bombalar, sadece öldürmekle kalmıyor. Aklımıza, bilincimize, vicdanımıza, kalbimize düşerek hepimizi sindiriyor. Emperyalizm, kendi içinde taşıdığı o büyük korkuyu, bu şekilde tüm dünya üzerinde evrenselleştirmiş oluyor. Bu kirli savaşlar, tüm insanlığı karşı yapılıyor. Korkunun içselleştirilmesini, korkuya iman edilmesini ve onu bir din haline getirmesini hedefliyorlar.
Paraları, güçleri, orduları, bombaları, polisleri, askerleri, bankaları, cezaevleri, adalet kurumları, ulusal ve uluslararası mahkemeleri olanların her şeyi yapabileceğine inanmamızı ve diz çökmemizi istiyorlar. Bu savaşlar, korkunun ne olduğunu bilmemizi istiyor. Parası, gücü ve ordusu olanın, yakıp, yıkıp, yok etme, sömürme hakkının da olduğuna inanmamızı istiyor.
Onların arzusu, bu savaşları umursamayalım, kanıksayalım, yarattıkları umutsuzluğu yeni bir din yapalım, susalım, boyun eğelim, vicdanımızı unutalım, vazgeçelim, tehlikeli sorular sormayalım, pes edelim. Ve unutalım. Her şeyi unutalım, kendimizi, varlığımızı, geleceğimizi, yaşamımızı, hayallerimizi, döktükleri kanı, unutalım istiyorlar.
Dünya tarihi, isyanlarla, direnişlerle ve onlara öncülük eden asilerle dolu, onların mücadeleleri sonucunda insanlık ayağa kalktı, tutsaklığa, sömürüye, işgale, savaşa hayır diyerek, omurgasını düzeltti.
Dünyada insanca yaşamak istiyorsak, bizim için tek kurtuluş yolu ve onurlu bir duruş, RET ve isyan. Savaşı ve savaş tacirlerini RET etmeliyiz. Bahanelerimizden arınıp, dünyanın bütün vicdan ve onur sahibi insanlarını, renklerini, hayallerini bir araya getirip, hep bir ağızdan dünyanın bu gidişine DUR etmeliyiz.
Dağlardan, okyanuslardan, yıldızlardan, topraktan, yankılanan bir RET yaratmalıyız. Emperyal Devletler, bizim kanımızla, nefesimizle, emeğimizle, ekmeğimizle, aşımızla, suskunluğumuzla, boyun eğişimizle yaşıyor. Onların gücü, bizim zayıflığımız ve çaresizliğimizle her gün biraz daha büyüyor.
Her katliamda, her savaşta yaptıkları gibi Tanrı’nın onlarla beraber olduğunu dillendirip, Tanrı’yı masaya davet ediyorlar. Yaptıklarını, Tanrısal ve kutsal bir planın parçası olarak kabul etmemizi istiyorlar. Dünyaya boşaltılan bombaların arkasında, paranın gücü ve onu Tanrı’laştıran emperyalistlerin dışında arayacağımız başka bir Tanrı yok. Onların tek Tanrısı var, o da para. Emperyalistlerin dünyayı kana bulayan, ölümcül bombalarını ve dizginsiz yürüyüşünü RET ederek durdurabiliriz.
Bu savaşları, yoksulluğu, soysuzluğu, sömürüyü ve katliamları durdurmadığımız, RET etmediğimiz sürece, utancımızla, onursuzluğumuzla yaşamaya nasıl devam edebiliriz?.. Bunu hep birlikte düşünmeliyiz.
Bu korkunç gidişe, insan olduğunu söyleyen herkesin sessiz ve duyarsız kalmaması gerekir. İsyanımızı, dilimizi, umudumuzu, yolumuzu, hayallerimizi, birleştirerek emperyalizmi RET etmeliyiz. Onlar, savaşın, sömürünün, yıkımın, kanın oluk oluk akmasını evrenselleşiyorsa, biz de isyanı ve REDDİ evrenselleştirmeliyiz.
REDDİMİZ; savaşa, korkuya, köleliğe, sömürüye, itaate, umutsuzluğa, çaresizliğe, teslim olmaya, unutmaya, pes etmeye karşı, öfkenin ve isyanın onuru olacaktır.
REDDİMİZ; bütün sınır kapılarını, hava sahalarını, uydularını, akıllı füzelerini, savaş uçaklarını, gözetleme kulelerini aşarak, dil, inanç, kültür, din, mezhep, cinsiyet, cinsel yönelim ve masumiyetlerinden asla şüphe etmediğimiz, bitkilerin ve hayvanların birleşmesini ve güç oluşturmasını sağlayacaktır. İnsan olmanın yegâne onuru HAYIR diyebilmektir.
Gökyüzündeki yıldızlar, yeryüzündeki dağlar, sular, ağaçlar ve de toprak, dünyayı ve insanlığı kana ve utanca boyayan, sömürü, savaş ve katliamlarla her gün yeniden yeniden lekeleniyor.
Şafaktan sökecek yeni bir RET’le savaşın kararttığı bu eski dünyaya, yıldızlara yüklenmiş büyülü sözcüklerle yeni bir dünyanın, yeni bir yaşamın doğması, insanlığın o büyük ve sarsılmaz onurunda gizlidir.
Karanlığın içinden kesintisiz mücadeleyle sızıp yükselen bu RET, dünyanın bütün halklarının onurlu REDDİ olacaktır.