Getting your Trinity Audio player ready...
|
Özellikle uzunca olan yaz tatillerinin sadece yan yatıp, zamanı boşa geçirmek için olmadığını, her tatilin hem eğlenme hem de öğrenme süreci olabileceğini tekrar hatırlatmak için, bu “yaz tatili” yazısını öğrencilerimizin ve de ailelerinin bilgilerine, son yıllarda olduğu gibi, tabii ki bazı değişiklikler yaparak, geleneksel olarak tekrar sunmakta yarar görüyorum.
Türk öğrencilerimizin de okullarında öğrenim gördüğü Batı Avrupa ülkelerinde, ülke ve eyaletleri arasında, yoğun trafik sorunlarının oluşmaması için, gün ve hafta farklılıkları göstermiş olsa da, bütün okullar yaz tatiline yavaş yavaş girmeye başladılar.
Türkiye´de okul öncesi ile ilk ve orta öğrenimde 18 milyonun üzerinde öğrencimiz de, yaz tatiline girmiş bulunuyor.
Sınıfını geçen öğrenci de, sınıfında kalan öğrenci de tatili haketmiştir.
Sınıfını geçen öğrencinin sevinmesi ve ödüllendirilmesi oldukça doğal. Sınıfını geçemeyen öğrencinin ise cezalandırılması da bir o kadar yanlıştır.
Sınıfda kalan öğrenci, tek başına sınıfta kalmamıştır. Bunda tüm aile bireylerinin payı vardır. İlk karne alındığında, öğrencinin başarısız olduğu dersleri ile aile yeterince ilgilenmiş midir? İyi karne de, kötü karne de tüm aileye aittir.
Hele bu geride bıraktığımiz 2020/2021 öğrenim yılı, bir “CORONA-19 / Öğrenim Yılı” idi. Öğrencilerimiz doğru dürüst derslerini izleyemediler ki.
2021/2022 ders yılının da ilk yarısı için, biraz sıkıntılı geçmedi dersek, inanıyorum yanlış olur.
Veli ve diğer aile bireyleri bu konuda kendilerini de sorgulamalıdırlar.
Bu nedenle sınıfta kalan öğrenci cezalandırılamaz. Aksi halde veli ve aile kendilerini cezalandırmış olurlar.
Sınıfta kalan öğrenci tak tıkır boş değildir. Ailesi, sınıfta kalan çocuğunun gelecek ders yılı sınıfının en iyi öğrencilerinden biri olacağına inanmalıdır.
2´ nci yarı yıl karnesinden (son karne) sonra, bu yaz tatilini nasıl ve nerede geçireceğiz diye düşünülür. Bazı öğrencilerimiz tatillerini aileleri ile birlikte Almanya´ da, veya tatilin bir bölümünü başka bir ülkede geçireceklerdir.
Öğrencilerimizin arasında Türkiye´ de tatilini geçirecek olanlar da vardır.
Tatil nerede geçirilirse geçirilsin, hem dinlenme hem de bir öğrenme sürecidir. Hep yan yatmak olmaz. Çünkü insan, yaşamın her bölümünde ve şartlar nasıl olursa olsun, istemese de bir şeyler öğrenmektedir.
Yaz tatilini, Avrupa´da yaşadığı ülkede geçirmek isteyen, yahut ta ailesinin her yıl Türkiye´de tatil yapmaya maddi olanakları elvermediği için, yaz tatilini yaşadığı şehir, bölge ve ülkede geçirecek öğrencilerimizde vardır. Bu ögrenci ve velilerine tavsiyemiz, şehir yönetimlerine bağlı gençlik dairelerin veya bazı resmiyet kazanmış
kurum ve grupların “Ferienpass / Tatil Pasaportu” adında bastırdıkları broşür
veya kitapçıklarda, gençlerin yaz tatili boyunca hangi kültür ve eğlence dolu etkinliklerden nasıl yararlanabilecekleri anlatılır.
Almanya´da yaşayanlar bu broşür veya kitapçıkları, gençlik dairelerinden ve de bankalardan temin edebilir. Diğer Batı Avrupa ülkelerinde de bu tür olanakların olduğuna inanıyorum.
Türkiye´ ye bu yıl yaz tatiline gidip gitmemekte kararsız olan ailelerini çocuklarımız, Türkiye´ ye gitmek için etkilemelidirler. Kendileri Türkiye´de doğmamış olsalar bile, Türkiye´ de oturan ve özledikleri yakınlarını ziyaret etme ve orada dinlenme, hem de Türkiye´ yi daha iyi tanıma fırsatı bulabilecekleri için bu önemlidir. Aynı zamanda Türkiye turizmine katkı da sağlamış olurlar.
Yaz tatilini Türkiye´ de geçirecek öğrenci arkadaşlarımıza, burada bazı küçük tavsiyelerde bulunalım. Türkiye´ nin hangi yöresinde tatilinizi geçirirseniz geçiriniz ama, dinlenme bölümünde sadece denizi, kumu ve sahilleri ziyaret edip, tanımakla kalmayınız.
Gezip – gördüğünüz ve dinlendiğiniz yörelerde oldukça değerli tarihi eserler, antik kentler, yeraltı şehirleri, ilginç göller, nehir ve şelaleler, mağaralar, dağlar, vadiler, kuş cenettleri, eski kiliseler, kümbetler, bakımlı güzel camiiler, medreseler (eski üniversiteler) ve müzeler de olacaktır. Zaman ayırıp, bu tarihi yerleri, doğa güzelliklerini her halde görmelisiniz.
Yolu Ankara´ ya düşenler, Ankara´ daki „Anadolu Medeniyetler Müzesi“ ni her halde gezmelidirler. Çünkü bu müze, Anadolu´ da yaşamış tüm medeniyetler ve kurulmuş devletler hakkında önemli bilgiler vermektedir. Bu müze bir anlamda Türkiye´de yaşayan her insanın geçmişinden izler taşır.
Bu üze, 1921 yılında kurulmuştur. Bu tarih size önemli bir şeyleri de anlatıyor olmalı. Bu müze kurulduğu yıllarda, Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk halkı ile Türkiye´nin Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Mücaadelesi´ ni vermekte idi.
İşte, Atatürk böylesi bir dönemde zaman ayırıp, Anadolu Medeniyetler Müzesi´ nin kurulması ile bizzat ilgilenmiş ve bu müzeyi kurdurmuştur. Bu da Atatürk´ ün sadece bir asker ve komutan olmadığını, aynı zamanda geniş bir ufka sahip kültürlü ve tarih bilgisi ve de sevgisi yüksek bir deha ve devlet adamı olduğunu da göstermektedir.
Böylece Atatürk, bu müzeyi kurdurmakla bugün Türk ulusunun yaşadığı topraklarda, kendilerinden önce yaşamış ulus ve kültürlere olan saygısını da kanıtlamıştır.
Bu müzeyi gezip gören biri, Anadolu´ nun değişik yörelerinde geçmişte hangi medeniyetlerin ve devletlerin kurulmuş olduğunu önemli ölçüde öğrenebiliyor.
Türkiye´ deki tarihi kazı yerlerinde kesintisiz devam eden kazılar, insanın 3-5 yıl önce gördüğü bir yerde tekrar görebileceği, meydana çıkarılmış yeni yerleşim alanları ve eserler bulunabiliyor.
Bunun dışında Türkiye´ de görülmeye değer oldukça güzel heybetli dağlar, nehirler, göller ve yaylalar da vardır. Türkiye´yi çok iyi tanımayan arkadaşlarımıza burada bazı küçük kopyalar da verelim: Örneğin; Edirne´ de Selimiye Camii. Çanakkale´ de Abide, Şehitlik ve Truva, Bergama, Selcuk´ da Efes, Trabzon´ da Sümela Manastırı, Doğubeyazıt´ ta İshak Paşa Sarayı. Güneydoğu Anadolu´ da GAP, Şanlıurfa´da dini bir öyküsü de olan balıklar ve balıklı göl, Harran Ovası´ndaki ilginç bazı köy evleri, Mardin´in taş evleri, Antakya´ da St. Petri Kilisesi (dünyanın en eski kilisesi) ve Mozaik Müzesi, Aksaray´ da Eğri Minare (dünyanın 2´ nci Piza Kulesi), Antalya´ da Termessos, Aspendos, Konya´ da Mevlâna Türbesi, Denizli´ de Pamukkale, Safranbolu´ da Eski Türk Evleri, Fethiye´ de Kaya Mezarları, Ankara´ da Atatürk´ün mezarı – Anıt kabir, Anadolu Medeniyetler Müzesi ile Ankara Kalesi, Bursa´da Ulu Camii, Balıkesir´de Zağnos Paşa Camii görülmeye değer eserler arasındadır.
Kayseri´ de Erciyes Dağı´ na, Bursa´ da Uludağ´ a, Kahta´ da Nemrut Dağı´ na çıkmalı. Yollarda halen görülmeye değer eski Hanlar da vardır. Bu hanlar, o devrin 5 yıldızlı otelleri, meşhur kervansarayları idi. Ayvalık´da Şeytan Sofrası´nda gün batımında çay keyfi bir başkadır.
Sadece Istanbul´ da Topkapı Sarayı ve Müzesi´ nden, Ayasofya Camii ve Müzesine kadar pek çok ve saymakla bitmeyecek görülmesi gereken güzel yerler vardır. Asya ile Avrupa´yı birleştiren İstanbul Boğazı´ndaki köprülerden yürüyerek karşıya geçmenin, Boğaz suyuna yukarıdan bakmanın bir başka keyfi vardır. Aslında bu örnekleri uzatabiliriz.
Türkiye´de bazı doğa harikaları vardır ki; insanı hayrete düşübebiliyor. Burhaniye ilçesini geçip Ayvalık istikametine doğru giderken, Gömeç kasabasında yol boyundaki bir park yeri veya kahvede kısa bir mola veriniz. Bir kahve önünde durmuş iseniz, kahveci, garson hemen size eliyle tam karşı tarafta bir yeri işaret edecektir. Madra Dağı´na doğru dikkatlice bakınız. Dağın tam karşınızda kalan sırtlarında, aşağıda sol tarafta resmini göreceğiniz gibi, ATATÜRK´ün çizilmiş gibi bir resim tablosu veya yatan bir heykeli gibi, kaşı, burnu, çenesi ile tıpa tıp kendine benzeyen başı ile karşılaşacaksınız. O kahvelerde yaz günleri soğuk bir ayran
içmenin keyfine doyum olmaz. Orada ayranınızı içerken, Atatürk´ün fotoğrafını da çekmeyi, sakın unutmayınız ve lütfen bana da göndermeyi ihmâl etmeyiniz.
Bana nasıl mı ulaşacaksınız? Artık dünya bir cep telefonuna sığdığına göre, bana da sosyal medya hesaplarımdan pekâlâ ulaşabilirsiniz.
Yaz tatilinizi geçireceğiniz yerlerden çekeceğiniz güzel ve ilginç fotoğraflardan bana da, aşağıda yazılı elekto posta adresime gönderebilirseniz, çok mu çok sevineceğim.
Başka ülkelerde büyük kentlerin çevresinde de, gidenlerin ilgisini çekecek önemli yerler tabii ki vardır. Paris´e gidip de Eyfel Kulesi´ ne, Italya´nın Piza kentine gidip de eğri Piza kulesine, Berlin´de Bergama Müzesi´ni görmeden, Federal Parlmento binasının camdan kubbemsi katına çıkmadan dönmek olur mu hiç?
Benim Türkiye´ ye yolum düştükçe, değişik yerlerde 3-5 yıl önce görmüş olduğum pek çok tarihi ve doğal yerleri tekrar gördüğümde: „Aaa! Bak
burası yeni kazılıp açılmış” veya „Hayret! Daha önce burası gözümden kaçmış“ dediğim ve hemen fotoğraf makineme sarıldığım çok olmuştur.
Ayrıca deniz, kum, tarihi eserler kadar tanıdığımız veya yeni tanışacağımız insanlarla da ilgilenmemiz gerekir. Bu ilgi sadece hal ve hatır sormak, adres alıp vermekle kalmamalıdır.
Almanya´nın veya diğer ülkelerin ve de yaşadığımız sosyal, kültürel ve ekonomik durumları oradakilerle de kıyaslamalıyız. Bazı şeyler bizleri rahatsız ediyorsa, bunları gerekirse yetkililerle dahi uygun bir dille konuşmalıyız. Daha iyi olabileceği konusunda açıklamalı önerilerde de bulunmalıyız. Düşüncelerimizi söylemeliyiz. Ve de konuştuğumuz kişileri de, dikkâtle ve can kulağı ile dinlemesini de bilmeliyiz.
Çünkü kültür ve medeniyetleri insanlar; tarih boyunca beraberlerinde köyden köye, kentten kente, ülkeden ülkeye ve de kıtadan kıtaya taşımışlardır. Aynı şeyleri de biz, belkide farkına varmadan yapıyoruz. Hepimiz bir anlamda, yaşadığımız çoğrafyada birer kültür elçisi sayılırız. Bu, tarih boyunca hep böyle olmuştur. Bundan sonra da bunun böyle devam edeceğine inanıyorum.
Ama, Almanya´da veya yaşadığınız diğer Batı Avrupa ülkelsinde her şey iyi de, Türkiye´de kötü demek de yanlıştır. Türkiye´de bazı şeyleri beğenip, yaşadığımız
Batı Avrupa ülkesinde bunu bulamayıp ve hatta özlemini çektiğimiz pek çok güzel şeyler de var. Tatilimizi nerede geçirirsek geçirelim. Trafik kurallarına; araç kullanırken ve de yaya olarak yürürken de, yaşadığımız Batı Avrupa ülkesinde öğrendiğimiz gibi dikkatle uyalım.
Yaz tatilimizi nerede geçirirsek geçirelim öğrencilerimizin, öğrenimlerine yaz tatili sonunda tekrar bir okulda, bir çıraklık yerinde, bir hazırlık projesinde veya bir yüksek okulda devam edeceğini de unutmamaları gerekir.
Tabii ki öğrencilerimizin arasında okulunu bitirmiş, mesleğini öğrenmiş, çalışma hayatına yeni atılacak arkadaşlarımız da vardır. Onlara da yeni meslek çalışma hayatlarında, üstün başarılar dileriz.
Ama yine de biz, çoğunluğumuzun okul ve öğrenim sorumluluğunun bu yaz tatili sonunda da tekrar başlayacağını biliyoruz.
Yine de öğrenci arkadaşlarımızın, gelecek ders yılında derslerinde daha başarılı olmalarını, evlerine iyi notlarla bezenmiş karneler getirmelerini diler ve sorumluluklarını kendilerine tekrar hatırlatılmak isteriz.
Tatilden dönünce de, gördüklerimizi, yaşadıklarmızı, yazıp not aldıklarımızı ve etkilenmiş olduğumuz olayları okulumuzda, sınıfımızda öğretmenlerimizle sınıf arkadaşlarımızla, gençlik derneklerinde, gençlik kahvelerinde, spor kulüplerinde ve semtlerimizde arkadaşlarımızla ve de komşularımızla konuşmayı ihmal etmeyelim.
Yukarıda da değindim gibi, kültür ve medeniyetleri insanlar hep beraberlerinde taşırlar. Birbirlerine aktarırlar ve birbirlerini etkilerler. Tıpkı bir civa gibidir medeniyetler.
Tatilimizi geçirmek için nereye gidersek gidelim, nasıl ki küçük dizüstü bilgisayarımızı, tabletlerimizi yanımıza almayı unutmuyorsak, çantamıza, bavulumuza da okumak için bir iki kitap koymayı unutmayalım.
Bu bağlamda tüm öğrencilerimize ve aile bireylerine iyi, dinlendirici, sorunsuz, mutlu, sağlıklı, bol güneşli bir yaz tatili diliyoruz.
Unutmayalım ki; bu yaz nerede olursak olalım yapacağımız tatil de, CORONA-19 Pandemi tedbirlerine uymayı, korunmayı da lütfen ihmâl etmeyelim.
Remzi UYSAL
19 MAYIS / TÜRGEM Başkanı
(E. ve Gönüllü Eğitim Danışmanı)
Lübeck-Almanya, 29.06.2022