Getting your Trinity Audio player ready...
|
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere ekonomi yönetiminin düşük faizlerle kredi maliyetlerini düşürmek dışında bir politika gütmediğini söyleyerek TCMB’nin faiz artırımı gibi doğrudan araçlar kullanmasını engellemesi TL’nin değer kaybına yol açarak doları 13.5 seviyesinin üzerine çekti. Yaklaşık %21 ile üç yılın zirvesindeki enflasyonun birkaç ay içinde 10 puan artması bekleniyor. Bu da pahalılığa ve memnuniyetsizliğe zemin hazırlıyor.
Bu ortamda Erdoğan ve ekibinin geçen haftalarda açıkladığı asgari ücret, öğretmen maaşlarında artış gibi toplumda sıkıntı yaşayan belirli kesimleri rahatlatacak parasal adımlar ise iktidarın kararsız seçmeni kendine çekmeye çalıştığı şeklinde yorumlanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi ile ilgili yaptığı hataların onun seçim sürecini en iyi yöneten lider olduğu gerçeğini değiştirmediğini söyleyen Metropol Araştırma Başkanı Özer Sencar’a göre, muhalefetin Erdoğan’ın karşısına çıkaracağı kişinin Erdoğan’ın en az 10 puan önünde olması gerekir.
Sencar, iktidar ve muhalefetin seçim stratejelerini değerlendirirken, Erdoğan’ın karşısında başarılı olabilmesi için muhalefetin önünde tek yolun doğru bir adayın olması ve ekonomiyi düzeltebileceği algısını kamuoyuna yerleştirebilmesi olduğunu söyledi.
Sencar, “Muhalefet liderleri ‘bu lider Türkiye’yi geldiği bu ekonomik konumdan kurtarabilir’ algısını üretemezse seçim riske girer” dedi.
AKP VE MHP CEPHESİNDE KARARSIZ OYLAR 22-23 PUAN CİVARINDA
Kararsız oyların 22-23 puan civarında, bunun yarısının ise AKP ve MHP’den gelen oylar olduğunu söyleyen Sencar, bu kararsız oyların 9-10 puanının hiç bir yere gitmediğini belirtti.
Sencar bekleyen bu oyların iktidarın seçim stratejileriyle geri dönme riskine dikkat çekti ve şunları söyledi:
“Erdoğan ekonomi yönetiminde başarız, geldiğimiz nokta tamamen Erdoğan’ın eseridir. Ama ekonomiyi yönetmekle seçim yönetmek farklı şeylerdir; bir insan ekonomi yönetemeyebilir ama seçim yönetme konusunda çok başarılı olabilir.”
Sencar’ın verdiği bilgiye göre oylardaki değişim şu şekilde bir görüntü sergiliyor; AKP 2002 yılındaki seçimde yüzde 34 oy aldı, 2015’te oylarını yüzde 50’ye çıkardı. Son 24 Haziran’da ise bu oylar 42.6’ya düştü Bugün son dört ayda (Ağustos-Eylül-Ekim ve Kasım) kararsızlar dağıtılmadan AKP’nin oyu yüzde 25-26 bandında. Henüz yüzde 25’in altına inmedi ve buradan aşağı doğru çok güçlü bir direnç bulunuyor. Kararsızlar oransal dağıtıldığında AKP’nin oyu yüzde 31-32 bandına yerleşiyor.
“SEÇİM YÜRÜYÜŞÜNÜN AYAK İZLERİ”
“Bu bize şunu gösteriyor; hala Türkiye’nin en büyük partisi sağlam seçmeni en yüksek olan parti Ak Parti” diyen Sencar, sözlerini, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin kararsızlar dağıtılmadan önceki ilk hali yüzde 18-20 bandında hareket ediyor, kararsızlar oransal dağıtıldığında 24-25’e çıkıyor” diye sürdürdü.
Sencar, Erdoğan’ın geçen hafta yaptığı açıklamaları, “Topyekun bir seçim yürüyüşünün ayak izleri, ayak sesleri” olarak tanımladı.
Sencar, “Bu seçimde göreceğimiz seçim ekonomisi Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde görülmediği kadar kapsamlı olacak. Dolayısıyla bu topyekün bir seçim hazırlığıdır…” dedi ve iktidarın elindeki araçları kullanmasının muhalefete göre daha kolay olduğunu vurgulayarak, muhalefetin seçimi garanti görme rehavetine kapılmaması gerektiğini söyledi.
“Ben muhalefetin kendi adayı konusunda başarılı olamazsa, doğru adayla çıkmazsa, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanma şansı olduğu kanaatindeyim” diyen Sencar sözlerini, “Bir parti kamuoyunda seçim öncesi kazanabileceği algısını güçlü bir şekilde üretemiyorsa seçimi kazanamaz” sürdürdü.
DESTEK AZALIYOR
Kamuoyu yoklamaları seçmenin ülkedeki en büyük sorun olarak ekonomiyi gördüğüne işaret ederken, bazı anketler Erdoğan’a olan desteğin zirvelerden gerilediğine, CHP’li Ankara ve İstanbul belediye başkanları ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Erdoğan’a rakip olabileceğine işaret ediyor.
Sencar CHP’nin belediye başkanlarının adaylığının önünü kesmesi ilgili bir soru üzerine, bunun doğru olmadığını düşündüğünü söyledi. Sencar, “Belediye Başkanlığı ve Devlet Başkanlığı, bu ikisini mukayese edebilir misiniz? Eğer belediye başkanlığını kaybetmek riskine karşılık devlet başkanlığını kazanacaksınız bu üzerinde düşünecek bir konu bile değildir” dedi.
AKP OY DÜŞÜŞÜN FARKINDA ANCAK TOPARLANACAĞINA İNANIYOR
Anketlerde AKP oylarında biraz düşüş olduğunu söyleyen AKP’li üst düzey bir yetkili de, “Oylarımız yüzde 30 civarında birkaç ankette. Ağırlıklı olarak sıkıntı şu anda ekonomide. Son dönemdeki ekonomideki gelişmeler, kurdaki hareket, zamların olumsuz etkileri oluyor, olacak da” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Genel bir paket olarak herkesi rahatlacak adımlar görülecek. Asgari ücrette ciddi bir artış olacak. Bizzat Cumhurbaşkanı şu anda bu konuya el atmış durumda. Birkaç ay içinde bu refah bir miktar da olsa artacaktır”
Bir başka AKP’li yetkili de ekonominin ciddi sıkıntı olarak algılandığını belirterek, “Anketlerde Cumhur İttifakı’nın oy kaybında olduğu ortada. Ama iktidar olmanın avantajları, uygulamaların sonuç vermesi gibi gelişmeler sonuçları değiştirecektir” dedi.
Aynı yetkili, “Seçmenin cezalandırma yaklaşımını doğal karşılamak lazım. Şu andaki görüntü Cumhur İttifakı’nın yüzde 50’nin altında olduğu. Seçime yaklaşırken bu oranlar hem yükselir hem de Cumhur İttifakı’na destek vermek isteyecek diğer partiler de çıkabilir” diye konuştu.
İKTİDAR VE MUHALEFET ARASINDAKİ GEÇİŞ
Muhalefetin gelecek planı üzerinde uzlaşmasının önemine vurgu yapan siyabet bilimce Prof.Dr. Doğu Ergil, “muhafazakar” denilen kimlik oluşumunun oldukça sıkı örülmüş değerlere dayandığını belirterek, “Ama geçim sıkıntısı ve bunun sürekli olacağı algısı bu örgüyü gevşetiyor. ‘Örgü ne zaman çözülür, çözüldüğünde hükümetin yanındaki kitleler muhalefet saflarına geçer mi?’ sorusu, hükümeti destekliyenlerin yaşadıkları sıkıntıların devamına ve bu sıkıntıların artık hükümetçe giderilemeyeceği algısına bağlı” diye konuştu.
Kadir Has Üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim görevlisi Soli Özel de, henüz kararlı bir şekilde bu kitlenin muhalefet partilerine de gitmediğini belirterek, “Bu durumda hükümetin Ocak ayında yüksek asgari ücret ve emekli maaşı ve buna benzer ‘hediyelerle’ enflasyon karşısında ezilen kitleyi tatmin edip seçime de o şartlarda gitmeyi düşüneceğini sanıyorum. Seçimlerin 2023’e kalacağına pek inanmıyorum” dedi.