Getting your Trinity Audio player ready...
|
İstiklal Yayıncılık, Günaydın Ofset, İleri Yayınları ve Türksolu isimli kuruluşların başında farklı farklı isimler görünse de aslında hepsinin sahibinin Gökçe Fırat olduğunu belirten Bünyamin Aka, “Ben bunları 19 yıldır tanıyorum. 19 yıl sırtımda taşıdım” diyerek bu süreçte gördüklerinden bazılarını anlatan bir yazı yayınladı.
TÜRKSOLU İÇİNDEKİ ATATÜRK SÖMÜRÜSÜ
Türksolu içindeki sömürüyü anlatarak başlayan Aka, Gökçe Fırat’ın tahliye edilmesinden sonra yazar Ergün Poyraz’la kendisinin işten çıkarıldıklarını söyledi. SGK’dan gelen mesajla durumu öğrendiklerini belirten ve işlemin “KOD 29” üzerinden yapıldığını yani işten “Ahlaksızlık” suçlamasıyla atıldıklarını belirten Aka, Saray’ın müteahhidi Mehmet Cengiz’le “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diyen Gökçe Fırat’ın aynı safta buluştuklarını ifade etti.
SAHTE SÖZLEŞMEYLE BASILAN KİTAPLAR
“İşten atılmak hiç önemli değil. Zaten ekonomik olarak beni bitirmişlerdi” diyen Aka, ayrıca Ergün Poyraz’ın durumunu da “Yazar Ergün Poyraz’ın iddiası ise çok ilginç. İddiaya göre telif vermemek için sahte sözleşme ile söylediklerinden fazla sayıda kitabını basıp satmışlar. Ergün Poyraz dava edeceğini söyleyince de kod 29’u uygulamışlar” ifadeleriyle aktardı.
“Kandırılmış, aldatılmış bir Atatürkçü olarak bütün Atatürkçülere sesleniyorum; eğer Atatürkçüyseniz hiç kimse sizden daha üstün değil” diyen Aka, “Bir takım sloganlara aldanarak cebinizi, beyninizi ve evinizi içimizdeki maskeli Atatürkçülere açmayalım. Ben mahkeme önünde kimlerin ahlaksız olduğunu ispatlayacağım. Buradan sizlerle de paylaşacağım” ifadelerini kullandı.
Bünyamin Aka’nın yazısı şu şekilde:
Tarikat denince aklımıza dinci yobazlar geliyor. Oysa gözden kaçırdığımız bir durum var. Bizim için en tehlikeli tarikatlar Atatürk maskesi takmış ve Atatürkçülerin içerisine yerleşmiş olanlardır. Bunlar, tamda fetö elebaşısının söylediği gibi bizler gibi konuşur, bizler gibi giyinir, bizler gibi yaşar. Üstelik dikkat çekmek, mürit çoğaltmak, Atatürkçülerin arasına nifak sokmak için çok keskin sloganlar kullanırlar. Mustafa Kemal’in Askerleriyiz gibi. Gerçek amaçları ise, ticari rant, siyasi rant ve Atatürkçüleri bölmektir. Ne kadar çok ses çıkartırsan o kadar çok para gelir.
Bizler ise çıkartılan bu sesler karşısında yanılırız, aldatılırız. Aslında ağa düşmüşüzdür fakat çırpınışlarımızı Atatürk düşmanlarıyla, vatan, millet düşmanlarıyla mücadele ettiğimizi sanırız. İşte biz Atatürkçüler, bu nedenle her zaman başarısız oluruz. Arkamızda düşman varken, önümüzdeki düşmanla mücadele edebilir miyiz? Etsek de ne kadar başarılı oluruz?
Şimdi bir örnek. Geçenlerde SGK’dan bir mesaj geldi. İşverenim beni işten çıkartmış ve çıkartırken kod 29’u kullanmış. Biliyorsunuz pandemiden dolayı şuan işçi çıkartma yasağı var. Nedir bu kod 29 diye araştırmaya başladığımda Kod 29 kısaca Ahlaksızlık anlamına geliyor. Kod 29 verilen işçinin haklı haksız hiçbir hakkı kalmadığı gibi başka işe girme gibi şansıda pek kalmıyor. Mahkemeye giderek aklanmasından başka çaresi yok.
Normal yolla işçi çıkartamayan yada işçiye karşı kötü niyetli olan işveren bu kodu kullanarak rahatça işçisini çıkartabiliyor. Yasa, gerçekten ahlaksız olanları işten çıkartmak yerine belki vardır ama onu şuan bilmiyorum, işverenlerin kötü niyetine, baskı yapmasına, işçinin haklarının verilmemesine aracılık ediyor.
Örneğin Sarayın Müteahhidi Cengiz İnşaat, pandemiden dolayı çalışmak istemeyen 110 işçi için 29 kodunu kullanmış. Şimdi ben ve Ergenekon kumpasından dolayı yedi yıl Silivri’de yatmış, Fetöcülerin ve bugünkü iktidarın bile ahlaksızlıkla suçlayamadığı, vatan millet aşığı ve Atatürkçülüğünden taviz vermeyen ünlü yazarımız Ergün Poyraz için de İstiklal yayıncılık bu kodu kullanmış. Yani sarayın müteahhidi Cengiz inşaatla Mustafa Kemalin Askeriyiz diyenler aynı yerde buluşmuş.
İstiklal yayıncılık, Günaydın ofset, İleri yayınları ve Türksolu hepsi bir grubun parçaları. Başlarında sahibi olarak birtakım isimler gözükse de görünmeyen sahibi, Fetö davasından yargılanan, Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diye kitaplar çıkartan ve sloganlar atan Gökçe Fırat.
Ben bunları 19 yıldır tanıyorum. 19 yıl sırtımda taşıdım. Milli Mücadele Derneğini kurdular Adana İl Başkanlığını yaptım. Parti kuracağız dediler, Ulusal Partinin kurucu üyesi, Parti Meclisi üyeliği ve Adana İl Başkanlığı yaptım. Ama ekonomik olarak da tükendim. Güya bana sigorta yaptılar, güya maaş vereceklerdi. Arada sırada aldığımız küçücük paralar da Ulusal Partinin masraflarına yetmiyordu. Ama Adana’da sırtımızdan en az aylık 30-40 bin kazanıyorlardı. Gazeteye abone, kitap satışı ve partiye bağış adı altında toplanan paralar aynı gün İstanbul’a gidiyor, İstanbul’daki kara delik o paraları yutuyordu. Türksolu Gazetesine abone olanlara çeşitli bahanelerle gazete gönderilmiyordu. Utancımdan abone yaptığımız insanların yüzüne bakamıyordum. Bunun açıklamasını da Parası olan Atatürkçüler vicdanını rahatlatmak için abone oluyor, bağış yapıyor diyorlardı.
Kaç defa ayrılmak istedim. Bir takım duygu sömürülerine yenik düştüm. Ayrılamadım. En son Şubat 2020’de ayrılmak istedim. Önce haklarımdan vazgeçtiğime karşılık imzalı kağıt istendi. Verecektim sonra vazgeçildi. Benim zaten hiçbir talebimde olmadı. Mart 2020’de pandemi nedeniyle zaten işe gidemedik. Bu arada haziran ayında Gökçe Fırat tahliye edildi arayıp geçmiş dileklerimi de illettim. dedim. İş yerinden 6 ay kimseyle yakın temasım olmadı. Herkes gibi evimizdeydik. Ama her ne olduysa Mustafa Kemal’in Askeriyiz diyen Gökçe Fırat, ahlaksızlıktan Ergün Poyraz’ı ve beni işten atmış.
İşten atılmak hiç önemli değil. Zaten ekonomik olarak beni bitirmişlerdi. Şartlar oluştuğunda ben zaten ayrılacaktım. Anlayamadığım ayrılmak istediğimde bırakmıyorsunuz sonra iftira atarak çıkartıyorsunuz. Niye? Çünkü bu yapıların, İnsanları iftiralarla itibarsızlaştırmak genetiğinde var. Birçok insana bu yapılmıştır. Ve ne yazıktır ki onlar kendilerini savunmamış yada savunamamış köşelerine çekilmişlerdir.
Mustafa Kemal’in Askeri iftira atar mı? Mustafa Kemalin Askeriyiz diyerek, Mustafa Kemal’in Askerlerini sırtından vurmak, gerçekten kimlerin askerleri olduklarını göstermiyor mu?
Yazar Ergün Poyrazın iddiası ise çok ilginç. İddiaya göre telif vermemek için sahte sözleşme ile söylediklerinden fazla sayıda kitabını basıp satmışlar. Ergün Poyraz dava edeceğini söyleyince de kod 29’u uygulamışlar.
Kandırılmış, aldatılmış bir Atatürkçü olarak bütün Atatürkçülere sesleniyorum; eğer Atatürkçüyseniz hiç kimse sizden daha üstün değil. Bir takım sloganlara aldanarak cebinizi, beyninizi ve evinizi içimizdeki maskeli Atatürkçülere açmayalım. Ben mahkeme önünde kimlerin ahlaksız olduğunu ispatlayacağım. Buradan sizlerle de paylaşacağım.
Bundan sonraki mücadelem, öncelikle içimizdeki sahte Atatürkçülerle, Atatürk maskeli tarikatlarla olacak.