Advert Advert
Yalman ÖZGÜNER
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Zaten Olacağı Buydu…

Zaten Olacağı Buydu…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
YARATTIĞI büyük eserinin kuruluşunun yüzüncü yılı kutlamaları ile birlikte bütün dünyanın hayranlığını, saygısını kazanan eşsiz önderimiz Atatürk’e adeta epidemik salgın gibi küstahça, budalaca hakaretler yaygınlaşmaya başladı.
Siyasete atıldığı yıllarda Atatürk ile ilgili olarak “Yolumuzun üstündeki ölü inek” diye iğrenç bir ifade kullanan…
“Mustafa Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunlarla Türkiye dinsiz bir devlet olmuştur En kısa zamanda Türkiye’yi bir şeriat devletine döndüreceğime yemin kasem ederim” diyerek günümüzde bu amacına oldukça yaklaşan…
Laik cumhuriyetin kuruluş temelinin yasalarını Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı ulusal kahraman İsmet Paşa’yı da kastederek “iki ayyaşın çıkardığı yasalar” diye niteleyen…
Okullarda Andımızın okunmasını yasaklayan…
Bütün Resmî kurumlardan T.C. ibaresini kaldıran…
Türk değil “biz Türkiyeliler” diyen
Atatürk’ün kurduğu bütün üretim ve hizmet kurumlarını yok edip yağmalatan…
Yine büyük önderin kendi Cumhurbaşkanlığı maaşlarından artırdığı tasarruflarıyla örnek bir tarım işletmesi olarak kurup ulusa emanet ettiği Atatürk Orman Çiftliğini harabeye çevirip, çiftlik arazisi üzerine yasaları çiğneyerek kendisi için bir safahat sarayı kuran…
Atatürk zamanında yenilenmiş modernleştirilmiş ve binlerce yıllık geleneği olan Türk Silahlı kuvvetlerinin yozlaştırılması dahil bütün eğitim kurumlarını çağdaş değerlerden kopartan…
Yok edilen eğitim kurumlarının yerine dindar ve kindar genç yetiştireceğiz diye ülkeyi dağ tepe Hatip İmam hatip okulları ile doldurup insanlarımızın birbirine yabancılaşmasına, düşman haline gelmesine vesile olan…
TBMM’nin yasama yetkisini gasp edip bütün yargı kurumlarını kendine köle eden…
Siyasete atılmadan önce evindeki yer sorasında karnını doyurmak için yediği ekmeği mahalle bakkalından veresiye alıyorken ülke ekonomisinin çökmesinin, ulusun yoksullaşmasının nedeni olacak şekilde dünyanın en zengin politikacılarından biri olan ve birdenbire zengin olan saray yalakaları takımı oluşturan…
İslam dinini hiçbir gerçek dayanağı, bağı olmayacak şekilde dinden uzaklaştıran Atatürk düşmanı ahlak yoksulu pedafoliji beyinleri apış arasında pedop bir diyanet düzeni kurup hiç çalışmadan, üretmeden zengin olan bir din burjuvazisi yaratan…
1983 yılında kurulan üniversiteden 1981 yılında mezun olan…
1915 Sarıkamış savaşında şehit olup 1935 yılında soyadı yasası çıkınca Mutlu soyadı alan bir dedesi olan…
17 Nisan 1981 tarihinde kurulan Metris cezaevinde 1979 yılında işkenceye tabi tutulan…
oliji
1983 yılında doğan kızından 1980 öncesinde “babacığım bir geceni de bize ayır” diye mektup alan…
Irz, namus, ahlak, bilim düşmanı tarikat ve cemaatlerle ele ele, kol kola olan bir şahıs…
****
YIL 2002, İktidarda Bülent Ecevit’in başkanlığında ANASOL-M Hükûmeti, var
ABD yani arkasında emperyalist/siyonist güçlerle birlikte Büyük İsrail kurarak Ortadoğu petrollerini ele geçirmek ve bu amaçla silahlı kuvvetlerini ülkemizin güney sınırlarından geçirerek Saddam rejimini yıkarak Irak’ı işgal etmek istiyor
Başbakan Bülent Ecevit Amerika’nın sınırlarımızı kullanmasına karşı çıkarak “Buna izin vermeyeceğim Amerika girdiği yerden çıkmaz” der ya, işte o an Amerika için Bülent Ecevit’in yok sayıldığı andır.
Esasen ABD’nin Kıbrıs Barış Harekâtı üzerine ülkemize ambargo koymasına karşılık Ecevit’in ABD üslerini kapatması ve yine Amerika’nın haşhaş ekiminin yasaklanması isteğini “kendi ülkemizde ne ekip ekmeyeceğimize biz kendimiz karar veririz” diye geri çevirmesi Washington’un Ecevit’e olan bakışını iyice negatife döndürmüştü.
Artık ABD’nin dümen suyunda hareket edecek yeni bir isim bulunması gerekiyordu ve o kişi bulundu da…
ABD’nin Ankara büyükelçisi ve eski CIA ajanı olan Musevi asıllı Abramowitz tarafından keşfedilen, MTTB toplantılarında şeriatçı, dinci konuşmalar yapan Necip Fazıl Kısakürek hayranı genç bir adam…
Başta ABD olmak üzere İngiltere ve İsrail tarafından Türkiye’nin başbakanlığına hazırlanan kişi…
ANASOL-M iktidarının ortaklarından Devlet Bahçeli’nin erken seçim ısrarıyla koalisyon hükümetinin düşmesi Türkiye’nin gelecekteki Başbakanına diplomasız cumhur başkanına ikbal yollarının açılmasını miladı oldu.
Tansu Çiller başkanlığındaki Doğru Yol ve Anavatan koalisyon hükümeti döneminde yapılan 27Mart 1994’teki yerel seçimlerde toplumda çok fazla tanınmayan ve fazla kazanma şans tanınmayan Türkiye’nin gelecekteki başbakanı İBB başkanlığına seçililerdi.
Ama nasıl?
Öteki güçlü adaylar İlhan Kesici ve Zülfi Livaneli’ye verilen oyların çöp konteynırlarına atılması sayesinde…
Doğruyol-Anap iktidarının kendi ayağına taş bağlamayacağı, kendi seçmenlerinin tercihlerine ihanet edemeyeceğine göre, akla gelen tek olasılık Türkiye’nin yeni başbakanını hazırlayan güçler her türlü hesabı yaparak işi garantiye almışlardı.
Bu uygulama son çeyrek yüzyıldır trafolara giren kediler, kaçırılan, kaybolan seçmen oyu sandıkları, sahte seçmen oyları ve vatandaş statüsü tanınarak oy deposu yapılan yüzbinlerce asalak Suriyeli…
Bütün bunlar artık Türk siyaset yaşamının son çeyrek yüzyılın “yerli ve milli” olmazsa olmaz bir ritüeli, bir yüzkarası oldu.
****
KİŞİLERİN etnisiteleri, dini inançlarına ilişkin yargılayıcı ifadeler kullanmak bir insanlık suçu, insanlık ayıbıdır
Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk Milleti denilir” sözlerinin anlamını ortaya koyacak şekilde Türk vatandaşı kimliği taşımaktan gurur duyan, yürekleri Atatürk sevgisiyle çarpan gayrimüslim yurttaşlarımız, her birisiyle ayrı ayrı onurlandığımız değerli gayrimüslim sanatçılarımız var.
Ancak özellikle kökeni farklı bir etnisiteye ait olup da havasını soluduğu, ekmeğini yediği, suyunu içtiği ülkeye ihanet ediyor, ulusa zarar veriyorsa o zaman ilk sorgulanacak hususların başında şeceresi gelir.
Unutanlar hatırlasın, bilmeyenler öğrensinler artık.
Osmanlı imparatorluğu çökerken Doğu Karadeniz bölgesindeki Rum Pontus çeteleri Türk köylerine saldırılar düzenleyerek Pontus devletini hortlatamaya çalışırken bir yandan da hayallerindeki devleti kurmak amacıyla Rum nüfus çoğunluğunu sağlamak için Gürcistan’da Tiflis çevresinde yaşayan Rumları davet etmişlerdi.
Davete uyup gelenler Rize’deki Rum yerleşim bölgesi Potamya’ya gelip yerleştiler.
Gelenlerden biri eşkıya Bakatalı Teyup diye bir Rum çeteciydi
Kimdi bu eşkıya Bakatalı Teyup?
Diplomasız cumhurbaşkanının baba tarafından dedesi…
Anne tarafında ise bazı kayıtlara göre Gürcüceye girmiş İbranice kökenli Havuli, Fatuli, Farfuli gibi isimler taşıyan kadınlar var.
Yani iddiaya göre damarlarında Türk kanı taşımayan Atatürk düşmanı, Türklük düşmanı kişi ana tarafından da yahudi kökenli…
Bütün bu iddiaların somut bir şekilde kanıtlanamadığını düşünenler olabilir;
Ancak herkesin bildiği kimsenin aksini edemeyeceği başka gerçekler de var;
Geçtiğimiz yıl “İngiltere Almanya Fransa ve şahsım zirve toplantısı yaptık” diyen “ŞAHSIM’a ABD’deki yahudi düşünce kuruluşlarının -aslında Siyonizm’in gizli militanları-verdikleri ve yalnız yahudi asıllılara verildiğini söyledikleri “üstün cesaret ödülü…
2003 yılında Türkçe bilmeyen Yunan başbakanı Kosta Simitis ile İngilizce bilmeyen Türk başbakanın bütün görevlileri dışarı çıkararak baş başa tercümansız olarak yaptıkları ikili toplantı ve ardından Yunanistan’ın egedeki Türk adaklarını işgali…
***
GELELİM Atatürk düşmanlarına…
Açık seçik Atatürk düşmanlığı yapanlar zaman zaman göstermelik şekilde tutuklanıyor birkaç gün sonra serbest bırakılıyorlar
Yani sonuç olarak değişen hiçbir şey yok…
Böylelerine kızmamak mümkün değil ama acımak da lazım aslında…
Bunların çoğu Atatürk’ü din düşmanı olarak gösteren ihanet yuvaları kara yobaz çetelerinin gaflet, dalalet tuzağına düşürdüğü garibanlar…
Keşke bu gibiler gözaltına alındığında toplu olarak Atatürk kimdir, Atatürk olmak ne demektir, eserleri nelerdir, İslamiyet’in aslında din diye inandırıldıkları safsatalarla ilgisi olmadığı, Atatürk’ün din düşmanı değil tersine dini safsatalarından arındırdığı için İslamiyet’e hizmet edenlerin başında geldiği öğretilse…
Atatürk’ün Suud kralına çektiği cumhurbaşkanlığı arşivindeki şu telgraf anlayamayanın da, anlamak istemeyenin de her şeyi anlamalarına yeter
“Suud kralının dikkatine…
Tarafımıza ulaşan haberler göre Allah’ın sevgili ve özel kulu, elçisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini değiştirecekmişsin o mezarın tek tacına dokunursan kurtuluş savaşını bırakır ordularımla aşağı inerim Mustafa Kemal”
26 Haziran 1919
****
VE ARTIK bıçak kemiğe dayandı…
Yapılmasında mutlak zorunluluk olan başka bir şey de şu:
Mümkün olan en kısa sürede din ticareti yapan tarikatların, cemaatlerin, kara yobaz çetelerinin bir daha dirilmeyecek şekilde köklerini kazımak…
***
UZATTIM bağışlayın, her zaman olduğu gibi yine yıllar önce bugünleri gören eşsiz önderimiz Atatürk’ün şu sözlerini anmadan geçemezdim;
“EN BÜYÜK DÜŞMANLARIMIZ TÜRK GİBİ GÖRÜNEN İÇİMİZDEKİ HAİNLERDİR”

Zaten Olacağı Buydu…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin