Bugün ülkemizde zenginlik sınırı, “yoksulluk” demiyorum, açlık sınırı, sınırların ötesine taşmış durumda.
Bir yanda aslında hiçbir semavi ve pagan dinle alakası olmayan, Arabın akıl ve hatta kadınlara çocuklara davranışlarıyla etik dışı kültürünü din zanneden sözde dindarlardan oluşan süper zengin bir burjuva takımı…
Öte yanda çöp konteynırlarından çıkardıkları nafakalarını masum sokak hayvanlarıyla paylaşan ve hatta çoluğunun çocuğunun karnını doyuramadığı için intihar eden insanlarımız var.
*
BUGÜNLERE nasıl gelindiğini hiç unutmayalım…
Yıllar önce emperyalist/siyonist düzenin kurgusu olan Ortadoğu’da büyük İsrail yaratma hedefiyle oluşturulan BOP projesinin ABD’deki düşünce kuruluşu adı altında örtülü Yahudi lobilerinden üstün cesaret ödülü alan yurdumuzdaki görevlisi Rize’de yaptığı bir konuşmada ülkemizin kurtarıcısı Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürkü kastederek “yolumuzun üstünde ölü bir inek var ilerleyemiyoruz” demişti
İşte bunu hiç unutmayalım.
İlerlemek istediği yolu da “Demokrasi tramvaya benzer gittiği yere kadar gider kendi yoluna devam edersin…”, “Türkiye’yi eyaletlere bölmek lazım. Diyarbakır Ortadoğu’nun merkezi olacak” diye tanımlamıştı.
Bunu da aklımızdan çıkarmayalım.
İktidara gelir gelmez ilk icraat olarak “Nereden buldun yasası” iptal edilerek soygun düzeninin önündeki engeller kaldırıldı.
Bu yetmedi ülkemizin bütün yeraltı ve yer üstü kaynakları içimizdeki hainler ve dış düşmanlar tarafından yağmalanıp talan edildi ve talan hala hiç dinmiyor.
Erken cumhuriyet döneminde bir yandan Osmanlıdan miras kalan borçlar ödenirken, bir yandan da kırk paranın üstüne kırk para konularak yapılan ve Atatürk döneminde bir ekonomi mucizesi yaratan kurum ve kuruluşlar ya talan edildi ya hepten yok edildi.
Bunların yerlerine yenileri konmadığı için Cumhuriyetin yüz yıllık bütün ekonomik değerleri heba oldu.
Biyonik tarım yapma bahanesi ile yine BOP ile bağlantılı olarak Güneydoğu sınırımızdaki mayınlı alan temizlenerek açılan kapılardan mülteci adı altında ülkemizi istila eden milyonlarca Suriyeli kaç yıldır ulusumuzun ekonomik ve sosyo/kültürel yapısında büyük erozyonlara neden oluyorlar
İstilacıların Batıya geçmelerini önlemenin bedeli olarak AB’den alınan 3 milyar Euro karşılığında ülkemiz mülteci havuzuna dönüştü
Laik Cumhuriyetin kuruluş temeli olan Kemalizm’in cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik ve milliyetçilik devletçilik ve devrimcilik hedeflerinden koparmak için Graham Füller, Paul Hanze gibi Yahudi asıllı ajanlar tarafından ılımlı İslam dayatması yaratıldı.
Bütün bunları kökleştirmek için eğitim sisteminin ilkesi olarak Atatürk’e ait “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek” zihniyeti yerine ekonomik, siyasal, kültürel yapıyı çağın değerlerinden koparmak ve iktidara destek olacak cahiller ordusu kurmak için kardeşlik ve sevgi bağı yerine kin ve düşmanlığı yayan “dindar ve kindar genç yetiştirme” zırvası egemen oldu.
*
SEVR ANTLAŞMASININ 168. maddesi Türkiye’deki askeri okulların kapatılması hükmünü taşıyordu
Türk silahlı kuvvetlerine önce Balyoz darbe planı, ardından Ergenekon gizli örgütü kumpaslarında görülen davalarda TSK’nın Atatürk ilkeleri ile yetişmiş komutanları hapislere atıldılar ve yerlerine en üst komuta kademesi dahil aralarında bir de sarıklı amiral olmak üzeri iktidara kapı kulluğu yapan subaylar getirildi.
Sevr planını hatırlatırcasına 2016 yılında birçok askeri okul ve orduya ait hastahane ve benzeri gibi kurumlar kapatıldı.
Böylece geçmişi MÖ 209 yılına uzanan TSK’nın gelenekleri yerle bir edildi.
Beyinlerini çalıştırıp da “Tanrı kadını saçlı yaratmışsa neden saçlarını gizlenmesini istesin” muhakemesi” yapmaktan aciz türbanlı kadın subay ve astsubaylar türedi.
**
GEÇTİĞİMİZ günlerde CHP’nin bir sözcüsü partisi adına içinde “yaşadığımız zorluklara karşı CHP çaredir” mealinde açıklama yapmıştı.
Bazı iktidar yandaşları sanki 22 yıldır ülkeyi yöneten CHP imiş gibi “çare CHP’nin kapatılması” diye yanıt verdiler.
Dindar ve kindar nesil olarak yetişenlerin böylesi bilinçsizliklerinden ötürü onlara kızmak mı yoksa acımak mı gerekiyor acaba?
**
ASLINDA bugünleri aşmanın bir çaresi var elbette..
Eşsiz Atatürk’ün bütün konuşmalarına, demeçlerine bakanlar çoğunda “iç ve düşmanlara karşı birlik olun” çağrısı yaptığını görürler.
Bütün insanlık “Atatürk olmak” nedir bilir, onun gösterdiği yolun değerini, yaratıcılığını bilir
Bütün dünya öğrendi bir biz öğrenemedik
Eğer Onun yolunu hiç sapmadan izleseydik bugün dünyanın en saygın ülkelerin başında gelirdik
Küçük bir örnek ;
Yunanlılar büyük bir fütursuzlukla gözümüzün önündeki adalarımıza el koydular gıkımız çıkmadı
Eğer Atatürk’ün yolunu izleseydik Yunanistan böyle bir şeye cesaret edebilir miydi acaba?
Son söz Atatürk’ün;
“Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları. Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz… Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.”