Advert
Yalman ÖZGÜNER
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. KAVM-İ Necip öyle mi?

KAVM-İ Necip öyle mi?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
DEĞERLİ dostlarım sizlerden Türk ulusu adına, insanlık adına herkes okusun görsün diye aşağıdaki metini olabildiğince paylaşmanızı istirham ediyorum
Konu şu:
Lise öğrenciliğim sırasında peygamberden sonra Arap ordularının Türklere İslam dinini kabul ettirmek için büyük katliamlar yaptığını okumuştum.
Araplar aslında sadece din adına değil Türk oldukları için yüzbinlerce kişiye insanlık tarihinin en büyük katliamını uygulamışlar ve İslamiyet’e zarar gelmesin diye konunun ayrıntılarının üstü yıllarca örtülmüş
Ancak Erdem Avşar adlı yiğit bir yazar çıkmış Arapların yediği herzeleri “100 bin Türk kılıçtan geçirildi. Arapların Türk katliamı” başlığıyla ortaya dökmüş
işte o metinden bazı kısa kısa kesitler…
***
….Buhara’da yaşananlar diğer Türk Beyliklerinde de tesirini hissettirir. Sogd Meliki Neyzek Tarhan şehrinin yok olmaması için Kuteybe ile anlaşma yapar.
….
Tarhan’ın düşüncelerini öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak, baharda büyük bir silahlı güç ile Talkan şehrine doğru yürür. O ana kadar bir direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybe’nin gelişinden önce şehri terk eder.
….
Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybe’nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen ne kadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler. Bu kırım o vakite kadar yapılanların en büyüğüdür. Kuteybe bu kırımı diğer beyliklere ibret olması için yapar.
Kuteybe’nin askerleri öldürebildikleri kadar türkü öldürürler, geri kalanları da Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar. Bu yolun 4 fersah (24 Kilometre.) mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur.
Talkan katliamı tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak geçmiştir. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır.
Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman’a girer. Erkeklerin çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alır. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri yapar. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar. Askerlerin yorgunluk eğlencesi olurlar.
Daha sonra Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar. Erkekleri kavga ederek can verirler. Tüm şehir yakılır. Araplar bu şehre yakılmış şehir manasında Muhtereka derler.
Kuteybe, Faryab’dan sonra, Tarhan’ın çekildiği kale Bazgis’i abluka eder. 2 ay müddetle devamlı olarak buraya saldırır lakin bir netice alamaz.
Aynı zamanda kış yaklaşır. Kuteybe’nin kışın savaşacak gücü yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir. Her iki tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür.
Kuteybe son olarak bir hileye baş vurur. Tarhan’ın yanına Muhammed ibni Selim ismindeki adamını gönderir. Muhammed İbni Selim Tarhan’ın teslim olması vaziyetinde kendisine hiçbir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini verir.
Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhan’ın Kuteybe’nin önerini kabul etmesinden başka yapılacak bir şeyi yoktur. Komutanları ile görüşüp önerisi kabul ederler. Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz yakalanır, çevresi hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur.
Kuteybe Tarhan’ı hemen öldürmez. Haccac’a haber göndererek ne yapacağını sorar. Haccac Tarhan için, “O bir Müslüman düşmanıdır hiç aman vermeden öldür” der.
Kuteybe önce Tarhan’ın iki erkek çocuğunu, Tarhan’ın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür. Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhan’ın ve halkın gözü önünde kestirir. Tarhan’ı da bizzat kendisi öldürür. Bütün kesilen başlar Haccac’a gönderilir.
Tarhan’ın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Harzem bölgesine yürür. Harzem’de Caygan ile Havarizat arasında taht dövüşü vardır. Kuteybe Caygan’la iş birliği yapar. Önce Havarizat ile çevresindekileri öldürtür. Arkasından Camhud melikini yenerek 4 bin civarında tutsak alırlar. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybe’nin buyruğu üzerine öldürülürler.”
Ziya Kitapçı, “İslam Tarihi ve Türkler” isimli kitabında şu bilgi vardır
“….Kuteybe komutanlarından Abdurrahman bin Müslim’in, 4000 esirle Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir alana kurulmasını istedi.
Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesini de önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını buyurmuştur.
Cebbar, zorba, vicdansız Arap komutanının çevresinin bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu harplerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten sanki gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır;
“Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış perişan Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir anımsayınız. Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Yalnızca ata bile binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler.”
….
Harzemli tanınmış Türk bilgini, Biruni Harzem’deki insanlığın yok edilişini şu şekilde anlatır;
“Kuteybe, Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, ananelerini savunanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylelikle her şey karanlıklara gömüldü. İslam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi ile ilgili bilinenleri artık öğrenme imkanı bırakmadı. Harzem’i yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür.
Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister. Taşkent ve Fergane’den yardım gönderir, ama gelen birlikler yolda Kuteybe’nin askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler.
Semerkant, abluka edilir. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar. Daha fazla dayanamayacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır. Anlaşmaya göre. Semerkant Araplara her yıl 2.200.000 altın ödeyecek, Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecek Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır
…..
Halife Süleyman ibni Abdülmelik Her kim Türk’lerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim der. Arap askerler Türklerin başlarını kesip getirip 100’er dirhemi alırlar.
….
Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı. Sonra göçüp Talkan’a vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle bağlaşık idi. Kuteybe’nin geldiğini duyunca kaçtı.
Kuteybe Talkan’a girdiği zaman ahaliyi kılıçtan geçireler. Ne kadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybe’nin askeri orada sayısız Türk öldürdü.
Söylenti odur ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüd’e kondu. Oradaki melik kaçtı.)
Kuteybe diye konuştu: “Vallahi şayet benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar vakit kalmış olsa bunu derdim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü). (Hepsini öldürün, hepsini öldürün, hepsini öldürün)
Bunun üzerine Neyzek’i ve iki kardeşi erkek çocukları ki biri Sol ve biri Osman’dır. Ve yine o kendisi ile mahsur olanların hepsini öldürdüler. Hepsi 700 adam idi. Emretti başlarını kesip Haccac’a gönderdiler. (Syf-347)
……
70 sene süren Türk-Arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları;
100.000’in üstünde Türk katledilmiştir.
50.000’in üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
Şehirler yağmalanmış, ganimet diye halkın her şeyi talan edilmiştir.
Tüm zenginlikler, tarihi yapıtlar yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.
Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamında” 40.000 Türkün başı kesilerek 24 kilometre yol süresince ağaçlarda sallandırılmıştır.
Curcan Katliamında da esir alınan 40.000 Türk’ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
“Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiçbir zaman yerine getirilmemiş, “Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
****
Bunlar Erdem Avşar‘ın “100 bin Türk kılıçtan geçirildi adlı incelemesindeki kısa kısa özetler .
Arabi-Farisi kültürü ile yetişmiş Osmanlık saray çevresi Türk halkını etrakı bi idrak “aptal Türkler”diye aşağılarken Arapları kavm-i necip -soylu millet- diye yüceltiyordu.
Araplar soylu millet öylemi?
Arap severler acaba bunları okusalar ne düşünecekler
Özellikle de damarlarında Türk kanının damlası akmayan, Türklük düşmanı, “benim için Suriyeliler Türklerden daha üstündür” diyerek ülkeyi Suriyelilere resmen işgal ettiren Rum-Yahudi melezi Şahsımistan emiri…

KAVM-İ Necip öyle mi?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin