REFAH Toplumu diye de anılan sosyo/ekonomik sosyo/ kültürel alanlarda gelişmiş ülkelerde insanlar her ne kadar zaman zaman kapitalist-materyalist düzenin handikaplarıyla karşılaşsalar da mutlu güzel günler görmek umudu ve hayali ile yaşarlar uluslararası instagram kaydına göre dünyanın en mutsuz beş ülkesinden biri olan bizim yurdumuzda durum nasıl?
Akıp giden yıllarla birlikte insanlarımızın mutlulukları da eridi bitti.
Büyük kitlelerin güzel günler görmek hayalleri kurmaları bile söz konuş değil artık. İnsanlar geçmişte yaşadıkları güzelliklerin avuntusuyla oyalanıyorlar.
Ünlü İngiliz düşünür Bertrand Russel mutluluğun ögelerini sıralarken hepsinin öncesinde sağlık geldiğini, ardından yoksulluğa düşmeyecek kadar bir gelir, başka insanlarla ortak bir sevgi huzur ortamında yaşamak ve başarılı olacağı bir işte çalışmak geldiğini söyler.
Bunların hepsi bugün ülkemizin gerçeklerine tamamen ters unsurlar ve böyle bir ortamda insanların mutlu olması mümkün olabilir mi?
Geçmişte Başbakanlığı sırasında Dr. Refik Saydam “A’dan Z’ye her şeyimiz bozuldu” demişti.
Ya bugün…
Elbette kimsenin sağlık camiasına leke düşürmeye hakkı yoktur. Gece demeden gündüz demeden büyük fedakarlıklarla çalışan hekimlerimiz, sağlık görevlilerimiz var ama çok ender de olsa ettiği Hipokrat yeminine uymayıp vurdum duymazlıkla iyi olacak hastayı yanlış tedavi edenler de var.
Devlet hastahanelerinde düzenden mutlu olmayıp yurt dışında çalışan, özel hastahanelere giden doktorların bıraktığı boşluk yüzünden hastaların ağır vakalarda bile randevu almak için çok zaman haftalarca hatta aylarca beklemeleri gerekiyor.
Acaba kaç tane emekli hasta, kaç tane asgari ücretle çalışan hasta avuç dolusu paralar ödeyerek özel hastahanelere gidebiliyor?
İşin daha dramatik yönü; mülteci sıfatıyla gelen başta Suriyeli istilacılar olmak üzere gerek tedavi gerekse ilaçlar için herhangi bir ücret talep edilmiyorken Türk hastaların randevu almak için ücret ödemesi…
*
DEĞERLİ dostlarım aslında bu yazıya başlamadan önce adını ilk defa duyduğum bir hastalık hakkında “nedir”, “tedavisi nasıldır” diye öğrenmek için İnternette dolaşırken “hasta-hastahane ilişkileri”ne ilişkin duyduklarım, bizzat yaşadıklarım akılıma takılınca bu konuya da değinmek istedim
Sözünü etiğim hastalığın adı Skolyoz ve Tanrıya şükürler olsun kolay aşılabilecek bir hastalık
Nedir bu Skolyoz
Hastalara, sevenlerine, yakınlarına yararlı olmak umudu ve dileğiyle internet kayıtlarında okuduklarımdan kısaca söz etmek isterim:
Skolyoz kısaca omurga eğriliği ve tedavisinin ilk koşulu ameliyatın tecrübeli bir cerrahi ekip tarafından, tam teşekküllü hastahnelerde, kaliteli cerrahi ekipman kullanılarak yapılması.
Operasyonlar esnasında veya sonrasında kan ve kan ürünleri verilebilir. Operasyon sonrası hastalar yaklaşık 3-7 gün hastanede yatırılır. Bu dönemde hastaların yara ve dahili takipleri yapılır. Yürüme ve fizik tedavileri başlanır. “altın standard” skolyoz ameliyatı adıyla yapılan operasyon omurganın açık yöntemle vidalanarak eğriliğin düzeltilmesi ve sonrasında ilgili omurga segmentinin dondurulmasıdır
Omurgasında eğriliği olan, omuz dengesi bozulmuş, sırtında şekil bozukluğu olan ve belirli bir derecenin üzerindeki eğrilikler cerrahi yöntemle tedavi edilir.
Cerrahi karar vermede hastanın yaşı, eğriliğin derecesi ve eğriliğin artış hızına bakarak bir değerlendirme yapılır.
“İpli skolyoz” diye anılan ameliyatlarda amaç omurganın büyümesi yönlendirilerek eğriliğin düzeltilmesidir
İnternette daha ayrıntılı tıbbi bilgilere ulaşılabilinir
Sağlık sorunları olan herkese Tanrıdan acil şifalar ve sevenleriyle sevdikleri ile birlikte mutluluklarla dolu dolu yaşanacak upuzun ömürler dilerim.