YAKLAŞIK son çeyrek yüz yıldır büyük kitlelerin mutsuzluklarla dolu dolu yaşadığı bir ülkeyiz.
Oysa ülkeleri yöneten devlet adamlarının temel görevi halkını mutlu etmektir ve eğer ülkeyi yönetenleri devlet adamlığı niteliği taşmıyorlarsa bunu gerçekleştiremezler
Yönetenler kendi çıkarlarını her şeyin üstünde görüyorlarsa kendileri yolsuzluklarla varsıllaşırlarken kitleler yoksullaşır mutsuzluk giderek büyür
Bizim ülkemize bakın yoksulluk giderek kabarıyor bilim bitti, ulus kültürü eridi, sanat bitti can mal güvenliği kalmadı
Fıtratında yeni doğan kız çocuklarının diri diriği toprağa gömüldüğü Arap kültürünün din olarak benimsenmesi yüzünden din olmaktan çıkıp cahilleşen kitleleri sömürü aracına dönüştü
İnsani iletişimler zayıfladı bu da sevgisizliği arttırdı oysa sevgi her şeyin başıdır ve her türlü güçlüğü yenmenin en etkili aracıdır
“Akıl ve sevginin birlikte ölüm dışında aşamayacağı hiçbir engel yoktur” derler.
Atatürk Türkiye’sinin “aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür” genç yetiştirmek idealinden Şahsımistan emirliğinin “dindar ve kindar” genç yetiştirme planına geçtik. Kindarlık demek düşmanlık demek sevgisizlik demek.
Akıl da önemli ama sevginin değeri çok başka…
Aile içi huzursuzluklar, katliama dönen kadın cinayetleri sevgisizliğin ürünü
Bugün ülkemizde her gün ortalama yedi kadının eşleri ya da aile yakınları tarafından öldürüldüğüne ilişkin kayıtlar var.
İnsanlar arasında sevgi bağı olmadıkça bu sürer gider.
Biraz konu dışı ve fantastik olacak ama hoşgörünüze sığınarak hep siyasetten falan konuşacak değiliz ya biraz de çok az konuşulan bir konudan söz açmak ve aile içinde sevgi bağı ve eş seçimi konusunda bir örnekleme yapmak istiyorum
Dünyada ve zaman zaman bizim ülkemiz de dahil olmak üzere çeşitli yerlerde reenkarnasyon olaylarına yani ölmüş birinin ruhunun bir başka bedende yeniden dünyaya geldiğini yani ruhun ölümsüzlüğüne tanık olunur.
Geçmiş bir tarihte okumuştum. Birileri ölmek üzere olan bir kişinin son nefesini vermeden hemen önce ve son nefesini verir vermez son derece hassas terazilerde vücut ağırlığını ölçmüşler ve arada birkaç gram fark bulmuşlar yani ruhun evrende minimal bir hacım kapladığını saptamışlar
Hatırlayanlar olabilir yıllar önce gazeteler yazmıştı
Anadolu’da adını hatırlamadığım bir yerde bir çocuk çıkmış konuşmaya başlamasının hemen ardından insanlara “Ben Abit Ağanın ruhuyum diyerek Abit Ağanın bütün özelliklerini, yaşamından kesitleri anlatmıştı.
Yani ruh kişinin öz varlığıdır ve beden ise ruhu içinde barındırmaya, üremeye çoğalamaya yarayan bir kabuktur sonunda torağa karışır ama ruh ölümsüzdür
Yuva kurmak isteyen özellikle gençlere mutlulukları için acizane bir öneride bulunmak istiyorum:
Eş seçimini rastlantılara bırakmayın, paraya mülke görünüşe bakmayıp ruhen anlaşabileceğiniz, seveceğiniz, sevileceğiniz kişiyi bekleyin ki sonsuza kadar mutlu kalın.
