Advert
Yalman ÖZGÜNER
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Atatürk Düşmanlığı Bedeli Ödenmesi Gereken Vatan Hainliği Suçudur

Atatürk Düşmanlığı Bedeli Ödenmesi Gereken Vatan Hainliği Suçudur

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
SEVGİLİ facebok arkadaşlarım…
Hepsi birbirinden değerli, Atatürk’ün aydınlattığı yolu izleyen, büyük bir kısmımız farklı coğrafyalarda yaşıyor olsak da Atatürk, vatan, ulus sevgisiyle ve birbirimizin yüzlerimizi hiç görmemiş olsak bile içimizdeki hainlere karşı birlikte mücadele veren kadın, erkek ve her yaştan paylaşımcı yoldaşlarım….
Yeri gelmişken vurgulamalıyım ki benim fecbook paylaşımlarımda Atatürk, vatan ulus düşmanlarının adını sanını kimse göremez.
Zira bugün yedi düvele karşı mücadele ederek mucizevi bir şekilde cihanı şaşkınlığa, hayranlığa boğarak küllerinden özgürce yaşamımızı, varlığımızı borçlu olduğumuz bir vatan yaratan, yetmezmiş gibi yine bütün insanlığa ışık olan eşsiz önderimiz Atatürk düşmanlığı vatan hainliğidir.
Eğer o eşsiz insanın kendi sözleriyle “ömrü 15 yıl daha fazla” olsaydı bugün bambaşka bir ülke ve bambaşka insanlık aleminde yaşıyor olacaktık.
Neden özellikle şu son yıllarda ülkemizin ulusumuzun üstünde giderek kararan bulutlar dolaşıyor?
Gelin kısaca bunun nedeni olan gözle görülür akıl yürütmeyle kavranabilir gerçekleri görelim.
İnsan görünümünde ama insanlıktan zerrece nasibini almamış “kurtuluş savaşını keşke Yunanlılar kazansaydı” diyen, “On kasımda dokuzu beş geçe kenefe gitmeli” diyen bütün insanlığın yüzkarası iğrenç bir mahluk…
O yaratık içinde yaşamaya hakkı olmadığı ülkede itlaf olmak üzere iken kendisini armağanlarla ziyaret eden, beyni apış arasında sadece İslamiyet’le değil hiçbir semavi ve pagan dinle ilgisi olmayan fetvalar verirken Atatürk adını anmaktan köşe bucak kaçan, ulusun gasbedilen nafakasıyla ulusa “hıyanet işleri”nin piyonlarından biri olarak sefahat hayatı yaşayan, adının başındaki akademik unvanı nereden aldığı meçhul bir başka mahluk…
Atatürk hakkında “yolumuzun üstünde ölü bir inek var. İneği yolumuzdan evvel Allah sizlerin yardımıyla artık nasıl olursa, nasıl denk gelirse kaldıracağız” diyen Rum-Yahudi melezi, damarlarında Türk kanının zerresini taşmayan kurulan düzenin tezgahtarlığını yapan kişi tam da aradığını bulmuş yani…
Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı ismet Paşa “Hiçbir ülke yoktur ki, kendi içinden bizim kadar hain yetiştirebilsin” der ama sanki içimizdekiler yetmezmiş gibi dışardan gelip Türk ulusunun başına bela kesilenler de hiç de az değil.
Neresinden bakılsa bir kokuşmuşluk, bir çürümüşlük
Savaşta yendiği ülkeler de dahil bütün insanlığın saygısını hayranlığını kazanan eserleri mesajları bütün insanlığa yol gösteren, 22 ülkede heykeli dikilen, farklı ülkelerde 120 cadde ve 35 meydana adı verilen, hakkında 50 bine yakın kitap, yüzbinlerce makale yazılan tek dünya lideri olan Atatürk aynı zamanda kendi yaratıp kurduğu ülkede heykellerine saldırılan hakaretler edilen yine tek dünya liderdir
****
Türk toplumu Türklerin ve insanlık tarihinin ilk tek tanrılı dini olan gök tengricilikten bu günlere nasıl geldi onu hatırlayalım
Kulluk psikolojisi taşımayan ve bütün yaratıkları eşit olarak yaratılmış kabul eden tengricilikte toplumsal düzeni sağlamak toplumun görev ve sorumluluğunda olduğu için etiksel anlamda belirleyici kurallar müeyyidelere gereksinme yoktur.
Tengri insanları kendi suretinde yaratmıştır ve bu da Farisi kökenli olmakla beraber Türk kültürüne daha yakın olan Hallac-ı Mansur’un “enel-hak” -tanrı benim içimde ben tanrının içindeyim- anlayışı ile örtüşür
Tengricilikten günümüz Türk kültürüne yansıyan sözgelişi ölen birisinin ardından mevlit okumak gibi ritüeller vardır.
Tengriciliğe göre erkek yüce bir dağdır kadın ise o yüce dağın tepesindeki tacıdır
Kadın, erkek herkesi eşittir Hakan ve Hatun ülkeyi birlikte yönetir ve vatan savunması için omuz omuza birlikte savaşırlar
Gelelim Türklerin kadın erkek eşitliğinin yaşadığı dönemde asil olmayan ailelerin yeni doğmuş kız çocuklarını diri diri gömen, kız çocuğu doğuran analara işkence yapan ve günümüzde televizyonda “kadın nedir” konulu panel düzenleyip “kadın memeli hayvandır” sonucu çıkaran Arap etkisine nasıl girildiğine;
İslamiyet’te Peygamber zamanında ortadan kaldırılan ırkçılık ve kabilecilik anlayışı Emeviler Dönemi’nde yeniden hortlatılarak Arap kökenli olmayan Müslümanları ötekileştiren Mevali politikasının yayılmasına neden oldu. Özellikle Osmanlıda padişah Yavuz Selim’in tüm İslam aleminin halifesi olmak özentisi ile Arap ülkelerinden toplanan kutsal emanetleri İstanbul’a getirtmesi Arapların bitmez Türk düşmanlığına yol açarken bir yandan da yandan İstanbul’daki saray çevresinin Emevîler zamanında yozlaşan Arap kültürünü İslamiyet’in temeli kabul ederek Arapları “kavmi necip” diye yüceltirken Türkleri “etrak-ı bi idrak” -aptal Türkler- diye aşağılaması ve tengricilikten sufizm’den güçlü izler taşıyan Aleviliğe karşı kitle halinde katliamlar yapılması bugünlere taşınan Arap hayranlığına yol açtı. Bunun da son işareti yakın bir geçmişte İngiliz kraliçesini önünde vatandaşlık andı içtikten sonra Türkiye’ye gelip ekonomi yönetiminin başına getirilen şahsın “Arap aslımıza dönmeliyiz” diyerek sarfettiği budalaca sözler…
****
DEĞERLİ dostlarım, yoldaşlarım bu tatsız konuyu burada kapatıp artık başka bir şeyden söz etmek istiyorum
Her ne kadar kendi özelimden söz etmeyi sevmesem de izninize sığınarak ve başkalarına da örnek olabilir umudu ile yaşadığım iki kazadan ve gittiğim hastanelerde şahsen beni şaşırtacak sayıda ayağı kolu alçıda insanlar gördüğüm için bu konudan söz etmek istiyorum,
Yolda yürürken iki kez düştüm ve ciddi denilebilecek hasarlar aldım,
İlk olayda bilek kemiğim çatladı, burnum yarıldı, gözlüğüm ve protez dişlerim parçalandı. Şu rastlantıya bakın ki lise öğrencisi iken çok sevdiğim sınıf ve sıra arkadaşım, meslektaşım duayen gazeteci Sevgili Güray Bursalı’nın da hemen hemen benimki ile birbirinin kopyası olan bir kaza yaşadığını duydum
Bir başka gün tanıdığım bir esnaftan alışveriş yaparken gördüm ki onun da bileği alçıda…
Kendisine kırık olaylarındaki çoğalmanın çok şaşırtıcı olduğunu söylediğimde “Bu günlerde herkesin kafası sorunlarla meşgul” diyerek çok açıklayıcı bir yanıt verdi.
Doğal olarak düşmenin başka nedenleri de var elbette. Kişi kendisi için özel anlamı ve simgesel değeri olan şeyleri, nesneleri görebilmek için çevresine merakını yoğunlaştırarak bakarken de önündeki bir çukura ya da taşa takılıp da düşüp başına dert açabilir.
İlk düşmemin sıkıntılarından kurtulmak üzere iken bir kere daha yüz üstü düştüm. Bu kez kırık çıkık olmadı ama göğsümdeki adalelerim, sinirlerim ezildi ve şu an bu yazıyı yazmak için klavyeyi kullanmakta zorlanıyorum
Sevgili dostlarım yoldaşlarım ben yaşlı bir adamım vücudumda yılların yorgunluğu var. Ölümün ne zaman geleceği bilinmez ama yolun sonuna yaklaştığım da bir gerçek. Bu son ve veda yazım da olabilir, daha yıllarca da yaşayabilirim. de…
Hiç ölmeyecekmişim gibi yaşamaya, bana yaşama sevinci ve gücü veren hayallerimi, bu ülkede artık güzel günler görmek umudumu hiç yitirmeden aklımın erdiği, gücümün yettiğince yaşam savaşı vermeye devam edeceğim.
Sizlere son olarak acizane iki önerim var;
Tütün kullanıyorsanız eğer acilen bırakın. Zira tütün kan damarlarının tıkanmasına ve bu da düşmenin bir başka nedeni olan ayaklarda kramp oluşmasına neden oluyor ve eğer yürürken denge sorunları yaşıyorsanız baston kullanmaktan yüksünmeyin.
Sizleri sıktıysam bağışlayın lütfen
Herkese sağlık huzur ve mutluluklarla yaşanacak güzel günler, yıllar dileklerimi, sevgilerimi saygılarımı sunarım

Atatürk Düşmanlığı Bedeli Ödenmesi Gereken Vatan Hainliği Suçudur
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin