ARI nedir ki
Ömrü çok kısa olan, küçücük bir canlı varlık türü…
Oysa ilkbahar ve yaz aylarında 45 gün, kış aylarında birkaç gün daha yaşayabilen arılar ne kadar çalışırlarsa o kadar hızlı ölürler. Bu nedenle canlı hayatın sürekliliği için arıların varlığı çok önemlidir
Eğer arılar yaratılmasalardı dünya başta insanlar olmak üzere bütün canlı varlıklar için yaşanmaz olur, ormanlar, ağaçlar, çiçekler, yeşillikler, bitkiler bitkisel gıdalar olmaz dünya üstünde yaşanması mümkün olmayan bir çöle dönerdi.
Tanrı arıları nasıl yaratmışsa aynı şekilde yine yaratılmış olmanın güzelliklerini paylaşmak için başta insanlar olmak üzere canlı varlıkları beyinlerini akıl gücü ile, yüreklerini sevgi duyguları ile donatarak var etti.
Akıl tanrının başta insanlar olmak üzere canlılara verdiği en değerli armağandır diye anılır.
Ancak sevgi ile donatılmışsa…
Bu yüzden malum günlük hayatta herkesin sıkça karşılaştığı “akıl ve sevginin birlikte ölüm dışında aşmayacağı hiçbir engel yoktur” diye deyim vardır.
Sevginin birleşiminde saygı vardır, şefkat vardır, değerbilirlilik vardır, vefakarlık vardır, paylaşımcılık vardır. Bu nedenle paylaştıkça mutluluklar büyür, acılar azalır
İçeriğinde sevginin olmadığı bir aklın ürünü olarak yapılan eylemler, yaşam süreçleri, sosyal bağlar amacından saparak yarar yerine zarara neden olabilirler.
Ülkemizin insanlarımızın bugün gediği hale bakın;
Zaten bütün insanlık emperyalist/kapitalist sömürü düzenin etkisi altında iken bir de buna eklenerek afete dönen iç soygunlar, kaybolan özgürlükler, din tacirlerinin beyin yıkama istismarcılığı yoluyla oluşan cehalet ortamında dindar ve kindar genç yetiştireceğiz diye sevgi paylaşımı yapılamayan mutsuz bir toplum olduk.
Böylesi bir ortamda artık evlilik bağları çok kez sevgi bağları değil adeta bir tür ticari akit gibi faydacılık zihniyeti ile yapılıyor.
Oysa mutlu, huzurlu yuvalar eşler arasında karşılıklı sevgi ve saygı temeli üstüne, iyi ve kötü günlerde tek bir beyin, tek bir yürek gibi hareket edilerek birbirlerinden gizlisi saklısı olmadan sürdürülen birlikteliktelerdir
Tek bir beyin ve tek yürek koordinasyonu yaşanan sorunların ortak akılla çözümlenmesini kolaylaştırır
Eğer eşler arasında sevgi ve saygı bağı yoksa gizlilik-saklılık eşlerin birbirlerine yabancılaşmasına ve bu da kurulan yuvaların çatlayıp aile ortamında sevgi bağlarının kopmasına ocakların sönmesine mutsuz nesiller oluşmasına neden olur.
Günümüzde çoğu kez aile birliktelikleri aşklar faydalanabilirlik ilkesine göre adeta “günlük”, “mevsimlik” evliliklere, aşklara sevgilere kapı açtı. Bu da giderek ülke genelinde akli ve etik yozlaşmalara hatta önemsenmemesi mümkün olmayan boyutlara ve cinayetlere varana kadar uzanan polisiye olaylara, kadın katliamlarına neden oluyor.
Artık ölümsüz aşk diye anılan sevgiler sadece magazin sayfalarına konu olacak kadar azaldı ve adeta tarihin derinliklerinde unutulan “Leyla ile Mecnun”, “Kerem ile Aslı”, “Ferhat ile Şirin” destanlarına döndü.
Tıpkı ozan Faruk Nafiz Çamlıbel’in Çoban Çeşmesi adlı şiirinde yer verdiği dizelerinde olduğu gibi…
“Ne şair yaş döker ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi…”
İnsanlık evreninde farklı farklı insanlar arasında, farklı farklı duygulara, farklı mutluluklara, sevinçlere, acılara, özlemlere, beklentilere sahip insanlar mutlaka vardır
Adına ulaşamadığım bir söz ustası Faruk Nafiz Çamlıbel’n dizelerinde zikrettiği tarihe karışan, yüreklerinde “ölümsüz aşk” “imkânsız aşk” acısı yaşayanların sürüp giden heyecanlarına çok güzel tercüman oluyor;
“Sevginin olmadığı yer cehennemdir sevgi özlemi çekene orada bir cennet var biliyorum her yanı renk renk hevenk hevenk sevgi dolu bekle beni cennet yola çıktım geliyorum”