Dr. Mustafa Torun
İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
mtorun3@gmail.com
“Bir insanın zekası verdiği cevaplardan değil, sorduğu sorulardan anlaşılır.” Albert Einstein
Ülkemizde AİDS nedeniyle çocuğumuz ölüyor diye niçin soramıyoruz?..
Dünya AİDS Günü denince aklıma 1994 yılları ve Giresun’da kurduğumuz “GİRESUN AİDS SAVAŞIM DERNEĞİ” gelir…
Işıklar içinde yatsın “Enver Tali Çetin” hocamın desteklerini unutamam …
O zaman İngilizce NGO yani Hükümet Dışı Organizasyonlar olarak bize belletilen, daha sonra “Sivil Toplum Kuruluşları” olarak aktarılan, aslında “Demokratik Kitle Örgütü” sözünün daha yakıştığı bu yapılanmalar, halkın seslerini çıkardığı birer soluk alma yerleri idi. Maalesef bunları da giderek yerle yeksan ettik…
Şimdi bu kurumlar da diğer tüm kurumlar gibi can çekişiyor…
15 yıla yakın kurucu başkanlığını yaptığım bu dernek çalışmalarında, o zamanın Giresun valisi olan Ali Haydar Öner’in yardımlarını unutamam. Işıklar içinde uyusun…
Hacettepe Üniversitesi Tip Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları Ve Mikrobiyoloji uzmanlık eğitimimi yaptığım 1982 yıllarında, dünyada gündeme oturan bu hastalık yüzünden Hacettepe Tıp Fakültesi Kütüphanesinden ayrılamadığım günleri anımsarım…
Ne güzel günlermiş. Henüz dijital rüzgârın esmediği, kitap kokusunu soluduğumuz güzel zamanlardı…
“İzmir’de kemik erimesi şüphesiyle hastaneye kaldırılan 13 yaşındaki bir çocuk AIDS (HIV) nedeniyle hayatını kaybetti” haberini basından öğrendiğimde inanın kahroldum. Babasının HIV pozitif olduğu bilinmesine rağmen niçin “Koruyucu Hekimlik” kuralları devreye girmedi?…
İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, 13 yaşındaki çocuğun hayatını kaybetmesine ilişkin, çocuğun geçirdiği operasyonlar dolayısıyla tanı konulmadan önce kan nakli yapılmadığı bilgisine ulaşıldığını, psikiyatrik değerlendirmeler sonucu bir istismar bulgusuna da rastlanmadığını bildirdi…
13 yaşındaki çocuğumuzun babasının da HIV pozitif olduğu açıklandı…
Bugün “1 Aralık Dünya AIDS Günü…”
Ülkemizde maalesef “Koruyucu Hekimlik İlkeleri ve Uygulamaları” giderek rafa kaldırıldığından, birçok hastalık gibi bulaşıcı hastalıkları önlemede de mesafe alamadığımız gibi, günden güne geriliyoruz. ..
Yazık ki ne yazık. İçimiz yanıyor…
Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS), dünya genelinde HIV enfeksiyonuyla yaşayan 39.9 milyon kişiden 9.3 milyonunun hayat kurtarıcı tedaviye erişemediğini bildirdi…
Dünya AIDS Günü (1 Aralık) öncesinde UNAIDS tarafından hazırlanan “2024 Dünya AIDS Günü” raporu dünya genelinde HIV ile yaşayan ve risk altında olan herkesin insan hakları korunursa bir halk sağlığı tehdidi olarak AIDS’i 2030 yılına kadar sona erdirme hedefine ulaşılabileceğini gösteriyor…
Raporun mesajı, yazının başlığında özetlenmiş; “AIDS’i sona erdirmek için doğru yolu izleyin (Take the rights path to end AIDS)”…
*HIV ile yaşayan 39.9 milyon kişiden 9.3 milyonu hâla hayat kurtarıcı tedaviye erişememiş…
*Geçtiğimiz yıl 630 000 kişi AIDS ile ilişkili hastalıklardan yaşamını yitirmiş. Dünya çapında 1.3 milyon yeni kişi HIV’e yakalanmış…
*En az 28 ülkede yeni HIV infeksiyonlarının sayısı artmış…
*Pandeminin gidişatını yavaşlatabilmek için ihtiyaç duyan herkesin hayat kurtarıcı tedavi programlarına korkmadan ulaşabilmesi zorunlu olduğu özellikle vurgulanmış…
*2023’te her gün 15-24 yaş aralığındaki 570 genç kadın ve kız çocuğu HIV’e yakalanmış…
*Afrika’nın doğusundaki ve güneyindeki en az 22 ülkede bu yaş grubundaki kadınların ve kız çocuklarının HIV ile yaşama olasılığı erkek akranlarına göre üç kat daha fazla olduğu saptanmış…
Ötekileştirilmiş toplulukların suçlanması ve damgalanması hayat kurtarıcı HIV hizmetlerine erişimi engellediğini biliyoruz…
*2021 HIV/AIDS’i Sonlandırma Siyasi Bildirgesi’nde; ülkeler HIV hizmetlerine erişimin reddedilmesine veya sınırlandırılmasına yol açan kısıtlayıcı yasal ve politik zihniyete sahip ülkelerin; 2025 yılına kadar %10’dan az olmasını sağlamayı taahhüt etmişler…
*Ancak 2023 yılında 63 ülkede eşcinsel ilişkiler hâla suç sayılmakta olup, bu yasalar yüzünden HIV müdahalesinin engellendiğini öğreniyoruz…
*Eşcinsel ilişkileri suç sayan ülkelerde; eşcinsel erkekler ve erkeklerle seks yapan erkekler arasında HIV görülme sıklığı, suç saymayan ülkelere göre beş kat daha fazla olduğu belirtilmiş…
Bilimsel çevrelere göre ülkemizde son 5-6 yıldır HIV-AİDS olgularında artış olduğu belirtilmekte…
Prof. Dr. Ayper Somer; İstanbul Tıp Fakültesi’nde şu anda HIV pozitif nedeniyle takip edilen 100 çocuk olduğunu, 100 vakanın 20’sinin cinsel yolla bulaşan vaka olduğunu ifade ederek,
şu ana kadar 5’nin hayatını kaybettiğini söylemiş…
Türkiye’de tanı konulan 250’ye yakın HIV pozitif çocuk olduğu, çocuklarda HIV’in nedeni anne değilse, cinsel yolla bulaşma söz konusu olduğunu belirtmiş…
Bu sonuçun bazen küçük yaşta cinsel birliktelik, bazen de istismar anlamına geldiğini açıklamış…
Tedaviler sayesinde son yıllarda anneden bebeğe bulaşma engellenebiliyor. İstanbul Tıp Fakültesi’nde annesi HIV pozitifken sağlıklı dünyaya gelen 200’e yakın çocuğun takip edildiğini vurgulamış…
‘Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu’ olarak adlandırılan AIDS; özellikle Doğu Avrupa ve Rusya gibi Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafya ve Afrika’nın bazı bölümleri, HIV açısından artık endemik bölgeler arasında yer aldığı belirtilmiş…
Ateş ve faranjit belirtileriyle kendini gösteren AIDS’te, şüpheli durumlarda hemen bir infeksiyon doktoruna başvurup test yaptırmak gerekir…
Dünyada düşüşe geçen HIV vakaları, Türkiye’de tam aksine artış eğiliminde…
Vakaların çoğunun ise, başka sebeplerle tedavi gören hastaların tesadüfen tespit edildiğini anlıyoruz…
HIV testi yaptıranların sayısının da “damgalanma ve ayrımcılığa maruz kalma korkusuyla” azaldığını vurgulayalım…
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün verilerine göre
Ülkemizde 1985 yılından 07 Kasım 2024 tarihine kadar doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirimi yapılan 45.835 HIV pozitif kişi ve 2.438 AIDS vakası mevcuttur…
HIV ve AIDS toplam vakaların %81,8’i erkek, %18,2’si kadın olup %16,1’i yabancı uyruklu kişilerden oluşmaktadır…
Vakalar en fazla sırasıyla 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında görülmektedir…
Vakaların bulaş yoluna göre dağılımına bakıldığında, yine ilk vakanın görüldüğü 1985 yılından itibaren, ülkemizde bildirimi yapılan vakaların %58,9’unda bulaşma yolu bildirilmemiştir…
Bulaşma yolu bildirilen vakalar içerisinde cinsel yolla bulaşma %94,4, damar içi madde kullanımı yoluyla bulaşma %1,2 ve anneden bebeğe geçiş ise %1,2’dir. Vakaların %2,2’sinde çoklu bulaş yolu bildirilmiştir…
Sözlerimi “Gesi Bağlarında Dolanıyorum” adlı acıklı bir Kayseri türkü sözleriyle bitireyim. AİDS’ten ölen o çocuğun acısını unutamıyorum…
Atma Anam Atma Şu Dağların Ardına
Kimseler Yanmasın Anam Yansın Derdime…
Sevgilerimle…