“Kendi küItürü iIe iIgisi oImayan insan, üIkesinin yabancısıdır.” Jane Adams
Türkiye gibi bir İmparatorluk geleneği olan ülkelerde, üretim tarzının üst yapısı olan kültür; ağırlığını Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve halkın bu darbeye karşı isyanında da kendini hissettirmektedir…
Feodal üretim ilişkileri içinden doğan kapitalist üretim tarzı; batıdaki kadar ülkemizde ve yaşamımızda etkili olamamıştır…
Çünkü biz bir burjuva demokratik devrim sureci yaşayarak, feodalizmi maalesef tasfiye edemedik…
Burjuva yasam tarzının etkisini yavaş yavaş sanayinin geliştiği kentlerimizde görebilsek de, derin çatışmaları hâla yaşıyoruz…
Adını net koyduğumuzda yarı feodal, yarı sömürge bir ülkeyiz…
Bu ifadeyi bazı sol gelenekler kabul etmese de bence durum budur…
Bu saptamayı akıldan çıkarmayalım. Bu üretim ilişkilerinin kültürümüze yansıması, kültürel çatışmayı yaşamamıza neden olmaktadır…
Kabaca bugün yaşadığımız şehirli-köylü yaşam çelişkisi bunun somut göstergesidir…
Aile içi çatışma, evliliklerde aileler arası kültürel farklılıklar, deprem bölgesindeki seçimde yaşanan oy verme çelişkileri ve dengesizlikleri, son darbe girişimine karşı halkın birlikteliği ve buna karşı entellektüellerin çelişkili yorumları, Özgür Özel konusunda değişik fikirler bunun somut örnekleridir…
Biz bir Osmanlı geleneği ve kültürünü miras olarak devraldık. Bu saptamayı ve mirası sakın küçük görmeyin!..
“Birinci Dünya Savaşı´nın“ zayıflamakta ve dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu´nun paylaşılmasını amaçladığını aklımızdan çıkarmayalım…
Bunun için bu büyük savaşa “Birinci Paylaşım Savaşı “da denildiğini biliyorsunuz…
Çöken ve dağılan imparatorluktan, yeni bir ülke ve yönetim tarzı oluşturulmuştur…
Yönetim tarzı olarak “Cumhuriyet” yani halkın kendi kendini yönetme tarzı benimsenmesi çok önemli bir aşamadır…
Cumhuriyetle birlikte kulluktan yurttaşlık anlayışına geçilmesi, sanayi ve kültürde yapılan büyük atılımlar bizi coğrafi yönden olmasa da, diğer yönlerden “Ortadoğulu Olmaktan” çıkartmıştır diyebiliriz…
Her seçimden sonra; bizlerin bir türlü akıllanamadığımız, tipik Ortadoğu ülkesi olduğumuzun üzerine basa basa vurgulanmakta, “artık bu ülkede siyaset yapmanın anlamı olmadığını, celladını seven bir halktan birşey olunamayacağı, cehaletin örgütlü şekle büründüğü” gibi sayısız betimleme yapıldığını çoğumuz duyuyor veya okuyoruz…
Cumhuriyet birikimleri olarak sayabileceğimiz kuruluşlarımız olan Telekom, Aliağa, Sümerbank, Şeker fabrikaları gibi güzelim kurumlar üretim sürecimizi geliştirmiş, buna uygun olarak eğitim, sanat ve kültürde büyük atılımlarda (köy enstitüleri, opera, bale, müzik ve yaşam tarzımız) bulunmamıza yardımcı olmuşlardır…
Yakın zamanlarda, hele bugünlerde toplumsal olarak gerilediğimiz ve kazançlarımızı kaybettiğimiz, tüm göstergelerde alt sıralarda yer aldığımız, iflasın eşiğinde olduğumuz doğrudur…
Bana göre “19 Mart Siyasi Darbe Girişimine” karşı halkın tepkisi ve isyanı; yukarıda çizdiğim kötü tablonun geçici olabileceğini, Pablo Neruda’nın dediği gibi “Tüm çiçekleri kopartabilirler, ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler” sözünü anımsattı…
Sakın ola endişelenip, birbirimizle ayrışıp, kırıcı olmayalım…
Dimitrov’un sözünü dinleyip, Anti-Faşist cepheyi genişletelim…
Bunu demekle çok iyimser olduğumu da sanmayın…
Toplumsal ilerleme; mecrasını bulup, daha doğru bir yolda mutlaka akacaktır…
Tarihte de bir çok örneklerini gördüğümüz gibi yaşanılan pratikler; hiç ummadığımız kişileri kahraman, umduklarımızı da tarihten silebilir…
Düne kadar eleştirdiğimiz sayın “Özgür Özel” bakarsınız kahraman olur. Ama bu onu eleştir(e)mememiz anlamına gelmez…
Kurumları eleştirmek illa onun içinde olmamızı da gerektirmez. Hatta içinde olmamız eleştiri yapmamızı bile zorlaştırabilir. Sevdiğimiz kurumları ve kişilerin eksikliklerini ve yanlışlarını gördüğümüz de susmayıp eleştirmemiz o kurumun ve kişinin lehinedir…
Daha önceki sevgili Ana Muhalefet Partimizin sayın başkanın eleştirileri dinlemeyip, kendisini başkan adayı ilan etmesi, sağcıları meclise sokup, bizlere Ekmeleddin İhsanoğlu’na tıpış tıpış oy vereceksiniz demesini unutmadık. Son günlerde de ne duruma dgeldiğini hep beraber gördük. Umarım köşesine çekilip, özeleştirisini yapıp, bizlerden helallik ister…
Dileğim saygın Özgür Özelin yaptığı hatalarını düzeltip, halkla beraber ölümsüz ağaçlar dikmesi. Bunu yapacağını umut ediyorum. Bunu çok güzel yapacağını ve halkı arkasına alacağını, her şeyin güzel olacağını düşünüyorum…
Sözlerimi Nazım Hikmet ustamızla bitirelim…
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler…
Sevgiler…
Dr. Mustafa Torun