Advert
Mustafa Torun
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Devlet Kendi Yapması Gereken hizmetleri Niçin Özel Sektöre Havale Eder?

Devlet Kendi Yapması Gereken hizmetleri Niçin Özel Sektöre Havale Eder?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Hepiniz farkındasınız; Para da toprak da kanun da fikir de din de bu ülkede her şey sermayedarlara hizmet ediyor.“ Friedrich Engels

Engels yıllar önce tüm üretimlerinin sermaye sınıfına hizmet ettiğini dile getirmiş. Sanki bizim ülkeyi tanımlamış…

Medya haberlerine göre Fermas işçileri patronla anlaşmış…

Fernas Holding’in işçilerle anlaşması, kamuoyu baskısı değil, yeni bir otoyol ihalesi alması olabilir mi?…

Oda TV’den Büşra İlaslan’ın haberine göre, Fernas Şirketler Grubu’nun aldığı Ankara-Kırıkkale-Delice Otoyolu projesi yapım protokolü Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uralaoğlu’nun da katılımı ile gerçekleştirilen resmi bir törenle imzalanmış…

2023 yılında yapılan 120 kilometrelik Ankara-Kırıkkale-Delice Otoyol projesi ihalesini Fernas Şirketler Grubu KDV hariç 43 milyar 483 milyon 952 bin liralık teklif vererek almıştı. Fernas’ın aldığı ihale daha önce beş kez ertelenmişti…

Gelelim gündeme bomba gibi düşen “Özel Hastane Çetesi” olayına…

Ülkemizdeki sağlıksız, antidemokratik, faşizan iklimde sanki herşey güllük gülistanlık da, bu nereden çıktı havasına evrildiğimizi görüyoruz…

1960 ‘dan sonra esen demokrasi ikliminde sol partilerin gelişmesiyle beraber sağlık alanında da toplumcu bir hava esmeye başlamıştı…

Bilindiği gibi günümüzde ve dünyamızda tüm kurumlarda özelleştirme furyası devam ederken, sağlıkta kamusal çıkarları savunmamız ne kadar dikkate alınır bilemeyiz ama, biz yinede tek kişide kalsak bu konuda bildiklerimizi anlatmaya devam edip, 1960 sonrası esen SAĞLIĞIN TOMSULLAŞMASI öyküsüne kısaca değinelim. Böylece bu günlere nasıl gelindiği daha iyi anlaşılır…

Bizler Hacettepe Tıp Fakültesinde 1980 öncesi öğrencilik dönemimizde “Toplum Hekimliği” derslerine giren çok değerli ve saygın hocamız “Prof.Dr. Nusret Fişek” bizlere sağlığın meta olamayacağını doğuştan kazanılan bir hak olduğunu, bunun asla devredilemeyeceğini anlatır, bizlerden bu ilkeyi korumamızı ve mücadele etmemizi, pes etmememizi isterdi…

Sevgili hocamız hastalıklardan korunmanın tedaviden her zaman üstün olduğunu, daha masrafsız ve kolay olduğunu, tedavinin pahalı ve zor olduğunu, bunun sağlık tüccarları ve tekellerin işlerine yaradığını belirtirdi…

O zamanlar tıp fakültelerinde “Toplum Hekimliği” bilim dalı önemli bir yer tutardı…

Prof. Dr. Nusret Fişek hocamız 1960 sonrası Sağlık Bakanlığında Müsteşarken; ünlü “224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi” yasasının çıkartılmasına ön ayak olmuştu…

Anımsanacağı gibi dünyada ve Türkiye’de bu yasa ve sağlığın doğuştan kazanılmış bir hak olduğu ilkesi çok yankı bulmuştu…

Dünya Sağlık Örgütünün(WHO) 1978 de yayınladığı Alma ata Bildirgesinde “Temel Sağlık Hizmetleri” ilk defa ve siyasi olarak toplumların gündemine girerek, sağlığın doğuştan kazanılmış bir hak olduğu vurgulanmıştı…

1961 yılında çıkarılan 224 sayılı yasaya başta çok itiraz gelmesine ve genel anlamda birçok çıkar grubunca engellenmesine rağmen, bazı maddeleri eksikte olsa çıkarılmıştı…

Nusret Hocamız “Sosyalizasyon” sözcüğünü istemesine rağmen bunada itiraz edilerek “Sosyalleştirme” olarak değiştirilmişti…

Anımsayacağınız gibi bu yasa ilk defa 1963’de Muşta uygulanmıştı…

Bu yasanın temel özellikleri kısaca şunlardı: *Sağlık sistemi en uçtan merkeze doğru Sağlık Evleri, 5-10 bin nüfusa bir sağlık ocağı olacak şekilde planlanmış olup, Sağlık Evi ve Sağlık Ocağı ilk başvurulacak birinci basamak merkezleriydi..

İkinci veya üçüncü basamak sağlık kurumu olarak “Hastaneler” planlanmıştı…

Hastanelerde çalışma tam gün esasına göre ekip hizmeti ve sürekli eğitimli sözleşmeli personel ile verilecekti..

Alyyapı donanımları tamamlanmadan sosyalizasyon yapılamayacaktı…

Her şeyden önce “Toplum Hekimliği” kavramı ön plana geçerek sağlıkta çağdaşlaşmanın önü açılmıştı…

Sağlık sadece doktorların işi olmayıp, çeşitli mesleklerden oluşan bir ekip işi şeklinde planlanmıştı…

İnsanın sadece fiziki çevresi değil, biyolojik ve toplumsal çevresi olduğu gerçeği kabul edilmişti…

Hastayı önce hastalıklardan korumak, bu olanak olmazsa sağaltmak yani tedavi etmek, buda olmazsa onu onarmak yani Rehabilite etmek amaçlanmıştı…

Hiç kimseye ayırım yapmadan, herkesin sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanması sağlanmıştı…

Sağlık Hizmetlerini nesnel olarak değerlendirip, planlı bir şekilde ileriye götürmek hedeflenmişti…

Sağlık “bedensel, ruhsal ve toplumsal olarak iyilik halidir” ilkesinden hareket ederek, planlamalar buna göre yapılmıştı…

Tüm Sağlık ekipleri birbirini bütünleyerek ülke çapında hizmet vermesi planlanmıştı…

Sağlık hizmetleri bütünleşik yani entegre olacaktı…

En çok öldüren, sakat bırakan ve en sık görülen hastalıklara öncelik tanınmıştı..

Sağlık Ocakları aynı zamanda kırsal kalkınma odakları olarak planlanmıştı…

En ücra köşedekine bile talep etmesine gerek kalmadan sağlık hizmeti gidecekti…

Hocamızın bizlere verdiği önemli derslerden birisi de “Hastalık yok, hasta vardır, her hasta ayrı değerlendirilmeli” ilkesi idi…

Sağlıkta yerel değerler çok önemli olup, hastanın kültürü, yaşadığı çevre, işi, kurduğu ilişkileri gözetmeden karar vermek bizleri her zaman yanılgıya götürür demesini unutmak olası değildir…

Sağlık Hizmeti Hastanın ayağına götürülmelidir kuralı önemliydi…

224 Sayılı Sosyalizasyon Yasası; 1 Nisan 1965 yılında “557 sayılı “Nüfus Planlaması Yasasını” doğurarak, ülkemizde nüfus planlamasının önünü açmıştır…

Bunları tekrar tekrar yeni yetişenlere, özellikle hekimlere ve kamuoyuna anlatmalıyız…

KORUYUCU HEKİMLİK İLKELERİNİ benimsemiş birer sağlık ve siyasi aktivist olarak yetişmelerine biz ler ön ayak olmalıyız…

Bugün tartıştığımız yeni doğan bebek ölümlerinin sorumlusu elbette bu çete üyeleri ile birlikte temel sorumlu neoliberal kasırganın Türkiye sorumlusu iktidardaki baskıcı antidemokratik yönetimdir…

Eğitime ve sağlığa toplum çıkarları açısından baktığımızda; günümüz koşullarına uygun yeni bir kamusal ağırlıklı eğitim ve sağlık sistemini var gücümüzle savunmak asıl ilkemiz olmalıdır…

Bunun için tüm demokrasi güçlerinin genişletilerek, ayrışmadan el ele bu diktaya karşı birlikte hareket etmek gerekir…

Bu olay Narin olayında olduğu gibi kısa zamanda unutulup, sorumlu olarak hekim ve sağlıkçıların gösterileceğini tahmin ediyorum. Umarım Meslek örgütümüz TTB suçlanmaz…

Bu olay bahane edilerek “Yabancı Sermayeli Büyük Hastane Grupları” Küçük Özel Hastaneleri yutma hamlesi olmaz…

Ecel oku bedenimize değmeden, uyanalım dostlarım…

Sözlerimizi Amasyalı Aşık Özlem’i olarak bildiğimiz Muammer Badem Ustamızın sözleriyle bitirelim…

Ecel Oku Değdi Gülüme Benim
Değme Felek Değme Gülüme Benim

Sevgilerimle…

Dr. Mustafa Torun

Devlet Kendi Yapması Gereken hizmetleri Niçin Özel Sektöre Havale Eder?
Yorum Yap
Advert

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin