Para kazanmak için onlarca bebeği öldüren bir cinayet şebekesi,
Anayasayı, yasaları, hukuk devletini tanımaksızın bir mahkumu, terör örgütü başını TBMM’de konuşturma çağrısı,
İki teröristin ülkenin en önemli savunma sanayi tesisi TUSAŞ’a saldırısı…
Bir haftanın gündemini oluşturan böylesi olaylar,
Normal bir hukuk devletinde yaşanmaz ve gündem olmaz,
Bu olaylardan bir tanesi bile yaşansa o ülkede yer yerinden oynar, hükümet istifa eder.
Bizde ise çıt yok.
Var olan nedir?
Yaşamın her alanında yaşanan şiddet, baskı, haksızlık, hukuksuzluk ve yokluk…
Siyasal ve toplumsal yapımızdaki yozlaşma ve çürüme…
Ve böylesi koşullarda Cumhuriyetimizin 101’inci yılını kutlayacağız.
*
Çağdaş, demokratik bir ülke olmak amacıyla kurulan,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 101 yıl sonra geldiği bu durum,
Cumhuriyetin amacı, hedefi ve niteliklerinden ne denli uzaklaştığımızı göstermektedir.
Cumhuriyetin temel politikası Yurtta Barış Dünyada Barış’tır.
Yurtta Barış’ın temel koşulu ise adalettir.
Bugün RTE-AKP iktidarı eğitimden ekonomiye, yargıdan sağlığa yaşamın her alanında,
Adaleti de toplumsal barışımızı da yok etmiştir.
Cumhuriyetin temel niteliği antiemperyalist olmaktır, dünyada barışın temel koşulu da budur.
Emperyalist politikaların bir paydaşı olan RTE-AKP iktidarı ise ülkemizi, bu coğrafyadaki savaşın bir parçası konumuna getirmiştir.
*
Aslında Cumhuriyet, kurucu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle,
“Cumhuriyet, ahlâkî erdeme dayanan bir idaredir. Cumhuriyet erdemdir.”
“Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve akılcı uygulamasını sağlayan hükümet şekli, Cumhuriyettir.
… Cumhuriyette meclis, cumhurbaşkanı ve hükümet, halkın özgürlüğünü, güvenini ve huzurunu düşünmek ve sağlamaya çalışmaktan başka bir şey yapamazlar.
Çünkü bilirler ki, kendilerini iktidar ve yetkili makama belirli bir süre için getiren irade ve egemenliğin sahibi Ulus’tur.
Ve yine bunlar bilirler ki, iktidar mevkiine saltanat sürmek için değil, Ulus’a hizmet için getirilmişlerdir. Ulus’a karşı sorumluluk ve görevlerini kötüye kullandıkları takdirde şu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarında da gerçekleşmesi ile karşı karşıya kalabilirler.
Ulus tarafından, Ulus adına devleti yönetmeye görevlendirilenlerin, gerektiğinde Ulus’a hesap verme zorunluluğu laubali ve keyfi davranışlarla yok edilemez.” (Medeni Bilgiler s. 32)
Bu tanımlarda var olan Cumhuriyet bugün yok edilmiştir.
*
Bugün her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının şu soruları yanıtlaması gerekmektedir;
- Bu koşullar altında yaşamaya mahkum muyum?
- Çağdaş bir yaşam biçimimiz olan Cumhuriyetin yok edilmesine seyirci mi kalacağım?
Yitirmekte olduğumuz sadece kendi yaşamımız değildir.
Söz konusu olan,
Ülkemizin her bir köşesindeki yurttaşımızın ve geleceğimiz olan evlatlarımızın insanca, çağdaş yaşama biçimidir,
Ulusumuzun ve Ülkemizin geleceğidir.
Yaşamımıza ve geleceğimize bugün değilse ne zaman sahip çıkacağız?
*
Bu noktada en çok öğretilmiş çaresizlik içinde “nasıl, ne yapabilirim” diye sorulur…
Bilelim ki, her insanın yaşamda yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır.
Umutsuzluk yalnızlıktan doğar.
Çare; Örgütlü toplumda yer almaktır.
Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi derneklerde,
Meslek odaları, sendikalar vb Demokratik Kitle Örgütlerinde bir araya gelmektir.
Hep birlikte çağdaş yaşama biçimimiz olan Cumhuriyetimize sahip çıkmaktır.
*
Bu sorular karşısında kayıtsız kalmayan, bir şeyler yapmalıyım diyen,
Cumhuriyetçi, Atatürkçü, Yurtsever insanlarımız var.
Örneğin, Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Çocukluğu “Mustafa” filminin yapımcıları Emir Cömert ve Kamuran Ayna.
Umutsuzluğun karanlığına kapılmadan,
Çocuklarımızın şiddetin, istismarın, tacizin, ölümlerin yaşadığı,
Tarikatların elinde beyinlerinin karartıldığı bu dönemde,
Sadece çocuklarımıza değil aslında herkese,
Atatürk’ün de bir insan olduğunu ve bir çocuk olarak yaşama başladığını,
Yaşadığı koşullarda Mustafa’nın neler yaparak Mustafa Kemal ve Mustafa Kemal Atatürk olabildiğini göstermek için çıkmışlar yola.
Erol Mütercimler’in danışmanlığında Ali Hakan Kaya ve Sinem Doğangönül yazmışlar filmin hikayesini,
100 kişilik bir ekip çalışmasıyla, Altan Erkekli’nin önderliğinde seslendirerek çıkartmışlar beyaz perdeye ilk bölüm olan Mustafa” filmini.
Gösterim öncesinde yüzlerinde heyecan, gözlerinde umut ve başarmanın haklı gururunu taşıyorlardı.
Onlar bir şeyler yapmalı dediler ve yaptılar.
Şimdi sıra sizde bizlerde…
İzlemeye gittiğinizde ne kadar çok olduğunuzu göreceksiniz ve umutla dolacaksınız.
Çocuğunuz da bir Mustafa olarak çıkacak o salondan.
*
Cumhuriyetimizin 101’inci Yılı Kutlu Olsun…
Sessizliğimiz, içselleştirdiğimiz Musta Kemal’in dışa vurmasıyla bozulacak. Kimimiz hala ishot tarlamıza girilmesini beklerken, yüreğimiz yüzyıl sonra vurmaya başlayacak toprağın nabzında..
Başlarken, dağları yakalarından tutup ayırmaya,
Takılmayacağız çakal taşlarına…
Kutsal mücadelenizi yürekten kutluyorum. Ata’mızın gösterdiği yolda “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi ile çalışmaķ ve yaşamak milletimizin her bir ferdinin düsturu olmalıdır.
YAŞASIN CUMHURİYET
RUHUN ŞAD OLSUN ATAM
Örgütsüz mücadele olmaz elbette. Ama ne çydd ne de Add kimseyi toparlamaya, önderlik etmeye niyetleri yok. Başkanları orda burda konuşuyorlar sadece.
Mükemmel bir yazı, tebrik ve teşekkür ederim.
Tevfik bey, kaleminize yüreğinize sağlık.
Milli şuur yoksunu toplum bu soruları sormadığı için çöl düzenini yaratanlara şuursuzca destek oldular.
sonuç Ortaçağ karanlığı yaratıldı.
burundan kıl aldırmayan seküler kesim de işine gelmeyen sorunları yaşadığında günah keçisi olarak CHP ye saldırıp eleştiriyor oysa en büyük kötülüğü de ülkemize kendi mahallemiz de yaptık yapıyoruz.