Haberlerde artık sıraya bile girmiyor,
Önemsiz, sıradan bir olay olarak görülüyor,
Filistin’de yaşanan insanlık dramı, savaş…
Neredeyse Ankara İstanbul arası kadar yakın,
Hemen yanı başımızda, dibimizde,
Hatay’dan öte 570 kilometre mesafede Gazze’de,
8 bini çocuk, 6 bini kadın,18 binden fazla insan,
Öldürüldü, öldürülüyor, ölüyor…
Milyonlarca insan evlerinden topraklarından sürülüyor…
Dünyanın ağasının planı çalışıyor,
İnsanlık üç maymunu oynuyor,
Seyrediyor, seyrediyor, seyrediyor…
*
Memleketteyse bizlerin derdi bambaşka,
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olan,
Bir takım futbol insanlarının kaybettiği milyon dolarları…
Gerçek dışı pırıltılı özel yaşam gösterileriyle milyonlar kazanan genç insanları,
Kadınlardan, hekimlerden sonra hakeme yönelen şiddeti, atılan yumrukları…
Siyasetteki seçim kazanma pazarlıkları, tartışmaları, istifaları…
Seyretti, konuştu, tartıştı,
Cebinde yokluğu, evinde yoksulluğu, yarınlara umutsuzluğu yaşayan insanlar…
*
Dünyanın her bir yerinde çatışmalar, savaşlar,
Memleketin her bir köşesinde ayrışmalar, kamplaşmalar, tartışmalar…
Dünya nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışırken,
Milyonlarca insan, çocuk açlıkla ölümle savaşırken
Dünyanın yüzde 1’i bir avuç insan milyarlarca dolarlık servetleriyle yaşıyorlar…
Memlekette de durum farksız değil,
85 milyonun yüzde 60’ı açlık, neredeyse tamamı da yoksulluk sınırının altında yaşarken,
Yüzde 2’lik bir avuçtan da az insan varlık içinde yaşamlarını sürdürüyorlar.
*
İnsanlıktan, evrensel değerlerden, ahlaktan yoksunlaşan,
Kuralsızlaşan, yozlaşan, vahşileşen bir yaşam…
İnsanların ve doğanın acımasızca ezildiği, sömürüldüğü, yok edildiği,
İnsanın yaratıcı gücünün yok edici bir canavara dönüştüğü,
Çarkları arasında insanlığı ve tüm değerleri ezen vahşi bir düzen…
*
Neden, nasıl geldik bu hale?
Soruların tek yanıtı var,
Adına “yeni” denen bir dünya düzeni.
Bu insanlık düşmanı düzeni yaratanlar,
Düzenin bir parçası olup da yaşatanlar,
Doyumsuz bir açlıkla ve hırsla sömürüyorlar,
Suyumuzu, toprağımızı, havamızı, doğamızı, yaşamımızı…
Din, iman, vatan, millet, bayrakla uyutuyorlar Halkı,
Yok ediyorlar emeği, hakkı, hukuku ve adaleti,
Bir başka dünyada yaşıyorlar, sömürüyle kazandıkları zenginliklerini.
*
Bunları yazınca alt alta,
Dönüp baktım “eski” denen geçmişimize özlemle.
İnsanların dayanışma içinde birbirine saygı duyduğu,
Yeterli bulmasak da hakkın, hukukun, adaletin geçerli olduğu,
Tartışsak da çatışsak da geleceğe umutla baktığımız günlerimize…
Yitirdiğimiz değerleri düşününce aklıma düştü,
Timur Selçuk’un “ahlaklı insan, ahlaklı yurttaş” hasreti,
Bugün yaşadıklarımızı anlatan Orhan Veli’nin dizelerini bestelediği Pireli şiiri…
Bu ne acaip bilmece!
Ne gündüz biter, ne gece.
Kime söyleriz derdimizi;
Ne hekim anlar, ne hoca.
Kimi işinde gücünde,
Kiminin donu yok kıçında.
Ağız var, burun var, kulak var;
Ama hepsi başka biçimde.
Kimi peygambere inanır;
Kimi saat köstek donanır;
Kimi kâtip olur, yazı yazar;
Kimi sokaklarda dilenir.
Kimi kılıç takar böğrüne;
Kimi uyar dünya seyrine:
Karı hesabına geceleri,
Gündüzleri baba hayrına.
Bu düzen böyle mi gidecek?
Pireler filleri yutacak;
Yedi nüfuslu haneye
Üç buçuk tayın yetecek?
Karışık bir iş vesselâm.
Deli dolu yazar kalem.
Yazdığı da ne? Bir sürü
İpe sapa gelmez kelâm.