Asgari kelimesinin sözlük karşılığı,
En az, en aşağı, en düşük.
Karşıtı olan Azami kelimesinin anlamı ise,
En çok, en yüksek, en büyük.
Nerden çıktı bu asgari, azami işi demeyin,
Hiç aklımızdan çıkmıyor ki…
Halkın yüzde 80’inden fazlasının asgari ücretle ve altındaki gelirle,
Açlık sınırının altında yaşadığı ülkemizde,
İnsan başka ne düşünülebilir ki?
*
Halka para yerine moral veren Şimşek,
“Gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek asgari ücret bizde” demez mi?
Aslında diyor ki;
• Asgari maaşı al,
• Asgari yemek ye,
• Asgari su, elektrik, yakıt kullan,
• Asgari yaşa ve şükret.
Böylece enflasyon düşecekmiş…
Sanatın, kültürün, sosyal yaşamın ise asgarisi bile yok.
*
Bu tek adam düzeninin gerçeği;
Çalışanlara, emeklilere, halka asgari yaşam,
İktidara ve yanında olanlara ise azami yaşam.
Bu düzeninin görünmeyen asıl kazananı ise,
Çok uluslu şirketler ve Kapitalizmin ağası ABD.
Artık dünya ve siyaset değişti, sağ sol bitti diyenler,
Memleketin ve milletin bu halini göremeyenler,
Neoliberalizmin düzenine hizmet ettiklerini bilmeliler.
*
45’lerde ABD‘ye bağımlılıkla başlayan,
80’de temelleri atılan,
RTE-AKP ile de kalıcı hele gelmesi hedeflenen,
Bu sömürü düzenin hedefinde,
1923 Cumhuriyeti, ilkeleri, niteliği, politikaları ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk vardır.
Sonuçta memleketin ve milletin hali ortadadır.
*
Demek ki;
Cumhuriyetimiz bu sömürü düzenine aykırı.
Memleketin bu bataklıktan, milletin asgari yaşamdan kurtulmasının ilacı da,
Kapitalizmin ve işbirlikçilerinin yıkmaya çalıştığı,
1920’lerde kendisini bu topraklardan kovan,
Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran,
Kemalist Cumhuriyettir.
*
Neden mi?
Cumhuriyetin temelinde Halk vardır,
Kurtuluş da kuruluş da Halkın desteği ve katılımıyla gerçekleşmiştir.
Ekonomide, eğitimde, sağlıkta,
Ulaşımda, kültürde, sanatta,
Yaşamın her alanında atılan her adımın özünde insan vardır, Halk vardır.
Kapitalizmin özünde ise para vardır, sermayenin egemenliği vardır.
İnsanın, doğanın, emeğin değeri yoktur,
Kazanmak için sömürmek, yok etmek kapitalizmin politikasıdır.
Bugün yaşadıklarımız gibi…
*
Siyasette halktan yana olması gerekenler,
Siyasi yelpazenin solunda olan partilerdir.
Emek, sermaye çelişkisinde,
Emekten, halktan yana taraf olması gerekenlerdir.
Memleketin ve milletin halinden mutlu değilseniz,
Bu iktidar gitmeli, biz iktidar olmalıyız diyorsanız,
Halktan ve emekten yana olmak zorundasınız.
*
Halktan yana olmak;
Seçim dönemlerindeki sözlerle değil,
Halkçı politikaları ortaya koymakla,
Halka güven vermekle ve iktidarda da uygulamakla olur.
İlkeleri, niteliği ve felsefesi temelinde,
Cumhuriyet politikalarını,
Günümüz koşullarına göre bugünlere uyarlamakla olur.
Bu noktada sorumluluk,
En çok da Cumhuriyet Devrimini ilan eden Cumhuriyet Halk Partisi’nindir.
Tüzüğünde yazan “Demokratik Sol” kimliği ve ilkeleri;
• Halktan yana olmasını,
• Kamucu ve toplumcu politikalar uygulamasını,
• Bu sömürü düzenini değiştirmesini söylemektedir.
*
Neoliberalizm Avrupa’da aşırı sağı yükseltirken,
Düzenin kurucularından İngiltere’de ise,
Halk bu sömürü düzenine yeter dedi, İşçi Partisini iktidara getirdi.
27 yıl önce de iktidara gelmişti İşçi Partisi,
Tony Blair ile yeni sol (new liberation) diye neoliberalizmi taklit etmişti,
10 yılda iktidardan düştü.
Sonuçta bu düzende yeni bir yol arayan solun beklentilerini de yok etti.
Bakalım bu sefer gerçeği görecekler mi?
Sol siyasete yeni bir yol getirebilecekler mi?