TEMEL DEMİRER
“Her şeyde mantık
rehberiniz olsun.”[1]
“Akıl”a yabancılaşan, irrasyonel bir koordinattayız. Düşüncesizlik yaygın akıl hastalığı sanki.
Okumaya, araştırmaya, itiraza uzak, kolektif bir akıl tutulmasıyla yüz yüzeyiz.
Kolay mı? Gerçeği aramaktan vazgeçilen yerkürede, vicdan da bir hayalete dönüşürken; kaygı, korku büyüyor/ büyütülüyor.
Böylelikle de korku, kaygı aklı katlederken; sormak, itiraz etmekten uzaklaşılırken; akıl dışı, yaşamı irrasyonalleştiriyor; boş inançları egemen kılıyor; hayal gücünü köreltiyor.
* * * * *
Oysa cesaret edemeyen akıl köledir; yanlışa karşı en etkin silah devrimcileştirilmiş akıldır. Çünkü gerçek aklî; aklî de gerçektir; “Aptalların cenneti, akıllılar için cehennemdir,” deyişindeki üzere Thomas Fuller’in…
Aklın önemli özelliği eleştiri yeteneği; eylem de hareket hâlidir.
Her şeyi olduğu gibi, bağıntılarıyla kavrayarak görmekten başka bir şey olmayan akıl, herkesten ve yaşamdan öğrenendir.
Malum: O, hayata nüfuz eden bilgelik iken, insan(lık) aklının sınırlarını zorlamadıkça, hiçbir şeye ulaşamaz.
Doğru yanıtlar için çekincesiz sorular soran, yol gösteren akıl belki acı çeker, ama aydınlatır; aklını kullanmayanlar ise huzursuzluk duymazlar.
* * * * *
Bu müthiş bir mantıksızlık hâlinden başka bir şey değildir. Kolay mı?!!!
İnsanların akılsız, mantıksız bir sürü şey yaptığı düzlemde felsefe de diyalektik de unutuldu.
Kapitalist yabancılaş(tır)manın en büyük kötülüklerinden birinin bu olduğunun kanıtlandığı mantıksız bir çağdayız; oysa mantık önemli soru(n)ların önünü açıp; insan(lık)a yaşama içkin bir amaç önerendi; “Mantık bir öğreti değil, dünyanın bir ayna tasarımıdır… Felsefe, düşüncelerin mantıksal olarak açıklığa kavuşturulmasını amaçlar,” vurgusundaki üzere Ludwig Wittgenstein’ın…
Evet, mantık yoksa açıklama da, çözüm de yoktur; mantık ile irrasyonel biri birinin zıddı, mantık yürütmeyenler ise tutucudur…
Hipotezler, mantıkla desteklenmeği takdirde beş para etmezken; mantık, nihai kertede felsefenin bilimsel içeriğidir.
Nihayetinde soru(n)lar mantıksızsa, yanıtlar da kaçınılmaz olarak mantıksız olmaya mahkûmken; felsefenin bir mantık disiplini olduğunu “es” geçmeden Albert Einstein’ın, “Mantık sizi a’dan b’ye götürür, hayal gücü ise her yere,” uyarısı da anımsanmalıdır.
Şurası açık, mantıkla hayal gücü arasında dengeyi göz ardı etmemek gerekir. Yani mantık kendi başına yalnızca beyhudedir; hayal gücü olmadan sadece kanıtlanmış olanı yeniden kanıtlayabilir ve böylece hiçbir şeyi keşfedemez.
Mantık ile hayal gücünün birleşimi ise günümüzde bizi anti-kapitalist seçim, tavır, düşünce ve duruşa ulaştırır.
* * * * *
Kapitalist yıkımın yerküreyi akıl hastanesine dönüştürdüğü koordinatlarda dogmatizm, akıl yoksulluğunun öne çık(artıl)mış biçimi; kullanılmayan akıl ise, bir hiçtir.
Sürdürülemez kapitalizmin akıl dışılığı, irrasyonel kişilikler oluştururken; bu tabloda akılsızca şeyi milyonlarca kişi tekrarlasa da o yine de saçmadır.
Bir “sır” değil: Binlerce yıldır, aklın zincire vurulup, düşüncenin köleleştirildiği insanlık tarihinin hiçbir evresinde, kapitalizmde olduğu kadar akıl hastaneleri dolup taşmamıştı…
Kimilerinin resmi ideoloji çerçevesinde akıl(sızlık)larını, önyargılarını söküp atmak için değil, aksine meşrulaştırmak için kullandığı saçmalık tablosuyla malûl dogmada soru ve eleştiri yoktur; hesap verilmez/ sorulmaz…
Akıl kavramı ne kadar güçten düşerse, yalanların yayılmasına o kadar elverişli duruma gelir; akıl kurnazlık değil, toplumsal vicdandır, sorumluluktur! Önyargının açarsızlığına karşı, “hurafeler”in reddidir!
Ve en önemlisi: İktidarlar, eleştirel düşünebilen akla tahammül edemezler.
Oysa akıl iktidarın baskılarından kurtarılmalıdır; o, adalet, emek ve özgürlüksüz yap(a)maz.
İlerleme, akıl yürütmeyi “olmazsa olmaz” kılıp; akıl yürütme özgürlüğü olmadan zekâ olamazken; “Akıl yürütme eylemlerinizin son amacı nedir; doğru önermeler üretmek, yanlışı ortadan kaldırmaktır,” diye uyarır Epiktetos.
Var oluşunun gereği olarak, abuk subukluklar ile cebelleşmek zorunda olan akıl bir direniş biçimidir.
* * * * *
Özetle: Duyarlılık, hayal gücü, akıl birbirlerini tamamlarlarken; “Vicdan aklın en yüksek aşamasıdır; akıl içinde akıldır,” diye ekler Vincent Van Gogh…
Akıl dünyayı yerinden oynatmaya yarayan kaldıraçken; akıllı görünme çabası, çoğunlukla akıllı olmayı engeller.
Yüzlerce akılsız, bir akıllı etmezken; akıl ancak kendisine boyun eğer ve akıllılık her şey ve herkes için yararlıdır.
Çünkü “olması gereken” akıl karanlıklarda yürüyüp, yol açar. Eleştiri, aklı güçlendirir. O, değişim ve değişime gereksinimiyle var olur.
Eleştirel hoşnutsuzluk, aklın tarihsel temeliyken, çoğunluğun merhametine bırakılmaması gereken muazzam bir güçtür.
Akla saygı duymak yetmez, bu güzergâhta cesur olmak da vazgeçilemezdir; Anooshirvan Miandji’nin, “Beyin bir donanımdır, herkeste vardır; akıl bir yazılımdır, herkeste yoktur”; Ronald David Laing’nin, “Ayrımlar akıldır, akıldan ötürüdür, aklın içindedir, akla aittir. Ayrım olmasa ayırt edecek akıl da olmazdı,” vurgularındaki üzere…
22 Kasım 2023 09:18:14, Paris.
N O T L A R
[*] Görüş, Aralık 2023…
[1] Solon.