Almanya, dışarıdan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden hazır yetişmiş beyinleri ülkeye göç ettirmenin peşinde.
Bu bir nevi beyin avcılığa da; biz beyin gücü aşırtması diyelim.
Beyin göçü veren ülkelerin en büyük sorunu ise; demokrasi!
Oysa ülkede eğitilip iş gücüne katılacak 2,9 milyon yerli ve yabancı gençin 2,3 milyonu doğru dürüst çalışmıyor mu, çalışmak istemiyor mu desek!
Pek çoğu haylaz haylaz çaka satıp geziyor.
Araçları ile kent merkezlerinde dahi, sürat yapıp yüksek, gürültülü müzik ile sosyal yaşam kirliliği yaratanları da az değildir.
Bu çocuklara çalışma hayatını sevdirmek için bir proje, program uygulanabilir ve bu gençler sevip yapabilecekleri meslek eğitiminden geçirilip, çalışma hayatına kazanılabilir.
Bu konuda önemli bir girişime tanık değiliz ve proje yok.
Müzminleşen işsizler, toplum ve ekonomi için de birer sorundur.
Biz TÜRGEM derneği olarak, çevremizde meslek yeri bulmak için çaba harcayan ve de her hangi bir meslek öğrenme konusunda kararsız olan gençlerimizle sıkı bir diyalog içindeyiz.
Gerektiğinde bu gençlerimizle bir değil, bir kaç çıraklık yeri için birlikte dilekçeler hazırlıyoruz.
Son yıllarda, Almanya’da düz veya olgunluk sınavı ile liseyi bitiren gençlerde, üniversite okuyup işsiz kalma yerine, bir meslek öğrenmek için, çıraklık eğitimi için başvuranların sayısında yabana atılmayacak bir artış var.
2022 yılınında liseyi bitiren gençler arasında bu rakam %30’a ulaşmıştır.
Almanya’da şimdiden bir belediye başkanlığı ve bir valilik makamı kazanmış olan ırkçı parti AfD, son geçen hafta, yapılan seçim anketinde %22 oy alıp, %18 oy almış olan hükümetin büyük ortağı SPD’yi dahi geride bırakıyor.
Bu gelecekteki tehlikenin boyutunu görmemek için kör olmsk gerekir.
Aynı araştırmalarda %26 oy toplayan CDU/CSU Birlik Partilerin yeni Genel Başkanı Merz, şimdiden gelecek dönemde bu ırkçı AdD partisi ile çalışabileceğini ifade edip, yani ileride hükümet kurmaya yeşilleniyor.
Bayern eyaletinde köklü ve eyalet hükümetini yürüten birliğin kardeş partisi CSU, tehlikeyi görebiliyor ve ana parti CDU’ya şiddetle itiraz ediyor.
Avrupa’da ırkçılığın yükseldiği, her geçen gün boy attığı bir dönemi yaşıyoruz.
Önemli Batılı ülkelerdeden İtalya, Fransa, Avusturya, Belçika ve dahası gibi ülkelerdeki yükselen ırkçılık ve de dün de İspanya’daki siyasi gelişmeler beni ürkütüyor.
Almanya, bu örneklerin ışığında, ırkçılığa karşı “etkin” mücadeleyi neden yeterince yürütmez?
Dünya barışı bu denli bıçak sıratında dururken,
medeniyeti, barışçıl yaşamı örnek gösterilen İkandinav ve Benilüks ülkelerde, Kur’anı Kerim’in “düşünce ve fikir özgürlüğü” adı altında yakılması, buna Özgürlük denip, bu ülkelerde insanların iyi komşuluk yaşamlarına dinamit konması, hangi akla hizmettir?
Bu ne biçim bir sapkın özgürlüktür?
Aslında genelde kitap yakmak bir suç sayılmalıdır.
Ülkelerini terk etme durumunda kalıp, Avrupa ülkelerine göç eden insanların, ülkelerinde yaratılan cehennemsi hayatın oluşmasında Batı denen medeniyet sahiplerin günahları yok mudur?
Ben derim ki; hem de diz boyu.
Bu göçmenlere uyum politikasının uygulanması kadar, yerli halkın bu insanlarla uyum, barış ve iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamalarının gereği anlatılıp, okul eğitim sisteminde ders olarak işlenemez mi?
Komşu ülke Fransa’da yaşananlar, gelecek için büyük bir tehlike arzetmekter.
Bu mevcut politika ve de uygulamalar ile Almanya nereye?
Remzi Uysal
Lübeck, 26.7.2023