Bugün Edremit’teyim.
Edremit, Kaz Dağları’nın Güney eteklerinde, zeytinleri ile ünlü bir kentimiz.
Son Bahar’ın ılık ve güneşli bir günü, bugün.
Kent merkezinde, sarraf ve kuyumcular caddesinde, tanındığı adı gibi bir üçgen olan ve oldukça yüksek Çınar ağaçların altındaki küçük havuzun etrafına yerleştirilmiş küçük masaların etrafındaki plastik taburelerde, ziyaretçilerin fazla zaman geçirmediği ve yerleri, Şan Kafe ve de Cimbom’un Yeri tarafından paylaşılmış.
Kimin yerine oturursanız, içeceğimiz çay kesin tazedir. Burası; bir “ara dinlenme” yeri.
Ben Şan Kafe’nin tarafında boş bir masa bulup, oturdum.
Size Sebahattin Ali’nin küçük parkındaki kitap okuyan heykelinin de fotoğrafını göndermek isterdim.
Bugün günlerden Çarşamba, Edremit’in pazarı.
Pazarcılar, sergileri ile Sebahattin Ali’nin etrafını çevirdikleri için, bu işi başka blr güne tehir etmiş bulunuyorum.
Saat burada, 18:00’e geliyor. Akşam vakti.
Kafe çalışanları, tabureleri ve de boş masaları topluyorlar.
Çay hesabını öderken soruyorum. Ne zaman, hangi ayda kapatıyorsunuz? Diye.
Aldığım yanıt: “ Burası devamlı açık.
Kışında mı? Evet.
Peki, ya kar yağdığında?
Yanıtı: “Buraya kar yağmaz ki!”
Ya yağarsa!
O zaman sizi buraya, çay ocağına alırız. Ve gülüşmeler.
Rahat edemedim. Hemşerimiz Sebahattin Ali’yi ille de ziyaret etmek istedim.
Pazarcı esnafı etrafını boşaltmış.
Ve size, Sebahattin Ali’den ve O’nun Kuyucaklı Yusuf’u yazdığı kent olan Edremit ‘ten, sevenlerine kuçak ve yürek dolusu selam ve sevgiler gönderiyoruz.
Remzi Uysal
Edremit, 18.10.2023