İçimde canlanan bir anı!!!
1960’lı yılların ikinci yarısındaydık.
TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) üyesi öğretmenler, yöneticilerin, hele Başbakan Süleyman Demirel’in gözüne diken idiler.
O yıllarda TÖS’ün de Genel Başkanı Fakir Baykurt, Yardımcısı da Prof. Dr. Bahri Savcı idi.
Ben de ilçenin en genç TÖS üyesiyim.
Özellikle Fakir Baykurt, Demirel’in elinden çok çekti.
Defalarca açığa alındı.
Ama o dönem Türkiye’de hukuk işliyordu ve Fakir Baykurt tekrar göreve dönebiliyordu.
Demirel döneminde, özellikle TÖS’lü öğretmenlere uygulanan zulüm, baskı nedeni ile, öğretmen abilerimiz: “Sürsünler lan. Çemişgezek’de vatan” deyip, isyan ettiklerini çok duymuşumdur.
1967/1968 ders yılı sonu idi.
Köy okulları, kent okullarından bir ay önce kapanırdı.
Nedeni de? Güya çocuklar tarım alanlarında, hasat dönemi ailelerine yardımcısı olsunlar, diye bilinirdi!
Bu ayrımcılığa karşı olan eğitimciler de: “Demirel köy çocukları eksik bilgi ile ilkokulu bitirsinler istiyor” derlerdi.
Nisan ayının son günleriniden biri idi.
Susurluk’ta yaptığımız ders yılının son öğretmenler toplantısında iken, İlçe TÖS Başkanımız: “Arkadaşlar. Genel Başkanımız Fakir Baykurt’un bugün Havran’da bir duruşması var. Köyü yakın olan arkadaşlar da katılırlarsa, Genel Başkanımıza telgraf çekip bu akşam Susurluk’a davet edelim. Birlikte bir akşam yemeği yer ve sohbet ederiz” dediğinde, ilk parmak kaldıranlardan biri de ben olmuştum.
O akşam kasabanın çarşı içindeki bir lokantasında akşam yemeği için buluştuk.
Tesadüf mü, yoksa göz açıklığım mı bilmem!
Ben tam da Fakir Baykurt’un karşısına oturmuşum.
Onun da solunda Bahri Savcı oturuyordu.
Benim de sağımda İlçe İlköğretim Müdürümüz Abdullah Altunbaş, solumda da ilkokul öğretmenim Abdullah Atak oturmakta idiler.
Sorular, cevaplar derken; rakı kadehleri dolduruldu.
Herkes kadehleri kaldırdı. Ben de su bardağımı.
Bunu gören Fakir Baykurt: “Sen rakı içmiyor musun?” Diye sorduğunda, ben refleks olarak ilkokul öğretmenime bakmış olmalıyım ki; Fakir Baykurt, öğretmenime hitaben: “Öğrenciniz mi?” diye sorar.
Öğretmenim de “evet” deyince, Fakir Baykurt: “Yahu bu ne şeref, öğretmen öğrenci, TÖS üyesi ve karşımda oturuyorlar” dedikten sonra bir boş kadehe rakı ve de üzerine su da döküp, bir de buz atınca, bize dönüp: “Haydi şerefe” deyip, kadehleri kaldırıp, tokuşturmuştuk.
Dün okuduğum bir paylaşımda Çemişgezek kasabasının adı geçince, içimde bu anım canlandı.
Yurtsever öğretmenlerimize de baskısız, zulümden uzak yarınlar diler,
Sevgili okurlarıma da esen kalınız derim.
Remzi Uysal
Lübeck, 17.3.2025