“ Bir yenilgi olarak tasfir edilen duygu”. Konfüçyus
Sözlüğümüz, kıskançlık kelimesini şöyle açıklamıştır :“Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum” Kıskançlığı doğuştan değil, sonradan öğrenilen ve birçok insanı etkileyen, rahatsız eden bir duygu olarak tanımlamıştır.
Kıskançlık sadece eylemde değildir. Konuşmalarda da hissedilen, farkına varılabilen bir duygudur. Ses tonuna, beden diline da yansıyan bir etkin haldir. İnsanı mantığın dışına çıkartan takıntılı bir ruh haline sokabilecek güçte bir duygudur. Bu bağlamda zarar verir, hem taşıyana, hem yöneltildiği kişiye. Acı çektiren duygulardan bir tanesidir. Karşısındakine eziyet etmeyi de getirmektedir.
Bir ilişkinin bitmesine bile neden olabilir. Sahiplenme duygusunu da yansıtmaktadır. Sevilene, karşı cinse yöneltildiğinde tamamen sahiplenme ve aidiyet duygusunun hayata geçmiş halidir. Kaybetme korkusunu ön plana çıkarmaktadır. Kıskançlık, öfke, değersizlik, çaresizlik, yetersizlik, yalnızlık gibi duyguları da yanyana getirmektedir. Bu duygulara değersizlik ve özgüvensizlik ile ilgili düşünceler de eşlik etmektedir. Komplike bir duygular bütünü olduğundan insanı kompleks sahibi yapar kıskançlık.
Aynı hat üstünde, aynı gemide olduklarınla yarışma hastalığını da ortaya çıkaran yine kıskançlık duygusudur. “Sende var, bende niye yok?” olarak düşünen zihniyeti de taşımaktadır. Böylece, kopya yaşamları da ortaya çıkarmaktadır. Kendine yabancılaşmayı getirerek, yorar, bezdirir , hareketleri kısıtlamayı getirir. Yaşamı iki taraf için de zindana çevirmeyi getirebilmektedir.
Rekabetin olduğu yerde var olmaktadır. Sevgilinin karanlığa açılan yanıdır. Paylaşamamayı getirmektedir. Bu bağlamda, cinsel mülkiyetçiliğin diğer ismidir. Bazı durumlarda olanı elde edememekten de kaynaklanmaktadır. Kendini değersiz bulmayı ve kendini sevmemeyi getirmektedir. Geri kalma hazmedememe de yer almaktadır. Birisinin üstün durumda görünmesini kabul etmemeyi getirir. Elbette bunun en büyük nedeni kişisel ya da toplumsal kıyas ölçütü ve yersiz-gereksiz-haksız karşılaştırılmanın var olmasıdır, ki çok yanlıştır.
Yeni bir kardeşin aileye gelmesiyle büyük kardeşin ebeveynlerinden aldığı ilgi ve yakınlığın azalması ya da romantik ilişkideki özel konumun bir başkasına kaptırılma ihtimali ilişkideki ödüllerin kaybedilmesi anlamına geldiği için kıskançlığı getirebilmektedir.
Kıskançlık duygusu; kıskananı da, kıskanılanı da huzursuz eder. Can yakar. Sevginin de en gözde tuzağı durumundadır. Kıskançlık sonucu yapılan hareketler de; takip etme, baskı altında tutma, öfke, şüphecilik gibi şeyler olup, karşı tarafı daha da uzaklaştırmaktadır. Yorucu ve yıpratıcıdır.
“Kıskanma” kelime anlamı didiklenir ise, kısmak, bir şeyin gücünü ve miktarını azaltmak, eksiltmek, hatta kapatmayı da getirmektedir. Hoşnut eksikliğini ve tatminsizliği getirmektedir. Çevresinde gördüğü iyi olanları takdir etmek yerine , açığını bulmaya çalışıp, kötülemek peşinde olmadır. İlişkilerde zayıf kalmayı getirmektedir. Kıskançlığın yenilmesi gereklidir. Herkesi sevmekten geçebilir bunun bir yolu. Hobilerinize odaklanmak. Yaşamdan keyif almaya bakmak.. nedensiz sevgi…ya da hepsi birden…
Kıskanmayı kontrol eden insanlar kendilerini gerçekleştirmiş, komplekslerinden arınan, kendine güvenen kişilerdir. İmalı sözlerle, küskünlüklerle onların işi olmaz. Karşılıklı konuşma , insanları beklentisiz, karşılıksız sevebilmek pek çok sorunu yok edebildiği gibi bunun da ilacıdır. Onlarla gönül bağı kurabilmek çok iyi bir yoldur.
Sahip olduğunuz olumlu özellikleri kendinize hatırlatarak… Herkesin güçlü ve zayıf yönleri olduğunu bilerek, kendinizdeki olumlu yönlere odaklanarak… Kurduğunuz iletişimi öfke, kinaye, suçlamalar üzerine değil gerçekten hislerinizi en doğru şekilde ifade edecek şekilde gerçekleştirmeye çalışarak huzurlu ve kıskançlıktan uzak bir yaşam mümkündür…
Kendi iç güzelliğimizi ve gerçek değerimizi görelim. Kendimizi geliştirmeye, güzelleştirmeye çalışalım. Dünyanın buna ihtiyacı var. Güzele özenelim, imren duygusu olsun yaşadığımız, daha güzelini yapmaya isteğimiz olsun. Yaşamda kötü duyguları beslersek kötü iyi duyguşarı beslersek iyi bir sonuç elde ederiz. Kötü malzeme ile iyi bir yemek yapmak mümkün değildir, kötü duygularla da iyi bir yaşam sürmek aynı şekilde, mümkün değildir. Mutfaktaki malzemeyi zenginleştirerek yaşam yemeğini hem kendimiz hem de konuklarımız için güzel kılalım…
Özgür KARAKAYA
ozgur694@hotmail.com