“Teslimiyetçilik/ kadercilik” olarak da anlatılan “yazgıcılık”, bilimin/ uygarlığın benimsemediği olgulardır! İnsan var olduğu sürece “uğraş” içerisindedir, yaşamın içinde gelişen olaylardan “en az” zarar görmek için çaba harcar! Aklınıza ne gelirse “onu” sorgulayın! Günümüzde anlaşılması “en zor” olan “asgari ücret” ya da “emekli aylığı” ile ay sonun getirmeyi düşünün! “Yetmez” olarak tanımlanan “o” ücretlerle boğuşanlar, “ay sonunu” getirebilmek için “günlük” ne kadar harcama yapacaklarını, pazara gittiklerinde neleri alacaklarını, hangi market rafları önünden geçeceklerini bir bir planlarlar, daha baştan “bittim/ tükendim” deme yazgıcılığından uzaklaşırlar; doymama pahasına…
“İktidarın”, başarısızlığını kapatmak için “şükredin” demesi ayrı bir olay! “Ben yiyeyim, siz açlıkla sınanın” demek gibi bir şey! Aldıkları aylıklara bakın, çevresindekilere sağladıkları “ballı/çifter” olanaklara bakın, bindikleri araçlara, gittikleri dinlence yerlerine, kentte oturdukları semtlere, çocuklarını okuttukları okullara bakın… Birçoğu “heyt” diye bağırdıkları ülkelerin okullarında eğitim alırlar, “şükredin” dedikleri yurttaşlara da “çağın” gerisinde kalmış/ bilimden uzak “müfredat enflasyonu” yaşayan eğitim kalır!
***
Art arda Adana Şakirpaşa Havaalanı’nı yazınca, sanki konunun bugünlere gelmesine “kendi” edilgenlikleri, kendi “şükürcülükler”, yendi umursamazlıkları, kendi “yazgıcılıkları” neden olmamış gibi “artık geçti, bundan sonra değişmez, atılan çığlıklar boşuna” demeye başladılar! “Sorun” anlatılamadıysa, “iktidarın” kurduğu oyun bozulamadıysa, halktan “somut destek” alınmamasıysa, göz göre seksenyedi yıllık bir değer Adana’dan sökülme sürecine gelindiyse “suç” kimin?
“Artık geçti” diyen “yazgıcılar”, bir bir kapatılan havaalanı birimlerini gördükçe sevinecekler mi, “bakın bunu istiyorduk” diyebilecekler mi, “Adana için en iyisi bu” diyebilecekler mi? Şunu şimdiden söylemeliyim: Şakirpaşa Havaalanı’nın kapatılmasında emeği geçenler, o bölgeyi “yokluğa” terk edenler, gelen/ giden yolcuları saatlerce trafiğe zorlayanlar için ne ben “iyi” şeyler düşüneceğim, ne de çevremde bildiklerim/ görüşrüklerim…
***
Şimdi birçok kurumdan, odalardan, “iktidara” yakın isimlerden Ana Konteyner Liman Bölgesi’nin bölgeye sağlayacağı yararlar konusunda açıklamalar geliyor! Doğrudur, ama ne zaman gerçekleşecek bu? Daha alt yapısı, suyu, kanalizasyon çalışmaları yeni “ihaleye” verilecek! Eğer Adana’nın “metro hattına” benzerse yıllar sürmemesi için hiçbir neden yok! İşin düşündürücü yanı Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Şahin Bilgiç, her zamanki açıklamalarının benzerini yineledi, “iktidarı” üzmemeye özen göstererek “bu önemli projeler tamamlandığında Adana hem moral motivasyon, hem de ekonomik bakımdan kendine gelerek, yeniden şahlanacaktır” dedi!
“Adana yeniden şahlanacak!” Peki, “şahlandığı” günlerin bozulması neden önlenmemiş, neden karşısında durulmamıştı? Şimdi de Şakirpaşa Havaalanı koparılacak Adana’dan! Bunun için neden “tek yürek” olmak istenmiyor, “bu şahlanmayı” bozanlara neden tepki gösterilmiyor da “suskunluk/ umursamazlık” yeğleniyor!
Tüm bunlar “yazgıcılığı” öne çıkarıp toplumu “şükürcülüğü” özendirmenin çabası olmasın, Şakirpaşa Havaalanı’nı kapatıp içinden “kirli arsa oyunları” çıkan bölge limanını “öne çıkarmanın” kavgası olmasın! Bugün sürdürülen suskunluğun 10 Ağustos’unu öngörün derim; haydi ama! 010824