Advert Advert
Oktay EROL
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Sonucu bilinen “seçime” gerek var mı?

Sonucu bilinen “seçime” gerek var mı?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kendi kendini övmenin, aslında “yoksunluğun” belirtisi olduğu söylenir! Çok övünen biriyle karşılaşmışsanız, kendini “doğrulukta” hep dorukta gösterenleri görmüşseniz, hep “hakça” paylaşımın yanında olduğunu ileri sürene tanık olmuşsanız, bunları “demokrasi” sözcüğünü diline pelesenk edenlerden “sakının” ayırmaya çalışmayın! Aynı işlevi yerine getirirler, aynı “toplumsal yabancılaşmanın” sürekliliği için çabalarla, aynı algı peşindeler!

Önce “demokrasi nedir” diye soralım. “Doğrudan doğruya halkın ya da belirli sürelerle halkın özgür istencine göre belirlenmiş temsilcilerin elinde olduğu yönetim biçimi” olarak tanımlanır. Demokratik davranış da “bir arada olanların, birbirlerinin düşüncelerini sorarak, çoğunluğun kararına uygun davranmak” biçiminde açıklanır. Buraya dek kimsenin “hayır, yanlış” demeyeceğini düşünüyorum!

***

Kendimi hiçbir zaman “sosyal demokrat” olarak düşünmedim! “Uzlaşıcılığı” anlamından uzaklaştırarak “demokrat düşünceden ödün veren” biçime bürüyen bir bakış olarak tanımlarım! Bunu da, son bir kaç yılda “en açık” örnekleriyle yaşadık! Kendini bu yurdun kurucusu olarak tanımlayan partisi, “muhalefet” olmaya kendini adamış/ tabanının sesinden uzaklaşmış/ bazı isimlerim “mesleğinin” siyaset olmasını sağlamış/ dincilere-cemaatçilere yakın durmayı yeğlemiş… Buna da “sosyal demokrat anlayış” adı veriliyor; benden dinciler kadar, cemaatçiler kadar uzak olsunlar!

Asıl “ana konu” demokrasi… “Demokrasi” yönetimine, “demokratik davranış” biçimini ağzına alamayan yok! Bir zamanlar “iktidarın” araca benzettiği, “sosyal demokratların” yıllardır bu bakışa tepki gösterdiğini de unutmayalım! Sözde halk, “kendi temsilcisini özgür istenciyle” belirleyecekti! Üstelik, “özgür istencine göre” tepki de gösterebilecekti!

***

Bu yurdun son yüzyılında gerçekleşen tüm gelişmelerinin içinde olan parti, diline pelesenk ettiği sözcüklerin başında “demokrasi” gir, haksız mıyım? Peki, delege seçiminden tutun, belediye meclis üyesi, belediye başkanı, milletvekili seçimleri için belirlenen isimlerin “yöntemi” konusunda” bilgisi olmayan var mı?

“Talimatla” (ne anlama geliyorsa, ne denli demokratik bulunuyorsa, ne denli demokrasi koşuluysa) belirlenen il örgütü başkanı, il örgütünün belirlediği ilçe örgütleri, ilçe örgütlerinin belirlediği delegeler, delegelerin “tek adaya” oy vermesi… Baş ağrıtıcı!

***

Adana’yı biliyorum! Çukurova, Seyhan, Yüreğir merkez ilçelerinde “delegenin” belirleniş biçimi bile bir garipti! Sürekli yönetimde olan birinden sorduğumda, bir isim vererek “o belirliyor” demişti! Sonra ilçe örgütü adaylarının adı duyuldu, bir baktık “talimatla” aday bire düşürülmüş! Bunun aynısı Çukurova’da, Seyhan’da Yüreğirde’de, diğer ilçelerde yapıldı Çok demokratik bir anlayış!

Şimdi aynısı İl Başkanlığı için de geçerli! Üç adayın adı dolaşıyordu! Yine “talimatla” aday bire düşürüldü! Nasıl ki Genel Seçimlerde belirledikleri “adaya” oy istemeyi “demokratlık” olarak tanımladılar, “belediye başkan adayını” seçtirmeyi “demokratlık” olarak tanımladılarsa, tepeden indirdikleri ilçe başkanlarını “demokratlık” olarak tanımladılarsa, aynı biçimde şimdi de “talimatla” belirledikleri adayı seçtirmeyi de “demokratlık” saydıracaklar!

Anlamıyorum, sonucu belli bir buluşma için seçim günü belirlemeye, delegeleri bir alanda toplamaya gerek var mıydı? 051023

 

Sonucu bilinen “seçime” gerek var mı?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin