CHP’de, 31 Mart Yerel Seçimlerinde sağlanan başarının ardından, zamanı çok özenli kullanmaya yönelik çalışmalar için toplantılar yapılmaya başlandı. Burada hem yurttaşa karşı olması gereken sorumluluklar gözden geçirilecek, hem de dört yıl sonra yapılacak olan Genel Seçim için şimdiden çaba harcanacak. İl örgütü olarak, İl Başkanı Anıl Tanburoğlu hazırlıklardan ödün verilmeyeceğinin, süreye bakarak oyalanmayacaklarının altını çizdi! Genel Başkan Özgür Özel’in “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında tarihi yeniden yazma fırsatını yakaladık. Yetkiyi kimden aldığımızı biliyoruz. Bir kredi açılmıştır; bu tüketici kredisi değildir, bir yatırımcı kredisidir. Seçmen bakacak, sonra tekrar değerlendirecektir” sözünden ödün verilmek istenmiyordu.
Üzerinde özenle durulur, ince elenip sık dokunulursa, “nicel” çokluk yerine “nitel” yapıya önem verir/ yurttaşın sıkıntılarına yüz çevrilmezse, hısım/ yakın ilişkilerinde tutarlı olunursa, örgütsel çalışmalarda “parti bilincinden” ödün verilmezse, yıllardır oluşturulamayan “güven duygusu” ortaya konursa “istenen” sonuca ulaşmak neden zor olsun ki; ama önce “parti bilinci”…
***
Aslında konuyu Başkan Tanburoğlu ile enine/ boyuna konuşmakta yarar var. Yola çıkmak istiyorsunuz, yola kiminle çıkacağınızı, kaç gün süre yolda kalacağınızı, yaşamınızı sürdürecek gereksinmeleri yanınızda bulundurmanızı, herhangi bir zararlıya karşı koyacak silahınızı hazırlamak zorundasınız ya… Yola kiminle çıkılacağı bilinmeden, gereksinilecek besinler sağlanmadan çıkılacak yollar kavga/ hizip/ anlaşmazlık şeklinde sonuçlanmıştır hep! Şu an yaşananlar da “onun” ürünü değil mi?
Geçtiğimiz yıl Çukurova İlçe Örgütü’ne gitmiştim. Fazla kalabalık değildi. Partiden görevlilerle söyleşmeye başladık. Söz “parti bilincine”, ardından “Atatürk’ün Söylev’ine” geldi! Özellikle parti yöneticilerinin Söylev’i mutlaka okumaları gerektiğini, buraya gelen gençlerle söyleşirken “o dönemi” merak etmelerini sağlamaları gerektiğini söyledim! Söylemeseydim mi ki; o, ilçe yönetiminde bulunun kişi “yönetime, ille de okuyacaksın desek, bir kişi yönetime girmez” dedi! Şaşırmamalıyım ki? Bir “amaç” için çıkıldığı belirtilen “yol” aslında “belirsizlikle” kaplı; “amacın” ne olduğu salt duyulan!
***
Uğur Mumcu’nun “bilgi olmadan düşünemezsiniz” sözünü istediğiniz kadar anlatın, isterseniz “İstasyon” yerine “Uğur Mumcu” deyin ne olur ki; siz arkanızı dönmenizle birlikte, okullarda “müfredatı” alt/ üst eden, ezberciliğe özendiren, biçimsizliği yerleştirip “şükürcülüğü” geliştirmek isteyenlerle yan yana durmayı içlerine sindireceklerdir! Önceki dönem CHP Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun cemaatleri, devrimleri hiçe sayanları yanına almasını başka türlü açıklamak olası mı?
Şunu biliyorum: Söylev’i okumadan, Chp’de “parti bilinci” edinemezsiniz! Çünkü Chp, darmadağın olmuş bir imparatorluktan, bir “ulusun” doğması aşamasında akılları zorlayacak olayları yaşayan “tek” parti! Tüm gelişmeler en saydam biçimde Ata’nın Söylev’inde yer alıyor! Bir yandan yaşanan zorluklar, bir yanda karşısına çıkan “iç” emperyal kışkırtmalar, bir yandan yapılan “dinsel” çağrılarla gerçekleştirilmeye çalışılan hayınlıklar, bir yandan… Saymakla bitmiyor işte!
***
Başkan Tanburoğlu’nun istekli, ödünsüz uğraş vereceği kanısındayım. Ancak bunun “bir başına” başarılamayacağını da çok iyi biliyorum! Benim durduğum yer “parti” adından daha çok, “parti bilinci”… İl örgütünün, bu “bilinci” öncelikle örgüt içerisinde yer alanların özümsemelerini sağlayarak, örgüt içerisinde bulunanların “tabanla” buluşmalarında bu “bilinci” saptırmadan dile getirmeleriyle “güçlü” bir “bilinç” oluşturulabileceğini düşünenlerdenim. Başarının sürekliliği için başka bir “seçenek” de yok! 110524