En son yapılan Genel Seçimlerin ardından “bir şeyler” yapılmaya çalışılıyor; doğrudur! Ama gerek bakanın, gerekse “iktidarın” üzerinde “pek” durulmasını istemedikleri yurttaşın yaşadığı zorluklar doruğa yükselmiş durumda! Yurttaşa kimse “açlık sınırı altındaki aylıkla kiranı nasıl veriyorsun, geçimini nasıl sağlıyorsun, çocuklarını nasıl sevindiriyorsun, aile içi düzeni nasıl koruyorsun, pazarda/ markette neleri alabiliyorsun, kendin için ne yapabiliyorsun, yaşayabiliyor musun” diye sormuyor!
Tüik’e enflasyon rakamlarını düşürtüyorlar, kendileri hiçbir lüksten kaçınmamasına karşın açlıkla sınanan insanlara “şükredin” diyorlar, yurttaşa nasıl bir etkisi olacağı bilinmeyen “gri listeden” çıkış için “başardık” çığlıkları atıyorlar, halkın temel tüketim gereksinmelerini kıstırarak oluşan “tüketimsizliği” ekonomide büyüme olarak gösteriyorlar, daha neler/ neler…
***
Bakan Şimşek, son günlerde yaptığı bir açıklamasında, ekonomide izlenen yolun sürdürülebilir yüksek/ kapsayıcı büyümeyle kalıcı gönenç (=refah) artışı olduğunu, kararlılıkla uygulanan programla enflasyonun düşürüleceğini, gelir dağılımının iyileştireceğini vurguladı!
Çevrenizi “görür” gibi gözlemleyin; bakarak değil! Her alınan ekonomik kararların ardından kimin ekmeği azalıp yoksullaşıyor? Kimler dışarı çıkamaz duruma geliyor, kim pazarda/ markette “en ucuz ürünü” almak için kıvranıyor? Bu ekonomik uygulamayla emekliden, asgari ücretliden, dargelirliden başka dellenen “açız, doymuyoruz, yaşayamıyoruz” diyen var mı; iyi gözlemleyin!
Bakanın dünkü bir açıklamasında “aylık harcamaları 5 milyon TL’nin üzerinde olup hiç gelir beyan etmeyen kişileri gerçek kazançlarını vergilendirmek üzere denetim kapsamına alıyoruz” sözleri vardı. Kim bu aylık beşmilyon harcayanlar, böyle bir katman varsa bugüne değin neden üzerine gidilmedi de “emekçiye” verilecek üç kuruşun günlerce tartışması yapıldı, neden insanlar açlıkla sınandı?
***
Sıkça hem bakanın, hem de “iktidara” yakın isimlerin yineledikleri iki sözcüklük bir tümce var; enflasyonu düşüreceğiz! Bilmiyorum, “enflasyon düşecek” denilince ekmeğin bir lira, şekerin üç lira, yağın beş lira, suyun elli kuruş olacağını bekleyen vardır mıdır? Ne güzel değil mi, emekli aylığı onikibin lira kalacak, asgari ücret onyedibin lirada sabitlenecek, temel gereksinmeler de ucuzlayacak!
Öyle olmayacak işte! Çiftçinin ürettiği buğdayın taban fiyatı yine yüzde onbeş yirmi artacak, ancak buğdaydan üretilen ürünler geçtiğimiz bir yılda yüzde yüz artarken bu yıl yüzde yetmiş/ seksen artacak, örneğin ekmek şimdi on lirayken onbeş/ onaltı lirayı bulacak; bu da geçen yıla göre “enflasyon düştü”, diye anlatılacak!
***
Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, seçilenlerin seçenlerden “çok” daha lüks yaşadıkları ülkelere gelişmiş ülkeler önem vermez! Yurttaşın yoksulluğu üzerine kurulan “şatafata” kimse iyi demez!
En son yapılan Genel Seçimlerin öncesinde ekonomiyi yöneten bakanın “gözlerimin içine bak” sözlerinin ne enli yersiz/ dayanaksız/ aldatmaca olduğunu, Bakan Şimşek birçok kez dile getirmişti! Bakan Nebati, politika faizinin “tek haneye” inmesinden duyduğu sevinci dile getirirken, Bakan Şimşek görevinin ilk ayında yaklaşık iki katına çalarmanınım zorunluluğunu savunmuştu! İşin “acı” yanı da tüm bunların bedeli “o gün” olduğu gibi, “bugün de” dargelirlilerin omzuna yüklendi! 140724