Advert Advert
Oktay EROL
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Emekliye “ucuz yaşam”…

Emekliye “ucuz yaşam”…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir yerde okumuştum; “çok ucuz yaşıyoruz, çok” diye başlıyordu! Bu tümcenin ardından da, bu yurdun yurttaşının yaşadığı tüm sorunlar sıralanıyordu: enflasyon, eşit olmayan eğitim, sağlıkta uzayan aylara sığmayan hastalar, politikada ne olduğu hiçbir şeye benzemeyen “demokrasi” aylayışı, “suçsuzluğun” yapılamayan tanımı, gelecek için “hayal” kuramamak, kendi ülkenin toprakları üzerinde yabancılık, bir türlü eğilimi gösterilmeyen “sığınmacı” girişi…

Yurttaşın her tür çalışacağı olanakları bulması olasıyken bile “torpille/ ayrıcalık isteyerek” işe girmeye çalışmak! Bir işe girmekle birlikte, “çoğu zaman” bildik/ tanıdık yüzlerin birçoğunu unutup yaşamla bağlarını koparmak… İşe girmek bir zor, işe girmeyip deli/ dana gibi dolaşmak bir başka daha zor! Yaşamın “ucuz” yanı dedikleri de bu olmalı! Ya boş/ aylak dolaşıp her yeri göreceksin, ya da bir işe girip/ sabahtan akşama dek verilen işin içine gömülüp “yaşamı” unutacaksın! Ne garip şey yaşamak!

***

Emeklileri anlatmama gerek var mı? Yıllar önce, Almanya’da çalışırken emekli olan biriyle söyleşmiştim! “Yıllarca Almanya’da gün yüzü görmedik” demişti, konuşmasını bir yerinde… Sonra da anlatmıştı! Sabah gün ışımadan otobüslere doldurup, ormanlar/ dağlar arasından geçerek indirildikleri maden ocağında “bitiş ziline” dek çalışırlarmış! Akşam karanlığı bastırınca da yine aynı otobüse binip, sabah bindikleri yerde indirilir evlere dağılırlarmış! Gün boyunca çalışmaktan yorulan vücut, yatağa uzandıklarında her yerlerini tutsak alırmış; uyuyup kalırlarmış! “Ne zaman yemek yiyordunuz” dediğim de, “bir türlü doyardık işte” demişti! Yıllar sonra Almanya çarşısını gördüklerinde oradan oraya koşturmaya başlamış, “bunlar da ne” diye etrafındakilere sormuş; onlar bir bilse!

Özel sektörde çalıp da, hafta sonları dışında çocuklarının yüzlerini görmeyenleri de ben biliyorum! Sabahın erken saatinde çocuğu uyuyor, uyandırmamak için parmaklarının ucuna basarak evden çıkıyor, akşam eve geldiğinde çocuğun “uyuma zamanı” geçmiş oluyor; yine uyuyor! Yaşamın büyük bölümü de böyle geçiyor! Hani “babanla arkadaş” gibi olmalısın diyorlar ya, bilimsel araştırmalar benzeri iletimin başarıda önemli etmenlerden olduğunu söylüyorlar ya; seksenbeş milyonda kaç kişinin “belirtilen” biçimde yaşama olanağı bulup/ bulamadığını soran yok ama!

***

Okuyorsun, uğraşıyorsun, çabalıyorsun, sevdiklerinle bağını kısıtlaması pahasına bir işe giriyorsun, “yaşam” denildiğinde “dünden kalan yapmadıkların” biçiminde açıklanan alanın içinde yitiyorsun, yıllar sonra da emekli oluyorsun; neden? Rahat etmek için, artık yaşamın tadına varmak için, sevdiklerinde günün içinde bir yer paylaşmak için, birlikte gülebilmek için “emekli” oluyorsun!

Onlarca yıl çalışılmış, gün yüzü görülmeyen zamanlar akıp gitmiş; güzel şeyler olmalı ama değil mi? Olmuyor işte! Bunca yaşamı “ucuzlatan”, yaşamın “yaşanmamış” olan yanlarının çoğalmasına neden olan “iktidarlar”! Bugüne değin kimler gelmişse, kimler bu yurdun yurttaşlarını “dışarıda” savaştırdıysa, kimler “içine” yabancı gücü yerleştirmeye kakışmışsa, kimler bu yurdun yurttaşı üzerinden kazanıp/ büyümeyi/ dış işbirlikçilerle üleşmeyi istemişse işte “böyle” olmasını istemiş!

Şimdi ne diyorlar, iyi dinleyin: emeklimizi her zamanki gibi enflasyona ezdirmedik, bayram ikramiyesi önümüzde hafta ödenecek, deniyor. Bayram öncesi verdikleri üçbin lira ile üç kilo et alındığından, aylık onbin lirayla insan gibi yaşanılamayacağını bilemeyecek denli umursamazlar, bir o denli de yurttaşın “yaşamını ucuzlattıklarını” bilmekten uzaklar! Ha bir de “tatile çıkın” demişlerdi değil mi? Bir de alay eder gibi; yazık! 050624

 

 

Emekliye “ucuz yaşam”…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin