Emekli kimdir, nedir, nasıl yaşar, nasıl barınır, nasıl doyar, nasıl sever hiç önemi yok değil mi? Bu ülkede kaç kişiler, bir aylıkla kaç kişi geçiniyor hiç önemi yok! Yaşamı boyunca boş durmasın, oradan/ oraya koşuşturmakla yılları geçsin, sadaka el açmasın, çoğu gün çocuklarının yüzlerini görmeden evinden çıksın, dişinden/ tırnağından artırarak Ssk primini ödesin, çocuklarının eğitimini karşılasın, ailesinin gülen yüzleriyle yaşama tutunsun, prim süresi dolunca da emekli olsun…
Emeklinin istediği “insanca yaşamasını sağlayacak” hak ettiği aylık! Ne “iktidara”, ne yerel yönetimlere, ne de kim oldukları bilinmeyen şımarık “yardım paketçilerine” el açmadan yaşamak istemesi neden çok görülüyor! Emekli “dilenci” değil, emekli “sosyal yardımlar” için kuyruğa girecek bir katman değil, emekli “başı öne eğilecek” bir kalabalık değil; anlayın artık!
***
Her seçim öncesinde olduğu gibi siyasetçiler ya emeklilere, ya ev kadınlarına, ya da gençlere arkası kesilmeyen “sözler” veriyor! Ucuz ekmekmiş, ucuz etmiş, ucuz market alışverişiymiş… Sayılan tüm bunlar hak edilmemiş midir, hak etmemelerine karşın emekliye, ev kadınına, gençlere “ucuzluktan” yararlanma ayrıcalığı mı tanınmaktadır? Yapmayın, kaldırmayın insanları! Emekli aylığının “açlık sınırı” altında olduğunu “bal gibi” biliyorsunuz, ocakta pişecek ürünlerin dar gelirli için uzaklaştığını görüyorsunuz, gençlerin yaşamları karardığının da bilincindesiniz!
Siyasetçileri özenle dinleyin… “Emekliye sosyal yardım” diye başlayan, “emekliye kart” diye sürdüren birçok siyasetçi göreceksiniz! Yaşamı boyunca her tür zorluğu yaşayarak “emekli olma” sürecini dolduran bir yurttaşın ne ucuz et kuyruğunda, ne belediye ekmek büfeleri önünde, ne parklarda/ bankta saatlerce başını avuçlarına alıp düşünmesi için “en küçük” bir neden söyleyin haydi! Yaşamı boyunca işinde/ gücünce, emekli olunca da kuyrukta yaşamını sürdürmesi hak ettiği?
***
Şu an “emeklileri” en çok düşündüren “iktidarın” tutarsızlıkları, dayanaksız/ benzersiz/ inandırıcılığı olmayan sözleri! Öyle uzun yıllar değil, bundan sekiz/ on yıl öncesinin “alım gücünü” çırayla arıyor emekli! Nasıl aramasın ki; kirasını da ödüyordu, evini de geçindirebiliyordu, düğüne nişana da gidebiliyordu, et bile alabiliyordu! Bugün gelinen nokta, yaşamayı sürdürebilmek için “destek paketlerini” bekler durumda, gecenin karanlığında et kuyruğunda saatler beklemek zorunda…
Bu yaşananların “iktidara” göre açıklaması, “emeklimizi enflasyona ezdirmedik” oldu! Ya da “sabredin/ şükredin”… “Yeni Türkiye” akımı da bu!
***
Demokrasilerde seçimler “yanlıştan dönüş” olarak benimsenir! Halkın vergilerinden oluşan “ulusal geliri”, iş başında olan “yönetimin” iyi kullanıp/ kullanmadığı ölçülür! Bu seçimde öyle olmalı! Ülkemizde onbeş milyon “emeklinin” varlığından söz ediliyor! Daha çoğu da asgari ücretliler var! Ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturur. Emekli, asgari ücretli yaşadığı sıkıntının, doyumsuzluğun, yoksulluğun “bedelini” sormak zorunda! En özgün değeri olan “emeğinin” karşılığını, “yardım/ destek paketlerine” koyanlara “bir şeyler” söylemek zorunda!
Ağır ekonomik zorluklar yaşayan dargelirlilerin seçimde ne yapacağı soruluyor, üç olasılık var: Bir, yirmi yıldır “iktidar” olan partinin halkı yoksullaştırdığına bakılmaksızın, “yaparsa, bozan yapar” diyerek desteğini sürdürecek. İki, yıllardır sürdürdüğü çözüme yönelik yanı olmayan “utangaç/ beceriksiz/ karmaşık” politikasına karşın “muhalefet” diyecek! Üç, gerek yaşananlardan, gerekse aldatılmaktan yorulan emekli/ asgari ücretli, yurttaşlık haklarından olan “seçmemeye” yönlenecek! Olmaz mı dersiniz? 210324