On bin liranın altında aylık alan emeklilere zam yapılması konusunda “hiçbir çalışma” olmadığı, böyle bir “uygulamanın” olanaksızlığı dillendirilirken AKP Meclis Grubu Başkanı Abdullah Güler, en düşük emekli aylığını on bin liradan on iki bin beş yüz liraya yükseltileceğini açıkladı. Neden başta bunun “hesabını” iyice yapmazlar, neden emeklileri “yaman yaz sıcağı” yaşanırken bunalıma sokarlar, neden yaşam dallarını budamaya çalışırlar; anlamak zor!
On bin liraydı, onikibinbeşyüz lira oldu! Yapılan zamla “emekli” ne yapabilir? Hepsi ikibuçuk/ üç kilo et, ya da iki aylık elektrik/ su/ doğalgaz bedeli… Son altı ayda gerçekleşen enflasyona yetişebilecek mi? İkibinbeşyüz lira zam, emeklinin zorunlu gereksinimlerine yetecek mi? Alanlarda “açız, doymuyoruz, yaşayamıyoruz” demelerine çözüm olacak mı?
***
“En düşül emekli aylığının” onikibinbeşyüz liraya çıkarıldığını duyuran AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, yapılan zamla bütçeye yük getirildiğini/ pek de gönlünün olmadığını “bunu yıllara böldüğünüzde bütçemize yük getirdiğini ifade etmek isterim” diyerek belirtmekten uzak durmadı!
Emekliye bugüne değin hem çalışıp hem prim ödeyerek, çalışana kışın ayazında/ yazın sarı sıcağında emek harcayarak hak ettiğini vermek neden bu denli zor geliyor? Kimse “hak” etmediği bir aylık istemiyor! Ancak “sadaka” ister gibi el açmak da istemiyor! Enflasyonun altında ezilmek, markete gittiğinde raflardaki ucuz ürünleri aramak yerine “istediğini” almak istiyor! Duygudaş olmak zor mu?
***
Yılsonuna dek artık ne emeklilere, ne de asgari ücretlilere “zam” yok! Bugünden sonra temel ürünlerde oluşacak “her zam” alım gücünü küçültecek! Bilirsiniz yaz ayları sebzenin/ meyvenin bol, üstelik Adana için ürün çeşitliliği bakımında varsıl dönemdir! Emekli aylıklarını bırakın bir yana, kaç asgari ücretli pazarda gördüğü mevsimsel ürünleri evine götürebilecek? İncirin, üzümün, karpuzun, kirazın, şeftalinin bugün dek tadına bakabildi mi, ya da bugünden sora bakma olasılığı var mı?
Akp’li Güler, yapılan İkibinbeşyüz liranın bütçeye getireceği yükün unutulmamasını istiyor! Kanımca bir de, “emekli” için nasıl bir özveride bulunulduğunu anımsatmak istiyor! Sanki tüm bunların faturası yine emekliye, dargelirliye kesilmeyecek gibi! Her şey hoş! Bir elleri yağda, bir elleri balda, yiyecekleri önlerinde… Sormayan kalmadı biliyorum da, “emekliyi” açlık sınırının yaklaşık yarısına tutsak etmeyi başaranlar, acaba “bir aylık emekli maaşıyla” kaç gün yaşayabilirlerdi? Evlerinin kirasını anmıyorum bile, mutfak masrafına yeter miydi acaba? Ya da bir gecelik konuk ağırlamasına…
***
En düşük emekli aylığını onikibinbeşyüz lira değil, yirmibin lira da yapsanız “emekliyi” hoşnut edemeyeceksiniz! Nedeni, “yine” bir yolunu bulup, “bütçeyi denkleştirmek” için emeklinin aylığına göz dikeceksiniz! Üreticinin hasadını, çalışanın emeğini kıskaç altına alacaksınız!
Çevremde bildiğim hiçbir “emekli”, yapılan zamların ardından “işte bu” diyemedi, yılsonu gelmeden/ bugünden daha da “zorda” olacaklarını söyledi! “iktidarın” anlamak istemediği “şey”; bütçenin açık vermesinin nedeni olarak “emekliyi” gösterirken, “asıl” bütçeyi boşaltanların “kimler” olduğunu bilmelerine karşın “algı” peşinde olduklarını anlayamamaları.. Bildiğini anlamamak; büyük bir travma, yeni sancılar, ışıltılı gözlere gebelik gibi… 160724