Bülent Ecevit’in devlet adamlığı bir yana, özellikle bir Türkçe sevdalısı olduğunu söylemek abartı olmaz! Ecevit’ten sonra da, onun gibi Türkçeyi doğru/ akıcı bir biçimde konuşan ne oldu, ne de heveslendi! Ecevit konuşurken, sekreteri, milletvekilleri de özen gösterirdi, Türkçe’ye! O günlerde verilen çabayla bugün kanıt, yanıt, olanak, olasılık, evren, eşgüdüm, sorun, doğa, gibi daha birçok yabancı sözcüklerden arındırılmış/ arı durumdaki Öz Türkçe sözcük dilimize kazandırıldı!
Yazımında “yanlışlar” yapılan noktalı, uzatmalı Arapça/ Farsça sözcükler yerine, yapısı Türkçe ses uyumuna göre oluşturulan sözcükler salık verilip kullanılması başta Bülent Ecevit, o zamanlar şimdiki karmaşıklığı olmayan Cumhuriyet, Milliyet gibi gazeteler de bu çabanın destekçisiydi. Yabancı dillerin etkisinin altında “ezik” duran Türkçe’nin şiirselliği, anlatıma uyumluluğu o yıllarda “umut” sayılmıştı!
***
Ecevit’in ardından kaç siyası parti genel başkanı, kaç vekil, kaç kendini bu yurdun değerleriyle örtüştüren isim gelmişse, hiçbiri yetmişlerin başlarında açılan yolu izlemedi! Osmanlı’nın eski/ anlaşılması zor “aruz hece ölçüşü” ile yazılmış saray yazını içinde yer alan şiirlerde kullanılan sözcükleri yinelemeyi bile denediler!
Atatürk’ün, 1932/ 12 Temmuz’unda gerçekleştirdiği Dil Devrimi’nin amacı, salt Türkçe’nin yabancı sözcüklerden değil, yabancı yazım kurallarından da arındırılması, cumhuriyetin ortak/ ulusal dilinin hem yazı hem de konuşma dili olarak gerçekleşmesidir. Bunun üzerinde, özellikle cumhuriyetin kuruluş sürecini yaşamış, içinde bulunmuş, yazgısını belirlemiş olan CHP’nin uzunca düşünmesi gerek!
***
Yurttaşa sorunları, çözümleri, değerlendirmeleri hangi “dilde” anlatırsan “öyle” anlaşılır; öyle de olur! Bir tümcenin içerisine hem “ilgi” hem de “alaka” sözcüklerini korsan, ya da biraz daha bilgiçlik olsun diye hem “ispat” hem de “kanıt” dersen, tabiatla doğayı, cevapla yanıtı, mesele ile sorunu, koordinasyon ile eşgüdümü arasında bir ayrı anlam varmış gibi söylev vermeyi sürdürürsen; bugün olduğu gibi herkesin kafası karışır, özellikle tokatçılar/ haksız kazan sağlayıcıları bu işin kazananı olur!
Atatürk, “Türk dili” konusunda şunları söylüyor: Türk ulusunun dili Türkçe’dir. Türk dili dünyada en güzel, en varsıl, en kolay anlaşılabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever, onu yüceltmek için çalışır. Bir de Türk dili, Türk ulusu için kutsal bir değerdir.
***
Bülent Ecevit gibi Türkçe konuşmasını beklemiyorum hiçbir CHP’liden, ancak ellerinden geldiğinde, basına gönderdikleri bültenlerde Türkçe sözcükler kullanmalarına, yazım kurallarına uymalarının gerekli olduğuna inanıyorum! Atatürk’ün “Türk dili, Türk ulusu için kutsal bir değerdir” sözüne inanıyorlar, dilin yaşamın her katmanında belirleyici rol oynadığını düşünüyorlarsa yabancı sözcüklerden arındırılmış tümceler kurmak zorundalar!
Başta Genel Başkan Özgür Özel, Atatürk Devrimlerini savunmanın koşulu olarak “Türk dili” konusunu önemsemeli. Ardından parti sözcülerinin, il başkanlarının, ilçe örgütlerinin, belediyelerin Türkçeyi iyi kullanan, yazım kurallarına uyan basın danışmanları ile çalışmaları salık verilmeli!
Dışalım ürünlere tutsak olmak, dışalım ürünlerle doyurulmaya çalışmak ne denli derin ekonomik yaralar açmışsa, dilde büyüyen “yabancı sözcük” çokluğu da Türk diline büyük zarar verecektir! Çözüm için, bugünden “değişmek” gerek! 100624