Advert
Oktay EROL
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Açlık sınırına “tutsaklık”

Açlık sınırına “tutsaklık”

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hazırlanıp, verilenle yetinen bir toplum olduk! “İktidar” ne yapıyorsa, nasıl bir karar veriyorsa, neleri uygulamaya koyuyorsa, “onunla” yaşamanın gerekliliğine inanılıyor! İnsanlar, kendilerinin belirleyemediği anne-babaların çocukları olarak dünyaya geliyor, ailelerinin “varlık” durumlarıyla koşut yaşamda yer edinmeye çalışıyor, doymak istiyor, yaşamak istiyor; hepsi bu!

Hem “dünyayı” alsa ne olacak ki? “Benim” dediğinin kaçta kaçını kullanabilecek/ elinde tutabilecek? Patron çocuklarının bir öğün yemek masasının bedeli, aylık üç/ beş çalışanının maaşı kadar olması neyi anlatmalı ki? Ya da ederini bilmediği “ekmeğe” onlarca kat ödeme yapması kime ki?

Önce şunu bilelim: Uluslararsı Çalışma Örgütü “asgari ücretin ne kadar olması” konusundaki maddede, “ücretin belirlenmesinde, ülkedeki genel ücret düzeyinin, yaşam standartlarının, işçinin ailesinin, kalkınma/ istihdam durumlarının dikkate alınması” koşuluna uyulmasından söz edilir.

***

Kısa adı ILO olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün belirttiği “işçinin yaşam standardı” en temel kuraldır! “Yaşam standardı”, temel gereksinmeler için gereken ücretin alınmasıyla olasıdır! İnsan çalışırken doyacak da, dinlenecek de, barınacak da, sosyalleşecek de… Kış aylarını yaşıyoruz! Birçok aile sobasına odun alamazken, birçokları da doğalgazı çalıştırmaya korkuyor! Pazara, markete, kasaba gittiğinde “almak istediği” ürünü düşünmeye, “düşünürken “dokunmaya” korkuyor!

Havalar soğurken, bir yandan da bağışıklık sistemini koruyucu besinler almak, vücudun normal ısısının altına düşmeyecek bir ortamda yaşamını sürdürmek, “yaşam standardı” adı verilen kuralın bir parçasıdır! Asgari ücretli onbirbin lira aylık alıyor; yetiyor mu, ücretlinin “yaşam standardını” yakalaması sağlıyor mu, hayır! Öyleyse hazırlanıp verilenle “yetinmek” niye?

***

Bugün başlayan “asgari ücret saptama komisyonu” toplantını, baştan/ sona dek tüm “ücretlilerin” izlemesi, kimin/ neler söylediğini bilmesi, kimin “ücretlinin” yanında yer aldığını görmesi gerektiğine inanıyorum. Ancak şunu çok iyi biliyorum ki, özellikle “iktidardan” bazı isimler, çok yakında “işletmeleri ayakta tutacak, işçimize nefes aldıracak bir asgari ücret” demeye başlayacaklar! “İşletmeleri ayakta tutmak” denilince, çalışanların “emeklerinin karşılığı tırpanlansın” anlamı çıkar!

“Ayakta tutmak” denilince, “onlayn” (online) sistem yaygınlaşmadan önce on çalışan olan bankalara bir bakın, sayı yarının altına düşmekle birlikte, üçer aylık biçiminde açıklanan kazançları dudaklar uçuklatıyor! Yüzün katları biçiminde ücretlisi olan firmalara bakın, “asgari ücreti” en yaygın biçimde uygulayan tüm iş kollarına bakın; aylarla birlikte, yıl içinde nasıl büyüdüklerini anlayacaklardır! Peki, ücretlilere sorun bakalım, “bununla yaşa” denilen ücreti ay sonuna yetiştirebiliyor mu?

***

“İktidar” ne yapıyorsa, nasıl bir karar veriyorsa, neleri uygulamaya koyuyorsa, “onunla” yaşamanın gerekliliğine inanılmış olsa da; bunun “doğru/ benimsenir” bir yaklaşım olmadığını bilmemiz gerek! Çalışanların “soluk alması” için de bir “orta yol” bulunması, “yaşam standardı” kazandırılması zorunlu!

Bir ülkenin “büyüklüğü” ya da “büyümesi”, en az ücret anlamına galen “asgari ücretli” sayısının çokluğuyla değil, tüm çalışan ücretlilerin, yüzdeyle “tek rakamla” gerçekleşmesiyle olasıdır! Buna inanmadıkça, “verilenle yetindikçe”, açlık sınırına “tutsaklık” sürer gider; inanın buna! 101223

 

 

 

 

 

 

Açlık sınırına “tutsaklık”
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin