“Anne, sen kutup ayısı mısın?”
“Elbette yavrum.’’
‘’Peki, babam da mı kutup ayısı?’’
‘’Evet, yavrum.’’
‘’Dedem ve ninem de mi kutup ayısı?’’
‘’ Evet.’’
“Ya ben… Ben de mi kutup ayısıyım?”
‘’Tabii ki evet’’
‘’Ama ben çok üşüyorum. Madem kutup ayısıyım, neden soğuktan titriyorum?”
Bu fıkra memleketim gerçeği…
Madem hak, hukuk, adalet var; ben neden fikrimi söylemeye çekiniyorum?
Madem ekonomimiz uçuyor; ben neden çocuğuma harçlık veremiyorum?
Madem çok zenginiz; ben neden 36 ay vadeli krediyle mont alıyorum?
Madem sağlık sistemi çok düzgün; ben neden özel hastanelere para ödüyorum?
Madem laik eğitim var, neden bütün okullar imam hatibe dönüştürülüyor?
Madem Esad’a karşıyız, neden Esad’la barış yapmak için aracılar gönderiliyor?
Madem sisi zalim ve darbeci, neden törenle karşılanıp, samimi pozlar veriliyor?
Madem işsizlik azalıyor, gençler neden evde oturuyor?
Madem terörizm kontrol altında; neden bombalar patlıyor?
Madem çok güçlüyüz, neden İsrail gözünü Türkiye’ye dikecek diye korkuluyor?
Madem ABD emperyalizmine karşıyız, neden ülkemizde ABD üsleri duruyor?
Madem seçimlerde sandık güvenliği sağlanacak; ben neden oyum çalınır diye telaşlanıyorum?
Madem enflasyon düşük; neden ekmek bir yılda üç katı artıyor?
Madem ‘’Atatürk yaşasaydı AKP’li olurdu’’ neden ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ diyen teğmenlerin ihracı isteniyor?
Madem, madem, madem…
Yoksa ben, kutuplarda yaşayan deve miyim?
Yoksa ben, kutup ayısı olduğuna inandırılan çöl faresi miyim?
‘’Madem kutup ayısıyım, bu bedevi neden peşimden ayrılmıyor?’’
Yalanlarla, fıkra gibi bir düzen kurulmuşsa ‘’Madem’’le başlayan soruların sonu yok.
Yalanları anlamak için yavru kutup ayısı kadar soru sorabilsen yeter!