Advert
Nafiz ŞAHİN
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Misafirperver misin, Mülteci Bakıcısı mı?

Misafirperver misin, Mülteci Bakıcısı mı?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eskiden ‘’Misafir odası’’ kavramı vardı.

O kavram hala var ama içi boşaldı.

Eski misafirlikler de kalmadı.

Bizim zamanımızda misafir odası evin mabedi gibiydi.

O oda kapalı tutulurdu, koltukların kılıfları vardı, ‘’Vitrin’’ denilen dolapta misafire ikramlarda kullanılacak bardak, tabak vb bulunurdu.

Misafir geleceği zaman kırmızı alarm verilirdi.

Oda havalandırılır, koltuk kılıfları açılır, vitrindeki misafir avadanlıkları bakıma alınırdı.

Misafir kapıda karşılanır; evin küçüğü misafir terliklerini verir, misafirin çıkarttığı ayakkabıları sıraya dizerdi.

O yıllarda ‘’Yatılı misafir’’ de çok olurdu. O misafirler için de temiz çarşaf, yorgan vb hazır tutulurdu.

Misafir, baskına gider gibi gitmez önceden haber gönderirdi.

‘’Akşam evdeyseniz annemle, bağam bi de Memed bey amcagil size gelcekler.’’

Memlekete bacadan giren Suriyeliler için; iktidar sözcüleri her ‘’Misafir’’ dediğinde o misafir kavramı ve eski misafirlikler aklıma gelir.

Ülkenin demografik yapısını, kültürünü, hatta seçim sonuçlarını değiştirenleri ‘’Misafir’’ olarak tanımlamak; o kavrama hakarettir.

Misafir olmanın da, misafir ağırlamanın da bir adabı, bir kuralı, bir geleneği vardır.

Ev sahibiysen, onları misafir odasına alacaksın!

Yatılıysa, onlara uygun bir yer yapacaksın.

Evinize gelen misafir, çocuğunu mutfak masasının altına işetirse; yatak odası duvarındaki düğün fotoğrafınızı çıkartıp, kendi düğün fotoğrafını asarsa; vitrindeki kristal bardaklarınızı çantasına koyarsa ‘’Misafir’’ deyip, hoşgörü gösterir misiniz?

Üstelik misafirliğin makul bir süresi olur; uzun dönem askerlik gibi, tayine gelmiş memur gibi misafirlik olmaz.

Misafirliği tadında bırakmak gerek…

İlk Suriyeliler geldiğinde dönemin başbakanı üstün öngörüsüyle (!) ‘’ Mülteci sayısı 70 bine ulaştı. 100 bini geçerse, Suriye’de güvenlikli bölge kurulacak’’ demişti.

100 bin sayısı, komik kaldı. Mültecilerin KDV’si bile değil…

Belki de Suriye’de kalanlar, ülkemizde misafir (!) Suriyelilerden daha az…

Üstelik hiç birisi misafir odasında değil… Evin hangi odasına girsen oradan bir misafir çıkıyor.

Evin, evdeki eşyaların üzerinde hak sahipliği iddiasındalar; ev sahibinin işine, aşına el koydular.

Doğup büyüdüğümüz topraklarda biz misafiriz vesselam…

Bunu dile getirenler hakarete uğradılar, ‘’Faşist’’ damgası yediler.

İkinci dünya savaşında bir gemiye doldurulup, açık denize gönderilen ama hiçbir ülkenin kabul etmediği Yahudilerin dramı ile ilgili bir film izlemiştim.

Belki de o filmin etkisiyle ülkemize gelen mültecilere sempatiyle bakmıştım.

Yaşanan dram vicdanımı acıtsa da artık ben de mülteci İSTEMİYORUM!

Ucuz iş gücü olmaları nedeniyle işsiz kalan gençler için İSTEMİYORUM.

Kadınların, çocukların sokakta huzursuz olmaması için İSTEMİYORUM.

İktidar, Avrupa’dan mülteci bakıcılık ücreti alacak diye yaşam konforumdan fedakarlık yapmak İSTEMİYORUM.

Cumhuriyetin kuruluşuyla çağdaş dünyaya yelken açan ülkemin, tekrar Arap dünyası batağında çırpınmaması için İSTEMİYORUM.

Artık mülteci istemiyorum ama çatışmalardan beslenen iktidarın pek seveceği çatışmaları da istemiyorum.

Geldikleri gibi gitmelerini istiyorum!

Misafirperver misin, Mülteci Bakıcısı mı?
Yorum Yap
Advert

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin