Farz edelim ki şöyle bir emir geldi:
‘’Yemin töreninde ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ diyen teğmenler ihraç edilecek.’’
O kadarla kalsa iyi…
‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ dediler diye ihraç edeceksiniz ama ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ dediler diye ihraç edilmediler’’ diyeceksiniz.
Halk tepki gösterirse ihraçlara makul ve mantıklı bir gerekçe bulacaksınız.’’
Offf!… İhracatçıların da işi zor!
‘Kopya çektiler’’ desen; dönemlerinin en çalışkanları…
‘’Dayanıksızlar. Koşamıyorlar’’ desen; hepsi çakı gibi…
‘’Hain’’ desen; her an şehit olmak için hazırlar…
‘’Sesi güzel değil, şarkı söylerken detone de oluyor’’ desen; çok anlamsız, konuyla alakasız.
‘’Kaşlarının üstünde gözleri var’’ desen; kaşlarını da, gözlerini de çıkartır, avucuna verir.
Ne desinler, ne bulsunlar?
Önce ihraç edeceksin, sonra neden ihraç ettiğini öğreneceksin!
Önce tutuklayıp sonra tutuklama gerekçeleri bulacaksın; bulamazsan kendi gerekçeni kendin yaratacaksın gibi…
Yani gerçek gibi ama gerçeküstü…
Ülkemin gerçeği…
Uzun yıllar önce Red Kit’teki ‘’ İdam edelim, sonra yargılarız’’ cümlesine çok gülmüştüm.
Şimdi gülemiyorum.
Red Kit’te okurken komikti.
Böyle saçma hikayeler Red Kit’te olur sanırdım.
Mesela altına kavuşmak için hızla döşenen tren yolunun, ineğin etrafından dolaşarak devam etmesi gibi; hızlı treni seçime yetiştirmek hevesiyle sinyalizasyonu tamamlamayıp, seferlere başlamak da bir Red Kit’te olur, bir memleketimde…
Gördüm ki teğmen ihracatçıları memleket uğruna sıkıntı çekiyor; bana da destek olmak düşer.
Ben insanlığımı yaptım, araştırdım.
-Bir arkadaşın, teyzesinin damadı duymuş; teğmenlerden birisinin büyük büyük dedelerinden birisinin Patrona Halil isyanında parmağı olabilirmiş.
-Tanzimat Fermanını okuyan Mustafa Reşit paşa İstanbulluydu, teğmenlerden birisinin de İstanbul’da akrabaları olduğu söyleniyormuş.
Bu gerekçelere bir bakın, beğenmezseniz bu gerekçeleri iddianame hazırlanmadan tutuklu bekletilenlerden birisinde kullanırsınız.