İbrahim Ortaş, iortas@cu.edu.tr, https://www.facebook.com/ iortas, Instagram, iortas2018. Blog: https://ibrahimortas. blogspot.com
Özet,
Dünyamızın sanayi devriminden günümüze çoğunlukla insanın enerji kaynaklı fosil yakıt kullanımı ile artan küresel iklim değişimlerinin etkisi son 60 yılda daha çok hissedilir oldu. 1988 yılından günümüze Rio de Jenerio Paris, Kyoto, Glasgow, Sharm El-Sheikh ve Dubai toplantıları ile atmosfere salınan metan gazı emisyonunu azaltma hedefleri hep vurgulandı ancak somut önleme alınmadığı için hep hayal kırıklığı yarattı. Ülkelerin çoğu kendi ekonomik çıkarlarına odaklandıkları için iklim değişikliğiyle mücadelede kolektif kararlar alınamadı. Glasgow Zirvesi’nin yetersiz olduğu ve fosil yakıtların sınırlanması konusunda çekincelerin olduğu ifade ediliyor. Büyük devletlerarasında enerji savaşlarının öne çıktığı, fosil yakıt kullanımının devam ettiği ve sorunun çözümü için etkili bir stratejinin olmadığı vurgulanıyor. Gelişmiş ülkelerin çabalarının yeterli olmadığı ve küresel bir yaklaşımın gerektiği vurgulanarak, iklim değişiklikleri konusunda umut yaratılamadığı belirtiliyor.
Dubai COP28, fosil yakıtların sürekli kullanımına dikkat çekti ve adil ve eşitlikçi enerji kaynaklarına kademeli geçişi vurguladı. Dubai’de COP28’de alınan önemli kararlar arasında emisyonsuz teknolojilerin geliştirilmesi, yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması, sera gazı salınımının azaltılması ve 1.5 derece hedefi bulunuyor. Fosil yakıtların iklim değişikliğine etkisi konusundaki endişelere rağmen tam bir yasak getirilmedi. Temel kararlar arasında gıda sistemlerinin dönüşümüne odaklanmak, yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması ve küresel sera gazı emisyonlarının 2030 yılına kadar %43 azaltılması yer aldı. Bildirgede iklim değişikliğinin gıda güvenliği, tarım ve su kaynakları üzerindeki etkilerine uyum sağlamanın önemi vurgulandı. Glasgow ve Dubai zirveleri beklentileri tam olarak karşılayamasa da, dünyanın refahı için iklim değişikliğine çözüm bulmanın aciliyetinin altını çizdi. Ancak sonuç yine gelecek bahara kaldı.
Gelişmiş ülkeler, petrol, doğal gaz ve kömür üreten ülkeler gelirlerinin azalacağını belirterek fosil yakıt kullanımının sınırlandırılması çözümüne yanaşmadığı için küresel ısınmayı sınırlamak konusunda somut karar alınamıyor. Dünyanın sağlığı, sürdürülebilirliği ve gıda güvencesi gittikçe riske girmektedir. Kısa sürede önlem alınmasa geriye dönüşü olmayan ciddi yaşamsa sorunlarla karşı karşıya kacağız.
Ekonomik ve Enerji Savaşları İklim Değişimleri Dünyayı Yaşanmaz Hale Getirdi. Ancak Fosil Yakıt Kullanımı Sınırlandırılamıyor
Dünya çapında ilk toplantı 1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), ikincisi İsviçre’nin Cenevre şehrinde 1990 yılında “Dünya İkinci İklim Konferansıdır”. Üçüncüsü ve ilk önemli toplantı 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio şehrinde yapılan “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” sonrasından bir dizi toplantı yapıldı.
Ülkelerin sahip oldukları ekonomik gelişmişlik düzeyleri, ülkelerin sahip olduğu petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıt kaynakları kullanımından taviz vermemeleri dünyanın küresel iklim değişimlerine neden olan sera gazlarının atmosfere salınımını artırıyor. Gelişmiş ülkeler, petrol, doğal gaz ve kömür üreten ülkeler çözüme yanaşmadığı için küresel ısınmayı sınırlamak konusunda somut karar alınamıyor. Dünyanın geleceği ve gıda güvencesi gittikçe riske girmektedir.
Glasgow Zirvesi Hayal Kırıklığı Yarattı
Mısır’ın Sharm El-Sheikh şehrinde 6-18 Kasım 2022 günlerinde Birleşmiş Miletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 27. Taraflar Konferansı (COP27) yapıldı. Daha önce İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen İklim Değişikliği Konferansı COP26’da bir araya gelen 190 kadar ülke lideri arasında 100’den fazlası, atmosfere salınan metan gazı emisyonunu yüzde 30 azaltmak adına “Küresel Metan” Taahhüdüne imza attı (Basın, 2 Kasım 2021). Zirvede ‘İklim için Glasgow Sözleşmesi’ (Glasgow Pact for Climate) adlı anlaşma belgesi beklenen küresel ısınmayı sınırlamayı sağlayacak mı? sorununun cevabının karşılandığını söylemek zor. Glasgow zirvesinde imzalanan belgenin, Paris İklim Sözleşmesinin uygulanması ve küresel ısınmanın sınırlanması için bir rehber veya bir yol haritası sunduğu görülüyor. Şarm el Şeyh şehrinde yapılan COP27 toplantısında “kayıp ve hasar için özel bir fon oluşturulması, konunun resmi gündeme eklenmesi” ilk kez kabul edilmesiyle önemli bir ilerleme sağlandığı, toplantıya katılan Türkeş, (2022) tarafından ifade edildi. Glasgow’da da beklenen Paris Anlaşması’nın 1.5-2°C küresel ısınma hedefi yine kömür, petrol ve gelişmiş ülkelerin çıkarlarını öne alması sonunda yine ötelendi.
Glasgow zirvesinde Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, durumu “harika” olarak nitelendirdi. Bugün gelinen noktada, küresel ısınmanın engellenmesi için beklenen 1.5 0C azaltmayı sağlayabilmek amacıyla 2050’yi beklemeden harekete geçilmesi ve CO2 dahil CH4 emisyonlarının azaltılması gerekir. Sera gazı emisyonlarını azaltmak, yakın vadede küresel ısınmayı azaltmak ve 1.5 0C’yi korumak için halen şans olsa da yapılacak girişimlerin ötelenmemesi gerekiyor. Dubai zirvesinde alınan karaların tam olarak uygulanması durumunda bile küresel ısınmanın ortalama 1,5 derece hedefinin sadece yüzde 30’luk kısmının sağlanabileceği beklenmektedir.
ABD Başkanı Biden, yaptığı konuşmada; “Ekonomilerimizi güçlendirecek, şirketlere para kazandıracak, metan sızıntılarını azaltacak, metanı yakalayıp yeni gelir akışlarına dönüştürecek ve ayrıca işçilerimiz için iyi ücretli sendika işleri oluşturacak” diyor. Benzer şekilde diğer dünya liderlerinin mesajları da daha çok para kazanmak ve şirketlerin karını artırmak odaklı.
İklim değişimleri ekseninde yapılması gerekenler içinde enerji tüketimini azaltmak, kayıp kaçakları azaltmak, düşük karbon salan enerji kaynaklarının araştırılmasının yanında fotosentez mekanizması üzerinden atmosferdeki CO2’yi yakalayarak bitki dokularında da tutmak sıralanabilir. AB Komisyonu Başkanı Leyen, COP26 zirvesinde yaptığı konuşmada, dünya ormanlarının korunması için 1,1 milyar dolar taahhüt ettiğini belirtti. Karbon yutağı olarak Dünya ormanlarının korunması ve orman alanlarının arttırılmasının özel önemi olması bakımından, bu girişim oldukça değerli. COP27’de ise İklim Değişimi Uyum Fonu‘na yönelik toplamda 230 milyon ABD dolar destek sözü verilmiş (Türkeş, 2022).
Bu bağlamda COP28 Dubai zirvesinde söz verilen ve yarım bütçesi 700 milyon doların üzerinde olması ile Glasgow’a göre bir adım öne geçmiş olduğu görülse de sorunun çözümü konusunda okuduğum kadarıyla net bir program görülmemektedir.
Glasgow Toplantısında Alınan Bazı Kararlar
-20 ülkenin uluslararası fosil yakıt finansmanının sona erdirileceğini,
-450 finansal kuruluşun, fonlarını 2050 yılına kadar net sıfır ile uyumlu hale getirme ve 1,5° C hedefi doğrultusunda kısa vadeli bilime dayalı hedeflerini belirleme,
-130 ülkenin, 2030 yılına kadar ormansızlaştırmayı sonlandıracağı ve değerli doğal yaşam alanlarını koruyacağı,
-Otomobil üreticilerinin, önümüzdeki yıllarda en geç 2040 yılına kadar otomobillerde sıfır emisyonlu hale getirerek, benzin ve dizel yakıt kullanan araç yerine elektrikli araç üretimine geçeceklerini belirmişler.
Konferansa katılan liderler yeşil teknolojiyi, alternatif kirletici enerji kaynaklarından daha ucuz hale getirme planlarını belirttiler. Dünya genelinde enerji amaçlı kömür ve doğal gazın %85’ini tüketen 40 ülke önerilen önlemleri yetersiz buldu; bu konuda yalnızca küresel sera gazı emisyonlarının % 6’sından sorumlu olan AB ve İngiltere gibi ülkeler daha çok çaba harcanmasını istedi. Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’in kömür kullanımını aşamalı olarak bırakmayı ve ormanların daha fazla korunması konusunda iş birliği yaparak karbon emisyonlarını azaltma konusunda anlaştıklarını bildirdiler. Ancak halen anlaşmayı imzalamadılar.
Dubai Toplantısı COP28 Yeni Bir Şey Söylüyor mu?
COP27 sonrası Dubai’de 30 Kasım – 12 Aralık 2023 tarihleri arasında toplanan ve 198 ülkeden yüz bine yakın delegenin çoğunluğu gelişmiş ülkeler kıyasıya gelecekteki enerji kullanımı konularını rekabetle tartıştılar. Dubai’de COP28 zirvesinin başkanlığını BAE’nin ulusal petrol şirketi Adnoc’un başkanı Sultan el Caber ve zirvenin açılış konuşmasını da İngiltere Kralı Charles yapmış. Sultan el Caber’in toplantı öncesinde “fosil yakıtların küresel ısınmaya yol açtığına ilişkin iddianın arkasında bilimsel kanıt yok” ifadesini kulanmış (Ergin Yıldızoğlu, 2023).
COP28 toplantısında ilk defa fosil kaynakların iklim değişimlerine yol açtığı belirtildi. 130 kadar ülkenin talebi ve zorlu müzakereler sonrası ortak metne ilk defa ‘‘Aşamalı olarak, enerji temininde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve hakkaniyetli bir şekilde uzaklaşılması’’ ifadesi eklenmiş (https://www.karar.com/dunya- haberleri/cop-28de-zorlu- uzlasma-alinan-kararlar-ne- anlama-geliyor-1817958).
Bilim çevrelerinin somut veriler üzerinden önerdiği fosil yakıtların kesinlikle en kısa sürede sonlandırılması beklentisi kibarca ötelenmiştir. Tabiri caiz ise “ölme eşeğim yaz geldin” Bütün geliri petrol satarak varlığını sürdüren bir ülkenin petrolün kullanımının sonlandırılması beklemek işin doğasına aykırı.
Dubai Toplantısında Alınan Önemli Kararlar İse;
COP28 sonrası yapılan açıklamada iklim değişimlerinin 2030’a kadar devam edecek olası etkilerinin gıda güvencesini olumsuz etkileyeceği vurgulanmış. Öncelikle gıda, tarım ve suya belirgin bir şekilde odaklanılması vurgulanmış. Paris Anlaşması’nın yerine getirilmesi açısından gıda sistemlerinin dönüşümü hayati öneme sahip olduğu vurgulanmaktadır. Çünkü iklim etkilerine karşı gıda üretimi son derece savunmasızlar ve sera gazı emisyonlarının %30’undan, ormansızlaşmanın %80’inden ve tatlı su kullanımının %70’inden fazlasından sorumlular. İklim değişikliği hâlihazırda tarımsal verimliliği %21 oranında azalttığı belirtilmektedir (COP28, 2023).
“-Fosil enerjilerden kademeli olarak vazgeçmek için emisyonsuz ya da emisyon düşük teknolojiler geliştirilmeli. Bunun için yenilenebilir enerjiler, atom santralleri ve karbondioksit yakalama ve saklama teknolojileri geliştirilmeli.
-Yenilenebilir enerjilerin kapasitesi 2030 yılına kadar 3 kat arttırılmalı ve bu süre içinde enerji verimliliği iki katına çıkartılmalı.
-Dünya sera gazı salınımının 2030 yılına kadar yüzde 43 oranında azaltılması.
Sonuç bildirgesinde 2053 yılına kadar 1,5 derece hedefi yeniden vurgulanmış. İmzacı ülkelerin iklim dostu bir ekonomiye kademeli olarak geçmesi talep ediliyor.
-İklim bozulmasıyla ortaya çıkan kayıp ve hasarlar için fon oluşturulması”
Yapılan ortak metin açıklaması ile fosil yakıtların tamamen ortadan kaldırılacağı beklenmiyor. Halen fosil yakıt kaynakları çıkaran ve satan başta Körfez ülkeleri, ABD, Rusya ve İngiltere fosil yakıt kullanımından ve satılmasından vazgeçememişlerdir. Diğer taraftan gelişmekte olan ülkeler de büyümek istemektedirler ve onlarda hızla enerji kullanımı için atmosfere sera gazı salmaktadır.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş sonrası Avrupa’nın ağırlıklı olarak bağımlı olduğu Rus doğal gazının teminin zorlaşacağı kaygısı oluşmaya başladı. Avrupalılar yeşil mutabakat ekseninde kömür enerjisine son verme politikasını askıya aldığını belirttiler. Savaşın oluşturduğu enerji temini sorunu ve artan enerji fiyatındaki artışlar yeniden fosil yakıtlara yönelimi arttırmış oldu. Enerji krizi karbon emisyonunu tetikledi: Devletler iklim hedeflerinden uzaklaştığı Glasgow’daki toplantıda da hissedilmişti. Doğalgaz fiyatlarındaki olağanüstü artışlar elektrikte tedarik endişelerine ve büyük maliyet artışlarına neden oldu. Ülkelerse çözümü kömüre tekrar dönmekte buldu. Kirletici yakıtlara olan talebin artması, ülkelerin karbon emisyonunu azaltmaya dönük taahhütlerini zora sokuyor.
Glasgow Zirvesi Söz Vermenin Ötesine Geçememiş Görülüyor
İklim değişimin yer yüzeyi üzerindeki yıkıcı etkisi dünyanın geleceği için çok ciddi ve önemli. Ancak devletler sahip olduğu yeraltı fosil kaynağı ile bunun pazarlaması ve kullanımı nedeniyle kendilerine dokunan kısmına çok yanaşmıyor. Ülkelerin fosil yakıt sahibi veya kullanıcısı olması ve teknolojik gelişmişliğine bakılmaksızın, devletler üstü bir yaklaşımla dünyanın geleceğinin düşünülmesi bekleniyordu. Sonuçta dünyaya özellikle de doğa ve çevre duyarlılığı olanlar için bir umut yaratıldı, ancak daha önceki 2013 Kopenhag ve 2015 Paris zirvelerindeki gibi beklenenler gerçekleşmedi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Glasgow zirvesinin son günü yaptığı konuşmada ülkeler tarafından yapılan açıklamaları “yeterli olmaktan uzak” şeklinde tanımlarken “Fosil yakıt endüstrisi hala trilyonlarca dolarlık sübvansiyon alırken, verilen sözler boş geliyor” ifadesini kullanmıştır. Zirvede iklim değişimlerinin temel kaynağı olan fosil yakıtların sınırlandırılması konusunda petrol ve kömür üretici ülkelerin çekinceleri de konuşuldu. Çin ve Hindistan gibi kömür kullanan ülkeler, kömür enerjisinin “aşamalı olarak kaldırılması” ifadesini “kullanımının aşamalı olarak azaltılması” ifadesi ile değiştirmeyi başararak öne çıktılar. Doğalgaz ve petrol üretici ülkeler kerhen fosil enerji kullanımına sınırlama getirilmesine evet diyorlar.
Bakalım Dubai’de alınan karaların arkasında durulacak mı? COP28’de de fosil yakıtların kullanılmasının sera gazı üzerindeki etkisi belirtilmiş, ancak sere gazı kullanımı yasaklanmamıştır. Kelim mühendisliği cümleleri ile sorunun önemi benimsenmiştir.
Açıkçası dünya çapında küresel ısınmanın durdurulması için iklim değişikliği ile savaş yerine büyük devletlerin sahip oldukları enerji kaynakları üzerinden birbirleri ile yaptığı ekonomi odaklı enerji savaşının ön plana çıktığı görülmektedir. Yaşadığımız dünyanın iklime ilişkin sorunlarının temelinde enerji temelli savaşların olması nedeniyle ABD, Suudi Arabistan, Çin ve diğer gelişmiş ülkeler arasında anlaşmanın olması kolay olmayacaktır. Karbon kökenli piyasacı anlayışın maalesef kolay sağlanamayacağı içinde insanlık ve doğadaki birçok canlı ağır ve acı bedeller ödemeye devam edecektir. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere verecekleri söylenen maddi desteğin garanti edilmemesi kuşkuları beraberinde getirdi. Özellikle gelişmekte olan ülkelere yapılacak maddi yardımlara bağlı fosil yakıtların kullanımının sınırlandırılması konusunda net olarak gelişme sağlanamadığı belirtiliyor.
Sorunu Yaratanlar Sorunu Çözebilir mi?_
Atmosfere salınan sera gazlarının % 60’ından fazlasını sağlayan gelişmiş ülkelerin % 15’lik nüfusunun yanında dünya nüfusunun %85’ini oluşturan gelişmiş ülkelerin yoksulları sera gazlarının ancak % 40 kadarından sorumludur.
Bir bütün olarak Dünyada yaşanan ve artan küresel iklim değişikliği küresel bir sorundur ve doğal olarak çözümü de küresel bir yaklaşım gerektiriyor. Sera gazı emisyonlarının kimler tarafından daha çok atmosfere salındığı önemli, ancak sera gazlarının iklim değişimi üzerindeki etkileri Washington, Londra, Paris, Tokyo, Pekin, Dubai veya Berlin kaynaklı olmaları atmosfer üzerinde ve yer yüzeyinde aynı etkiye sahiptir.
Tek tek ülkelerin emisyonları azaltma eylemi, diğer ülkeler tarafından da aynı ölçüde harekete geçmedikçe küresel ısınmanın etkisinin azaltılmasına çok fazla etkisi olacak mı bilmiyorum. Ancak böylesi sınırı olmayan sorunları bütünsel mücadeleyi gerektirdiği için tek tek çabaların çok fazla etkisi olmayacaktır. Dünyanın en ciddi sorunu olan iklim değişimleri konusunda başta atmosfere en fazla sera gazı emisyonu salan endüstri ülkeleri ve endüstriye enerji olarak fosil yakıtlardan kömür, petrol ve doğal gaz sağlayan ülkeler olmak üzere etkili bir strateji geliştirmeleri gerekir. Glasgow zirvesindeki gibi kömür üreten ülkeler kömürden vazgeçmeyelim, petrol üreten ülkeler petrol kullanalım derlerse, gelişmiş endüstri ülkeleri biz üretimden vazgeçemeyiz derlerse sorun daha da derinleşir. Herkesin birlikte ciddi taahhütler vererek birlikte eyleme geçmeleri gerekmektedir. Ancak bu şekilde Dünyanın sağlığı ve gıda güvencesi sağlanabilir.
Konu hakkında toplantı ve zirvelerde sonuç raporu yayınlanmadı, ancak küresel ısınmayı engellemek için sera gazı salınımını azaltacak ciddi önlemlerin beklenen ölçüde alınamadığı da anlaşılıyor. Glasgow ve Dubai zirveleri beklenen faydayı sağlayamasa da Paris Anlaşması’nın küresel ısınma hedeflerinin bir kez vurgulanmış olması açısından teselli olarak kabul edilebilir. Özet olarak; gelişmiş ülkeler kendi aralarında güç oyunları oynarken, gelişmekte olan ülkelere doğayı koruyun, çevreyi koruyun önerilerinde bulunmaktadırlar. Sonuç hüsran!
Türkiye Ne Yapmalı?
Türkiye önce Paris İklim Anlaşmasını İmzaladığını sonrasında kısmen vaz geçtiğini belirtti. Ülkemizin uzun ve kısa vadede iklim değişimleri protokollerini imzalaması ve tarihe karşı olan sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir. Türkiye’nin ekonomik büyümesi 2012 yılından itibaren ciddi anlamda yavaşlama sürecine girmiş olup mevcut durumda 11000 dolardan bugün 8600 dolarlara kadar gerilediği hesaplanıyor. Artan petrol fiyatı ve kur yükselmesi Türkiye ekonomisini Orta-gelir tuzağına sokmuş görülüyor. Türkiye’nin kalkınması ve ekonomisini güçlendirmesi için çok doğal olarak enerji kullanımını arttırması gerekir. Artan küresel iklim krizi koşullarında temiz enerji ve sıfır karbon temelli yeni bir kalkınma paradigmasını benimsemesi gerekiyor. Mevcut karbon-temelli, düşük katma değerli üretim sektörü Türkiye’yi geliştiremediği gibi ileri teknolojide daha çok dışa bağımlı hale getirdi. Doğal gaz ve petrol gibi fosil enerji kaynaklarından ziyade düşük karbonlu kalkınma modeline dayalı stratejik politika seçenekleriyle ileri teknolojik inovasyona yönelmesi gerekmektedir. Biraz maliyetli olabilir ancak uzun vadede olması beklenen daha temiz ve sürdürülebilir geleceği olan Türkiye’nin yararına olacaktır. Türkiye’nin iletişim teknolojileri çağının gereklerine hızla kendisini adapte ederek bu yüzyıl için sıfır karbon emisyonlu bir yaklaşımla dünya ülkeleri arasında hak edeceği yeri alması gerekir.
Türkiye Küresel ısınma Sorunu Karşısında Nasıl Hareket Edebilir?
-Uzun erimli sürdürülebilir yaşam için; uluslararası alanda ciddi bir ekonomik ve ekolojik strateji politikayı benimseyip sürdürmesi.
-Atmosfere salınan sera gazı emisyonlarını azaltmak için küresel ölçekte karbon ederi/fiyatı uygulanmalı,
-Karbon temelli fosil yakıtların enerji kullanımı yerine coğrafi koşullarına uygun sürülebilir enerji kaynaklarına hızla geçilmeli. Böylece aşamalı olarak fosil yakıtlar enerji kaynağı olarak kaldırılmalı,
-Karbon yutağı olarak ormanlar, çayır meralar, sulak alanlar ve toprak gibi karbon tutma potansiyel olan zengin ekosistemlerin korunmasına öncelik verilmeli. Doğal alanların korunması kadar alanların restore edilmesi için plan ve projeler üretilmeli.
– Önümüzdeki süreçte iklim değişimlerinden en çok etkilenecek ülke olarak tarım ve orman biyoçeşitliliğini korumakla beraber olası iklim değişimlerinin sürdürülebilir yaşam üzerinde olası bütün etkileri bütünlüklü olarak devlet katında ele alınmalıdır.