Girayalp KARAKUŞ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Memur ve Diğer Kamu Görevlileri Disiplin Affı Demokratik Haktır: Ne Yapmalı?

Memur ve Diğer Kamu Görevlileri Disiplin Affı Demokratik Haktır: Ne Yapmalı?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Dr. Öğr. Üyesi Girayalp Karakuş

19 yıl önceye kadar memurların ve diğer kamu görevlilerine verilen disiplin cezaları belli aralıklarla affedilmekteydi. Disiplin cezalarının affının kamu yararına dayalı gerekçeleri vardır. Makalede disiplin affının anayasanın kamu yararına dayalı olarak neden çıkarılması gerektiğini açıklayacağım.

“2023 yılında yapılan 7. Toplu Sözleşme görüşmelerinde Bakan Vedat Işıkhan, memurlara disiplin affı uygulanacağı müjdesini vermişti. Bu açıklama, disiplin cezası almış olan memurlar arasında büyük bir heyecan yaratmıştı.” Bakan Işıkhan, şunları ifade etti:

“Yaklaşık 18 yıldır kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affedilmesine yönelik bir çalışma bulunmamaktaydı. Bu konuda yetkili konfederasyonlarla birlikte belirli şartlarda disiplin affı çalışması yapacağız.” (1)

Ancak aradan 2 sene geçmesine rağmen sayın bakan memur ve diğer kamu görevlilerinin beklediği müjdeyi vermedi. Memur ve Diğer Kamu Görevlilerine Disiplin Affı en son 2006 yılında çıkmıştı. Bu tarihten itibaren bir daha disiplin affı çıkmadı. Çeşitli zaman aralıklarında MHP, İYİ Parti ve CHP bu konuyla ilgili kanun teklifi yapmasına rağmen meclis gündemine alınmadı. AKP’nin içinden bir milletvekili de konuyu gündeme taşımadı.

FETÖ MAĞDURLARINA SAHİP ÇIKILMALI

Peki Memur ve Diğer Kamu Görevlileri Disiplin Affı neden gereklidir?

Birincisi; FETÖ’nün güçlü olduğu dönemde sicilleri bozulan hatta görevden men edilen kamu görevlileri vardır. FETÖ’nün gazabına uğrayan insanlarımıza sahip çıkmalıyız. İkincisi; bazı siyasi güç odakları kendi isteklerini kabul ettiremedikleri kamu çalışanlarına disiplin cezaları vasıtasıyla baskı yapmaktadır. Gerekli yargı denetiminin olmadığı bu durumlarda (zira mobbing kanıtlanması zor bir dava) disiplin affının çıkarılması adaleti sağlama noktasında önemli bir husustur. Danıştay bir kararında mobbingi şu şekilde tanımlamıştır: “Mobbing; mevcut gücün ya da pozisyonun kötüye kullanılarak; sistematik olarak psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, aşağılama, tehdit vb. şekillerde tecelli eden duygusal bir saldırıdır. Kişinin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi olmasıyla başlayıp; işverenin ima ve alay ile karşısındakinin toplumsal itibarını düşürmeyi de içeren saldırgan bir ortam yaratarak onu işten çıkmaya zorlamasıdır. Yaş, cinsiyet, ırk ayrımı olmaksızın kişiyi iş yaşamından dışlamak amacı ile kasıtlı olarak yapılır. Mobbinge maruz kalan kişiler gördükleri zararın büyüklüğü ve etkisiyle, işlerini yapamaz duruma gelebilmektedirler.” (2) Danıştay’ın vermiş olduğu bir başka kararda ise mobbing şu şekilde tanımlanmıştır: “Mobbing; işyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünü olarak tanımlanmaktadır.”(3) Danıştay’ın mobbingin temel özelliklerinden yola çıkarak yapmış olduğu tanıma bakıldığında özellikle kamu kurumlarında idarecilerin keyfi uygulamalarından zarar gören yüz binlerce kamu çalışanın olduğu bilinmektedir. Bu kanaatin oluşmasında son zamanlarda kamuda mobbing davalarında artışın etkisi vardır. Üçüncüsü; Kamu görevlilerinin de hata yapabileceği, bu hatalarda her zaman kasıt aramamak gerektiği ve hata yapan insanlara bir şans daha tanınması gerektiği yönünde hukukçular arasında kanaat de vardır. (4) Dördüncüsü; siyasi amaçlı verilen disiplin cezaları yurttaşların devletle olan ilişkisine zarar vermektedir.

ENGELLEMELERLE KARŞILAŞILIYOR

Disiplin cezaları, kamu görevlilerinin kariyerlerine olumsuz etkiler bırakıyor. Örneğin; terfi, görevde yükselme ve yurt dışı görevlendirmeler gibi konularda sicil affı olmayanlar engellemelerle karşılaşıyor. Bu durum kamu görevlilerinin motivasyonunu düşürdüğü gibi aynı zamanda kamu hizmetinin kalitesini de menfi yönde etkiliyor. (5)

Disiplin affı bazı suçlar (Terör, Yüz kızartıcı suçlar) hariç meslekten men edilenleri de kapsayacak şekilde çıkarılmalıdır. Çıkarılacak disiplin affının devlet bütçesine yükü de yoktur hatta faydası vardır. Çünkü çıkarılacak bir disiplin affıyla mahkemelerdeki milyonlarca dava dosyası düşecek ve devletin üstünden büyük bir yük kalkmış olacaktır. Sadece disiplin affı yeterli de değildir. Aynı zamanda hukukçu akademisyen Turan Yıldırım’ın şu sözleri önemlidir: “Memurların çalışma koşullarını düzeltici önlemler; disiplin işlemlerinin etkin idari denetimi; cezaların sicilden silinme süresinin kısaltılarak, idarenin takdir yetkisinin daraltılması; kamu görevinden uzaklaştırma cezalarının daha sıkı kayıtlara bağlanması (…)”gerekmektedir. (6) Örneğin; kademe ilerlemesi durdurması alan bir öğretmen 10 yıl boyunca başöğretmen olamamaktadır. Bu cezayı alan akademisyenler 5 yıl idarecilik görevini yerine getirememektedirler. Eğer akademisyenin idarecilerle bir sorunu varsa kademe ilerlemesi durdurması cezası akademisyene sopa niyetine kullanılabilmektedir. Üniversitelerde yapılan disiplin soruşturmalarında idarenin takdir yetkisi sınırsız olmakta ve bu durum akademisyenle idarecileri karşı karşıya getirmektedir. Çoğu disiplin soruşturmaları prosedür yerine getirilsin diye yapılmakta ve bu durum adaletsizliklere yol açmaktadır. Yapılan disiplin soruşturmalarında hukukun temel ilkelerinden olan “masumiyet karinesi” ihlal edilmektedir. Disiplin soruşturması geçiren kamu görevlisine potansiyel suçlu gibi davranılmaktadır. Bazı soruşturmacı ve Disiplin Kurulları soruşturma geçiren kişilerin savunmalarını dahi detaylı incelememektedirler. Çünkü kararlar genellikle önceden bellidir. Özellikle üniversitelerde rektör ve dekanların idari soruşturmalardaki yetkileri kısıtlanmalıdır. Disiplin soruşturmalarını yürütecek bağımsız komisyonlar kurulmalıdır. Bu komisyonlarda hukuk uzmanları da yer almalıdır. Çünkü günümüzde disiplin soruşturması yürüten bazı akademisyenlerin hukuki bilgiyi bir kenara bırakalım, kendi kurumlarının disiplin mevzuatına bile yabancı olduğu söylenebilir. Keyfi verilen disiplin cezaları aynı zamanda mahkemeler kaybedildiğinde kamu zararına yol açmaktadır. Hukuksuz olarak verilen disiplin cezaları neticesinde mahkemelerdeki tazminat kararları sorumlulara rücu ettirilmelidir. Böylelikle keyfilik önlenebilir. Batı’daki gibi üniversitelerimizde idari birim akademisyenlerden seçilmek yerine profesyonel kişilere görev teslim edilmelidir. Son tahlilde herkes işini yapmalı; akademisyenler bilimle, profesyonel idareciler üniversitelerin düzeni ile ilgilenmelidir.

Kaynakça

4) Turan Yıldırım, “Kamu Yararı ve Disiplin Cezalarının Affı”, Anayasa Yargısı, C:17, S: 1, 2001, s. 444-445.

5) https://songelisme.com/memurlar-sicil-affi-bekliyor-bakan-isikhanin-sicil-affi-sozu-ne-zaman-uygulanacak/

6) Yıldırım, agm, s. 449.

 

 

Memur ve Diğer Kamu Görevlileri Disiplin Affı Demokratik Haktır: Ne Yapmalı?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin