Advert Advert
Girayalp KARAKUŞ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik Eleştirinin Eleştirisi

Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik Eleştirinin Eleştirisi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Dr. Öğr. Üyesi Girayalp Karakuş

İlericilik-gericilik tartışması Aydınlanma Çağı ile birlikte günümüze değin gelmiştir. Peki ilerici ve gerici şahısların özellikleri nelerdir? İlerici yeniliği savunurken gerici statükoyu korumaya çalışır. Birisi nakilci iken diğeri akılcıdır. Gerici sürekli geçmişe özlem duyarken, ilerici bugünü ve geleceği arzu eder. (1) Bu makalede milliyetçi-muhafazakâr camianın önemli ideologlarından Prof. Dr. Erol Güngör’ün kültür değişmesi, milli karakter ve Türk-İslamcı görüşleri ile ilgili bazı düşünceleri ele alındı. Erol Güngör en katı muhafazakâr düşünceleri bilimsellik sosu katarak okuyucuya sunabilen bir bilim insanıdır. Ancak görüşlerinin modernizm çağında geçerliliğini kaybettiğini söylemek gerekir. Güngör tezlerini kanıtlamak için kendisi gibi muhafazakâr camiadan gelen kişileri refere etmiştir. Güngör ile ilgili eleştirilerim Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik adlı kitabından alıntılardan oluşmaktadır. Milliyetçi-muhafazakâr düşüncelerin etkisinde kalan Güngör, oldukça keskin genellemeler yapmaktadır. Örneğin; Türklerin İslâm’ı kabul etmesiyle şuurunu bulması, Ulül emre itaat kavramının İslam öncesi Türkler’de de bulunduğu, kültür ile milli karakterin birbiri ile bağlantılı olduğu gibi varsayımlar…

Önsel olarak Türkler İslam’ı kabul etmeden önce de büyük bir medeniyeti olan bir millettir. Hatta İslam’ın kabul edilmesiyle birtakım hurafelerin Türkler’e zarar verdiği bile söylenebilir. Statükoculuk, kestirmeci kadercilik, atalet, iradeye olan inancın yitirilmesi Türklerin İslam’ı kabul etmesiyle gerçekleşmiştir. Ama sorun İslam’ın yanlış yorumlanması idi. Zira İslam statükocu değil devrimcidir. Hz. Muhammet iyi bir örgütçüdür. İslam salt kadercilik yerine tedbiri önemsemektedir. Ulül emre itaat ise Araplar’dan Türkler’e geçmiş bir anlayıştır. İslam öncesi Türkler’de komünal bir yaşam vardı. İdareciler halk ile iç içeydi. Hakan seçimle belirlenirdi. Dayanışmacılık Türklerin en önemli özelliği idi. Devletin halk için var olduğu anlayışı hâkimdi. Ancak ulül emre itaat kavramı yani devlete ve idarecilere kutsiyet atfetmek Arap alimlerinin uydurduğu bir safsatadır. Emevi zihniyetinin bir ürünüdür. Türkler devlete ve idarecilere saygı duyar ancak onlara doğaüstü güç atfetmezdi. Yani devlet ve idareciler kanun çerçevesinde kaldıkları sürece sözleri geçerliydi. Araplar Ulül emre itaatın dinsel olduğunu kanıtlamak için sahte hadisler bile uydurmuşlardır. Bu hurafeye ne yazık ki Türkler, İslam’ı kabul edince inanmışlardır. Selçuklular ve Osmanlılarda bu zihniyetin kırıntıları vardır ve hâlâ Türk toplumu sorgulamaz biçimde devletçidir. Kültür ile milli karakter arasındaki bağlantıya gelmek gerekirse Milli karakter diye bir şey yoktur. Bir milletin içinde iyi insanlar da vardır ve kötü insanlar da. Örneğin; Erol Güngör’ün betimlemesiyle Türk toplumunda Yahudiler korkak, tüccar zihniyetli menfaatçi insanlar olarak bilinmektedir. Oysa Siyonist olmayan Yahudilerin içinden de düzgün karakterli insanların çıktığı görülmüştür. İtalyanlar şımarık, İspanyollar tembel, İngilizler kurnaz gibi genellemeler milli karakteri yansıtmaz. Batılılar’da aynı şekilde Türkler’e yönelik genellemeci pejoratif söylemlerde bulunmaktadır. Onlara göre; Türkler kadınlara düşkün ve savaştan başka bir şey bilmeyen barbar millettir. Gerçekten de Türklerin hepsi böyledir diyebilir miyiz? Tabii ki hayır… Erol Güngör’ün milli karakter konusunda kültürü devreye sokmaktadır. Elbette ki bir ferdin yetiştiği sosyal çevre ve kültür karakterinin şekillenmesinde etkilidir ancak tek başına bu olgular genelleme yapmamız için yeterli değildir.

Sonuç olarak Erol Güngör entelektüel kimliği olan birisi olmasına rağmen bir takım ideolojik saplantılardan kurtulamamış bir bilim insanıdır. Özellikle Türk-İslam sentezinin savunuculuğunu yapan biri olarak öne sürdüğü tezler kanıtlanmaya muhtaç olduğu söylenebilir. Avrupa kültürü ile Avrupa medeniyeti kavramını bir görmesi de tartışmaya açıktır. Zira kendi mahallesinden olan Ziya Gökalp bu konuyu diyalektik biçimde şöyle formül geliştirmiştir:

“Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, Avrupa medeniyetindeyim.” (2)

Kaynakça

  • Recep İhsan Eliaçık, İslâm’ın Yenilikçileri, C:1, İnşa Yayınları, İstanbul, 2012, s. 14-15.
  • Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Töre Devlet Yayınevi, Ankara, 1980, s. 10.

Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik Eleştirinin Eleştirisi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin