Evet, haklısınız itibardan tasarruf olmaz ve etmeyelim. Hiç kimsenin itibarından tasarruf etmeyelim. Çünkü, bu ülkede yaşayan her birey çok ama çok değerlidir. Her bireyin ayrı bir itibarı ve onuru vardır. Ne onurlarını kıralım ne de itibarlarını zedeleyelim.
Ben de katılıyorum bu söze. ”İtibardan tasarruf olmaz ve itibardan tasarruf etmeye kalkmayalım.” Ancak, bu söz sadece devletin üst kademesi için değil tüm kademesi için geçerli olmalı
Devletin Yönetim kademeleri vardır.
Cumhurbaşkanlığı, meclis, hükümet/bakanlar ve devletin ana omurgasını oluşturan memurlar.
Bana göre itibar, kadrolarda olur. Kadrolarda yer alıp devleti temsil eden herkesin itibarı olmalıdır.
En alt kademesinden, en üst kademesine kadar tüm devlet memurlarının ve onları emeklilerinin itibarı eşit olmalıdır. Çünkü, hepsi devleti temsilen görev yapar ve sonunda görevlerini bırakırlar.
Şimdi bakalım kim neden tasarruf edemez?
Mesela, öğretmen itibarından tasarruf edemez. Çünkü, öğretmen geleceğin rol modelidir. Peki, öğretmenin emeklisi itibarından tasarruf edebilir mi? tabi ki edemez. Her ne kadar emekli olsa da toplumun içinde bulunduğu sürece hocam ya da öğretmenim diye hitap devam eder. Peki, kırk beş yıl devlete çalışmış ve şu an asgari ücrete yakın bir maaş öğretmenin ya da hemşirenin itibarı sizi hiç mi ilgilendirmiyor? Bu meslekler devletin asli unsurları değil midir?
Bunun meslek olarak örneklerini çoğaltabiliriz. Ancak, ben diğer mesleklerin itibarı için ayrı ayrı değinmeyeceğim. Ama, genel olarak bir niteleme yapacağım.
Örneğin, yedi bin beş yüz lira alarak geçinmeye değil yaşamaya çalışan emekli bir vatandaşın mağduriyeti itibardan tasarruf gerektirecek bir durum mudur?
Yoksullukla mücadele ederek zor şartlarda yaşamaya çalışan, devletin bağladığı birkaç lira ile geçinmeye değil yaşamaya çalışan bir vatandaşın durumu itibardan tasarrufu gerektirecek bir durum mu?
Ülkede yaklaşık beş milyona yakın ailenin en doğal ihtiyacı olan makarna vb. yiyecekler ile kömür yardımı almasının itibardan tasarruf olmayacağı fikrini geliştirmesi gerekmez mi?
Bütün bu itibardan tasarruf olmayacağı konusu iç ve dış düşmanlara karşı ülkenin itibarını yerle bir etmiş olabileceği ve onlara karşı itibarsızlaşmış olabileceğimiz fikrini düşünen olmaz mı?
Ülkede ekmeğe, soğana, patatese, ete, süte, peynire ulaşamıyor olması ülkemizin genel itibarını zedeleyici bir durum değil midir?
Ev kirasını ödeyemediği için ev sahiplerinin saldırılarına uğranmış olması itibarımızı zedelemiyor mu?
Zar zor geçinmeye hatta yaşamaya çalışan yaklaşık on altı milyon emekli insanın devletin isteği ile verilmiş altmış beş yaş üstü ücretsiz ulaşım kartlarının iptal edilerek onları evlerine mahkûm etmek itibardan tasarrufun anlamsızlaşmış olduğunu açıklamıyor mu?
Devletin çalışan memurlarına belli bir oranda zam yapılıp, yasaya göre emeklilerinin de aynı şekilde yararlandırılması gerekirken, emeklilerin adeta açlığa mahkûm edilmesi ve şehirlerden ücra köy ortamlarına gönderilmesi gibi algılanan bir düşüncenin devletin itibarını zedeleyeceği fikri aklınız gelmiyor mu?
Devletin üst düzey kadrolarında itibardan tasarruf olmazken, devletin icra ve yönetim kadrolarının ana omurgasını oluşturan yaklaşık yedi milyona yakın çalışan devlet memurlarının ve yaklaşık aynı orana sahip emeklilerinin onuru ve itibarı kimseyi ilgilendirmez mi?
Şayet illa da “İtibardan tasarruf olmaz.” diyorsanız; ülkenin tüm kadrolarına eşit yaklaşın ki, hem vatandaşın hem sizin hem de devletin itibarını zedelemeden daha çok koruyabilelim.
Yaşar GELER