Suriye yeniden karışıyor ve 25 ayrı noktada/yörede eşzamanlı olarak başlayan sivil itaatsizlik giderek yaygınlaşıyor.
Bombalama, sabotaj, silahlı çatışma, askeri operasyonlar sıradan günlük olaylar haline geliyor.
Suriye’de Beşşar Esad hükümetinin 16 Ağustos 2023 tarihinde aldığı akaryakıt masrafını destekleme kaldırma kararından bir gün sonra Dera ile Suveyde gibi illerinde gösteriler başladı.
Memur ve emekli maaşlarının yeterince artırılmaması ise hoşnutsuzluğu daha da artırdı. Protestocular Suveyde kentinde, iktidardaki Baas partisinin yerel ofislerini bastılar.
Şehri başkent Şam’a bağlayan bir otoyol kısmen kapatıldı. Protestocular Suveyde’deki meclis binasının dış duvarında asılı bulunan Esat’ın portresinin üstüne kırmızı boya attı.
Ana meydanda toplanan göstericiler ise Beşşar Esad’ın büyük bir posterini yaktılar ve “Git, git, git Esad! Yemek yemek istiyoruz!” şeklinde sloganlar attılar.
Ülkenin güneyinde Ürdün-Suriye sınırına yakın Dera şehrinde başlayan Mart-Mayıs 2011 tarihleri arasındaki sivil itaatsizlik, zaman içinde iç ve dış güçlerin müdahaleleriyle birlikte iç savaşa dönüştürülmüştü.
Bu trajik olayın 12. yıldönümünde Dera ve Suveyde (Horan) gibi güney mıntıkalarda yaşayan ahali, “onur, özgürlük, demokrasi ve insan hakları” talebiyle tekrar sokaklara döküldü.
18 Ağustos’ta başlayıp, 20 Ağustos’ta her kesimden insanın katılımıyla yığınsal itaatsizlik halini alan gösteriler hemen durulacakmış gibi görünmüyor.
Bilhassa Suveyde’nin en kalabalık inanç topluluğu sayılan Dürziler ile ona destek veren diğer toplulukların sahiplendiği bu eylem, muhtemel sivil isyanın ön habercisi sayılabilir.
Dayanışma ve destek eylemleri
Suveyde halkına ülkenin kuzey, doğu ve batısındaki yörelerden aktif (sokaklarda gösteri ve eylem yapmak gibi) destek var. Şöyle ki:
- 25 Ağustos’ta Halep’in kuzeyindeki Azez şehrinde, ‘Suveyde protestocularıyla dayanışma gösterisi’ düzenlendi.
- 27-28 Ağustos günlerinde Suriye-Irak sınırındaki Deyrizor ile çevresindeki bazı Arap aşiretleri, dayanışma ve destek açıklamaları yaptı.
- Cebel’ul Arap’taki Bedevi aşiretlerinin evlatları adına yayımlanan bildiride, kader birliği vurgulandı ve rejimin baskıcı kararlarının neden olduğu ekonomik bozulma karşısında sessiz kalınmaması çağrısı yapıldı. 1
- 26 Ağustos’ta Afrin ve İdlib’de; 28-29 Ağustos akşamı Halep’in Eşrefiye ve Selahaddin gibi mahallelerinde dayanışma gösterileri düzenlendi.
O sırada Şam yönetimine bağlı iki farklı milis birimleri arasında silahlı çatışma çıktı.
Rojava’daki Ulusal Eşgüdüm Heyeti, protestocuların taleplerini desteklediğini şu sözlerle dile getirdi:
Suriye genelinde ses getiren Suveyde ve Dera halkının ekonomik nedenlerle protesto hareketi başlatarak rejimin değişmesi ve yerine âdemi merkeziyetçi bir düzen getirilmesi yolundaki talebini destekliyoruz.
Ekonomik sıkıntılardan ötürü galeyana gelen Suveydelilerin bu tepkisi meşru ve haklıdır. Zira mevcut iktidar sıkıntıları, sorunları ve meseleleri çözmemek için inat ediyor. Siyasi çözümsüzlükte direniyor; Arap dünyasının ülkedeki derin siyasi-ekonomik krizin giderilmesine yönelik inisiyatifine ek olarak Rojava’daki yönetimin barış girişimlerini görmezden geliyor.
Esasen uluslararası camia ile Arap dünyası, Suriye halkının manevi, siyasi, insani meselelerinin çözümü için girişimlerde bulundular; BM tarafından alınan 2254 sayılı karar gereğince Suriyeliler arasında Arap ülkeleri gözetiminde ve uluslararası güvencesinde yapılacak siyasi çözümü destekleyeceklerini açıkladılar.
Söz ve karar hakkının Suriye halkına verilmesi suretiyle ülkedeki kriz çözülüp radikaller (cihatçılar, radikal siyasi İslamcı kesimler) mücadele-çatışma alanından çekilmeye zorlanabilirler. 2
Ekonomik ve siyasi talepler ön planda
18 Ağustos’ta Suveyde ve kırsal kesimlerde başlayan protestoların ilk çıkış sebebi ekonomik sıkıntılar ve zor hayat koşullarıydı.
El Cezire TV kanalına konuşan 25 yaşındaki Cemil, “Ekonomik gerilemeyi, ülkenin içinde bulunduğu kaos durumunu ve cumhurbaşkanlığından en küçük devlet dairesine kadar tüm devlet kurumlarındaki yaygın yolsuzluğu protesto ediyoruz” şeklinde bir açıklama yaptı.
Bir başka genç, “Beni protestocularla birlikte sokaklara döken ana neden, hayat pahalılığının, çocuklar ve yaşlılar için ilaç eksikliğinin, elektrik ve su yokluğunun yanı sıra tüm tutukluların serbest bırakılmasını talep etmektir…” dedi.
Dürzi mezhebinin ruhani önderi Şeyh Hikmet el Hicri ise El Cezire’nin haberine göre şunları söyledi:
Mevcut ekonomik durumdan derin endişeliyiz; değişim ve adaletin sağlanması için harekete geçilmelidir. Bu gösteriler, Suriye halkının haklı sesidir. Ancak şiddet eylemlerini kınıyoruz.
Yeni sayılan “10 Ağustos Hareketi”, ekonomik talepleri üç noktada özetliyor:
100 dolar asgari ücret, en az 20 saat elektrik verilmesi, siyasi tutukluların serbest bırakılması.
Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Petersen, “Gıda, ilaç, yakıt gibi temel ihtiyaçların fiyatları kontrolden çıktı. Suriye’nin her bölgesinde, her topluluk bu durumdan etkileniyor. Birçok kişi ailesine yemek bulabilmek için mücadele ediyor” diye konuştu.
“İkiye katlanan memur maaşlarının aylık 13 dolara yükseldiğine” dikkat çeken Petersen, “Buna karşın haziranda aylık alışveriş sepetinin en az 81 dolara dolduğunu” hatırlattı.
İki haftalık süreç içinde giderek taleplerin siyasi bir nitelik kazandığı göze çarpıyor. Taşınan pankartlarda şu tür tespitler görülüyor:
- “Suriye rejimi iflah ve ıslah olmaz.”
- “Rejim çökerse, halk kurtulur. Beşar Esat gitmelidir!”
- “Suveyde’de Beşşar Esad, İhvancı hareket ve Koalisyon birliklerine yer yoktur!”
- “Şam yönetimi, Suveyde’deki kitle hareketini küçültüp cüce gösterme gayretindedir.”
- “Halkın ekonomik talepleri hükümeti götürecektir.”
- “Suveyde’deki olay açlık değil, onur kalkışmasıdır.”
- “Hayat şartları ile hükümet değişene kadar sokaktayız!”
- “BM tarafından alınan 2254 sayılı karar gereğince: Özgürlük, demokrasi, insan hakları ve insana yakışır bir hayat imkânı tanınıncaya kadar mücadeleye devam!”
Al-Rased adlı haber sitesinde yayınlanan bir video kaydında Melhli protestocuların, “Suriye’nin Rusya ve İran’a kiraya verdiği limanları, havaalanlarını ve arazileri geri istiyoruz!” talebini de seslendirdikleri görülüyor.
19 Ağustos’ta Dera şehrinin tarihi Emevi Camii önünde toplanan protestocular, tutukluların serbest bırakılması ve Esad hükümetinin devrilmesi gibi siyasi taleplerde bulundular.
Dürzilerin Esad yönetimine desteği ve itirazı
2011’de başlayan ve iç savaşa dönüşen Suriye’deki gelişmeler üzerine ülke nüfusunun yüzde 3 ile 5’ini temsil eden Bâtıni inançlı Dürziler, Esad’ın düşmesi durumunda, azınlık gruplarının hedef alınacağından ve topluluklarının Suriye’deki Sünni çoğunluk içinde yer alan cihatçılar tarafından ortadan kaldırılacağından korktular.
2015 yılında gerek güneydeki Suveyde ve kuzeydeki Cebel’ul Summak (Summak Dağı) yöresinde ilerleyen El Kaide uzantısı El Nusra Cephesi ve IŞİD milisleri, bilhassa Summak Dağı yöresini ele geçirince, orada yaşayan Dürzi topluluktan onlarcasını öldürdü, yüzlercesini inancından vazgeçip Sünniliğe geçmeye zorladı.
Dürzilerin türbelerine zarar verildi, mezarlıkları kutsal sayılmayıp kirletildi. Haziran 2015’te Qalb Lawzah köyünde bir grup Dürzi’nin vurularak öldürülmesi, Lübnan ve İsrail’de yaşayan Dürzi toplumları içinde büyük bir öfkeyi tetikledi.
Bazı Dürziler isyancı grupların saldırılarına karşı evlerini korumak için silaha sarılıp Halk Komiteleri’ni kurarken bazılarıysa Esad yanlısı bir milis grubu olan ve ordunun yanında savaşan Milli Savunma Güçleri’ne (NDF) katıldı.
Suveyde özelinde Dürziler, Suriye ordusuna 10 ila 20 bin arasında değişen sayıda asker-milis vermişlerdi.
Gelinen noktada hoşnutsuz ve iktidardan bizar olmuş Dürziler, Suriye ordu ve milislerine gönderdikleri evlatlarını geri çekiyorlar.
Suveyde’deki son protestolar sırasında bir halk önderi şöyle diyordu:
Vatan uğruna diyerek evlatlarımızı cepheye sürdüler; ben de buna kanarak oğlumu gönderdim. Ne yazık vatan onlar açısından bir yolsuzluk, koltuk ve diktatörlük manasına geliyormuş!
Suriye yönetimi, 1 Eylül günü Suveyde’deki kalabalık gösteriyle birlikte bazı Dürzi şeyhlerini yanına çekerek “böl ve yönet” taktiği gütmeye başlamış görünüyor.
Kuzey ve Doğu bölgelerinde yoğunlaşan çatışmalar
Suriye’deki karmaşık durum sadece güneydeki protestolardan ibaret değil. Türkiye ile Irak sınırlarında mevzilenmiş olan farklı silahlı birimlerin (Heyet-i Tehrir’il Şam-HTŞ, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu, SDG ve IŞİD gibi) giderek artan çatışmaları hâlâ gündemi meşgul ediyor.
2022 yılında ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), terör örgütü Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD’e) karşı yürütülen faaliyetlerle ilgili verileri paylaşmıştı. Buna göre:
ABD, müttefikleriyle beraber IŞİD’e karşı 313 operasyon düzenledi. Irak’ta 220 IŞİD mensubu öldürüldü, 159 IŞİD’li yakalandı; Suriye’de ise 466 IŞİD’li öldürüldü, 215 militan da yakalandı. Suriye’de 10 binden, Irak’ta ise 20 binden fazla örgüt mensubu cezaevlerindedir.
Yukarıdaki veriler iyimser bir izlenim bıraksa da IŞİD kaynaklı saldırı ve eylemlerin sayısında artış gözleniyor.
Örneğin: 12 Ağustos 2023 tarihinde Deyrizor mıntıkasındaki Amerikan Koniko petrol tesisleri, faili meçhul roketlerin hedefi oldu; Suriye Demokratik Güçleri (SGD) devriyesinin kullandığı zırhlı araç, 28 Ağustos 2023’te Haseke’nin güneyinde IŞİD roketiyle vuruldu.
North Press Ajansı, 28 Ağustos 2023 tarihli bülteninde Deyrizor yöresindeki IŞİD eylemleri ve SDG-Koalisyon Güçleri tarafından düzenlenen karşı operasyonlar hakkında şöyle bir bilanço yayımladı:
- 25 Ocak 2023’teki kapsamlı operasyon sürecinde Rakka ve çevresinde 127 cihatçı yakalanmış; daha önceki saldırıların faili olan gizli hücreler ortaya çıkarılmıştır.
- SDG, 27 Ağustos’taki operasyonda 13 IŞİD militanını tutukladı, teslim olmayanlar çatışma sonucu öldürüldü. Ayrıca uyuşturucu taşıyan 8 kişi yakalanırken, teslim olmayı reddeden 3 silahlı IŞİD’li öldürüldü.
- Haseke mıntıkasında 100’den fazla IŞİD cihatçısı ile şüpheli görülen 154 kişi yakalandı.
Yılbaşından bu yana IŞİD eylem ve saldırılarının sonucu şöyle özetlenebilir:
IŞİD’in gerçekleştirdiği saldırı sayısı 161 olarak tespit edildi. 71 saldırı SDG’yi hedef alırken, 42 eylem Suriye idaresine bağlı askerlere yönelikti.
İran destekli milislere 7 saldırı düzenlenirken, siviller 42 saldırıya maruz kaldılar. Suriye genelinde 355 kişi hayatını kaybetti, 201 kişi de yaralandı.
Aynı dönemde SDG, IŞİD ve diğer cihatçılara karşı toplam 77 operasyon gerçekleştirdi.
Bu süre içinde Suriye hükümeti IŞİD’e yönelik 5 operasyon düzenlerken, Türkiye sadece bir operasyon yaptı.
5 operasyon bölgedeki yerel birimlerce gerçekleştirilirken, 5 operasyon ise faili meçhul olarak kaldı.
Yeri gelmişken belirtelim: Deyrizor Askeri Meclisi Komutanı “Abu Havle” kod adlı Ahmed El Habil’in gözaltına alınması (halka kötü muamele, çetecilik yolsuzluk ve ajanlık suçlamasıyla-FB) üzerine yöredeki Suriye yönetimi destekli Arap aşiretleri SDG’ye tepki gösterdi.
SDG ise, “uyuşturucu tüccarları, çeteler ve yıkıcılara” yönelik kapsamlı operasyonuyla birlikte 48 saatlik OHAL ilan etti.
27 Ağustos-1 Eylül zaman dilimindeki çatışmada ölenlerin sayısı 52, yaralananların ise 58 olarak tespit edildi.
Suriye Demokratik Meclisi Yürütme Kurulu Başkanı İlham Ahmed, Deyrizor bölgesindeki istikrarsızlığın baş sebebini, Suriye hükümeti ile İran milisleri tarafından kışkırtmalarına bağladı. 3
2022 verilerine göre Rojava’dan Avrupa’ya göçen Kürt sayısı 4 kat arttı. En az 591 Rojavalı, tehlikeli Akdeniz yolculuğunu göze alarak Cezayir ve Fas üzerinde İspanya’ya ulaştı. 4
Bu sayının artacağının bir işareti de Türkiye kaynaklı top bombardımanı ile İHA-SİHA saldırılarının artmasıdır.
Nitekim gazeteci Mustafa Rüstem, 1 Haziran 2023 tarihli independent arabia gazetesindeki makalesinin başlığına şu ibareyi koymuştu:
Suriye Kürtleri, nefeslerini tutmuş Erdoğan’ın kendilerine yönelik tepkisini bekliyorlar.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) 26 Ağustos tarihli açıklamasında Suriye’nin kuzeybatısındaki Lazkiye vilayeti kırsalında Ansar’ul Evhed isimli cihatçı milislerin, İdlib’in güneyindeki Suriye ordusunun kışlasına yaptığı baskın nedeniyle taraflar arasında çıkan çatışmada 11 Suriyeli askerin öldüğünü, 20 kadarının da yaralandığını duyurmuştu.
North Press Ajansı‘na göre; bir tünelin patlatılması neticesinde 12 Suriye askeri öldü ve 17 kişi de yaralandı.
Görüleceği gibi Lazkiye ile İdlib arasındaki mevziler silahlı çatışmanın şiddetle sürdüğü mıntıkalardır.
Suriye Savunma Bakanlığının 28 Ağustos tarihli duyurusunda, Rusya ile düzenlenen ortak hava-kara operasyonu sırasında aralarında bazı “elebaşıların da bulunduğu çok sayıda teröristin saf dışı bırakıldığını” iddia etti.
SOHR ise son 48 saat içinde İdlib kırsalında yaşanan şiddetli çatışmalar neticesinde 19 Suriye askerinin öldüğünü, 19’nun da yaralandığını belirtti. Cihatçı örgütün kaybı ise 7 milis olarak kayda geçti.
Yeni idari kararlar ve ABD heyetinin ziyareti
Şiddetin yoğunlaştığı günlerde ABD Merkez Kuvvetleri (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla, IŞİD militanları ve ailelerinin tutsak edilip kapatıldığı SDG denetimindeki HOL ve ROJ kamplarını 23 Ağustos’ta ziyaret etti.
General Kurilla, “her iki kamptakilerin kendi ülkelerine geri gönderilmesinin bölgede huzur ve istikrara yol açacağını; SDG ile Koalisyon güçlerinin bu güvenlik ve insani problemi çözmeye çalıştıklarını” söyledi.
Üç Kongre üyesinden oluşan Amerikan Heyeti, 27 Ağustos’tan itibaren Rojava bölgesini gezerek farklı sivil toplum örgütleriyle görüştü ve Suriye muhalefetinin İstanbul’daki yetkilisi Bedr El Camus ile buluştu.
Rojava’daki mevcut yönetim bu münasebetle bir yandan denetim altındaki coğrafyayı yeniden isimlendirme, diğer yandan Fırat’ın doğusu ve batısındaki idari birimlerini merkezi bir yapıya kavuşturma kararı alırken; “toplumsal sözleşme” zemininde yeni bir idari yapılanmayı tartışmaya ve kamuoyu onayına açtı.
Geleceğe dair medyadaki yorumlar
Sahada bulunan gazeteci-yazar Fuad Azzam’ın, North Press ajansına belirttiği görüşleri ise şöyle:
Suveyde ili ve çevresinde meydana gelen gösteriler, ülke siyasetinde niteliksel bir sıçrama sayılır.
Evet, orta yerde hayat pahalılığı, yoksulluk, yokluk ve açlık var. Ekonomik kriz hayli derin. Halk ekonomik taleplerini de dile getiriyor. Ancak olayın siyasi rengi de ön plana çıkıyor.
Bu nedenle itaatsizlik eylemi, giderek toplumsal ve siyasal bir devrim niteliği kazanmaktadır. Halk, gerçek bir siyasi değişim/dönüşüm istemektedir.
Yolsuzluk, rüşvet ve uyuşturucu ülke çapında yaygın bir hal almıştır. Şimdiki yönetim bunlarla baş edecek durumda değildir. Ayrıca Suriye, İran’ın güdümündedir. Onun rızası olmadan köklü çözüm bulup uygulayamaz.
Ürdün’ün başkenti Amman’daki Arap yetkilileri, Suriye halkının hayatının iyileştirilip sıkıntılarının giderek düzeltilmesi için ortak kararlar aldılar. Ancak Suriye yönetimi, bunun yerine halkı açlığa mahkûm etti.
Düzen halkı aç bırakmıştır. Aç insanın onuru olmaz. Oysa halk sadece karnının doymasını değil, insanlık onuru ve şerefi için de ayağa kalkmaktadır. Ekonomik talepler kitleselleştikçe sosyal bir meseleye dönüşecektir. Sosyoekonomik mesele de zamanla politik bir nitelik kazanacaktır.
Bu kalkışma ve hareketliliğin bir veya birkaç ay içinde bitebileceğini sanmıyorum. Suveyde’de başlatılan kalkışma, bazı zamanlarda durulsa da dönüp yeniden alevlenecektir.
Arap Birliği Zirvesi’ne davet edilen Suriye Başkanı Beşar Esat ve çevresindekiler, askeri-siyasi alandaki kısmi başarılarını ‘büyük bir zafer’ diye pazarlıyorlar. Oysa bu sahte bir zaferdir.
Bu yanılgı veya sahtekârlığın yol açtığı kibir, yönetimin halka tepeden bakmasına ve kendisine muhalif olan herkesi ‘dış mihrakların aleti-uşağı’ ve ‘terörist’ diye damgalamasına yol açmaktadır.
Nitekim Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, Amman’daki Arap mevkidaşlarıyla görüşmesi sırasında şunları söylemişti: ‘Ürdün ve bilhassa Mısır, ülkemizde protesto zemini hazırlamak suretiyle Arap Zirvesi’nde dayatılan şartları kabul etmemiz için baskı ortamı yaratmak peşindeler. 5
Suriyeli muhalif gazeteci yazar Fayez Sara’nın, Şark’ul Avsat gazetesinde yayınlanan 27 Ağustos tarihli analizi, ülkedeki karmaşık sürece ışık tutacak nitelikte:
Ağustos 2023’teki Suriye tablosu, Suriye devriminin başladığı Mart 2011’den bu yana en karanlık tablo gibi görünüyor.
İç ve dış faktörler tabloyu daha da karanlık hale getirmekte rol oynuyorlar…
En önemli dış faktörler, uluslararası çözüm iradesinin yokluğunun devam etmesi ve en kötüsü de buna herhangi bir çözüme dair bahsin eşlik etmemesi.
Daha az önemli olmayan bir diğer gösterge ise Suriye’nin doğusunda askeri çatışma olasılığını artıran askeri yığınak. ABD öncülüğündeki bu yığınağın amacı, İran ve ona bağlı milislerin kontrolünde olan Irak ile Suriye arasındaki açık sınır koridorunun kapatılması.
Üçüncü önemli gösterge, ABD-Türkiye yakınlaşması dâhil olmak üzere dış/iç güçler arasında formüle edilmeye başlanan yeni ilişkiler.
Bu yeni ilişki formülünde ne Washington Fırat’ın doğusunda desteklediği Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) terk ediyor ne de Türkiye, Fırat’ın batısında kontrol ettiği bölgelerdeki vekil güçlerinden vazgeçiyor.
Dahası desteklediği Suriye Milli Ordusu’na (SMO) bağlı militanları, Suriye’nin doğusunda İran’ın kullandığı geçiş koridorunu kapatmak için ABD önderliğinde İranlı milislere karşı savaşabilecek güçlere katılmaya itiyor.
Önceki faktörlerin önemine rağmen, Suriye’nin durumundaki değişiklikler üzerinde en büyük etkiye sahip olan iç gelişmelerdir.
Bunların başında da bazılarının (rejimin kuluçka merkezi) saydığı Akdeniz Sahili bölgesi ile Suriye’nin güneyi (Dera ve Suveyde) dâhil olmak üzere Suriye rejimi tarafından kontrol edilen bölgelerde yaşanan gelişmeler geliyor…
Devam eden birçok gelişme ve toplumsal hareketin ortasında, rejimin politikaları ve çözüm önerilerini reddettiği göz önüne alındığında, Suriye’nin, topyekûn çöküşe giden bir süreç ile çöküşü durdurmayı amaçlayan süreç arasındaki bir çatışmanın içinde olduğu söylenebilir.
28 Ağustos tarihli İngiliz gazetesi The Times, Suriyeli gazeteci-yazar Fayez Sara’dan farklı bir tespit paylaşıyor:
Protestolar büyüse dahi Esad rejimini devirmeyecektir. Türkiye sınırındaki küçük bir alan ve doğuda Kürtlerin hâkimiyetindeki bölgeler dışında, ülkenin bütünü Esad’ın sıkı kontrolü altında.
Kıyıdaki üste bulunan hava kuvvetleriyle muhalifleri bombalayan ve sahada da Wagner’in paralı askerlerini kullanan Rusya’nın desteğini alıyor.
Esad ayrıca, Suriye’nin mayıs ayında Arap Birliği’ne resmen yeniden dâhil olmasıyla Arap çevrelerinde itibarını geri kazandı ve komşu devletlerle de görüşmeler sürüyor.
Rejim taraftarı Suriyeli yazar Hayyam El Zoobi, 28 Ağustos tarihli Ray El Yom gazetesinde hamaset dolu kendi fikrini yazıyor:
Mevcut kargaşa, ülkeyi bölüp parçalamak için hazırlanmış sinsi devletler oyunudur. Bilhassa ABD ile onun paralı askerlerinin bir planının uygulanmasıdır. Allah’ın izniyle Suriye (yönetimi) çökmeyecektir!
Sonuç babından esas soruya gelelim:
Galeyan veya kalkışma, sivil isyana dönüşür mü?
Mümkündür ama temkinli olmak şart, çünkü önümüzde yaşanmış bir tecrübe bulunuyor:
Aralık 2022’de kötüleşen ekonomik durum ve güvenlik sorunları nedeniyle Suriye’nin güneyindeki Suveyde bölgesinde protestocular, “Halk rejimin düşmesini istiyor!” sloganıyla valilik binasını basmıştı.
2022 Temmuz ayı sonlarında yine Suveyde merkezinde bir kalkışma yaşanmıştı.
Olay, Suriye istihbaratına bir şekilde irtibatlı olan Raci Felahut komutasındaki bazı birimlerin, Suveyde-Şam otobanında birkaç Dürzi vatandaşını alıkoymasının ardından meydana gelmişti.
Barışçıl protestolar, otobanlar dâhil şehre giriş çıkış yollarının kesilmesine yol açacak kadar yaygınlaşmış; bir Dürzi milis oluşumu sayılan Rical’ul Kerame (Onur Mücadelecileri) ile kolluk kuvvetlerinin silahlı çatışmasına dönüşmüş; 9 rejim yanlısı milis öldürülmüştü. 6
Dürzi isyanlarının tarihi ikinci bölümde devam edecek…
Kaynakça:
1. https://www.indyturk.com/node/657576/ 28 Ağustos 2023.
2. https://npasyria.com/164509/, 26 Ağustos 2023.
3. https://www.mepanews.com/deyrizorda-ypg-ile-arap-asiretler-arasinda-catismalar-62221h.htm, 29 Ağustos 2023. https://npasyria.com/165325/, 1 eylül 2023
4. https://npasyria.com/164761/
5. https://npasyria.com/164744/, 28 Ağustos 2023.
6. MEPA News, 7 Aralık ve 27 Temmuz 2022 tarihli iki haber.
© The Independentturkish