Bu bölümde, zulüm ve zorbalığa karşı isyan eden Horan Dürzilerinin tarihi serüvenine yer vereceğiz.
Dürzilik 11’inci yüzyılda, Ehlibeyt inancının bir kolu olan İsmaili mezhebi içinden doğdu.
Bu adlandırma, Orta Asya kökenli din adamı Muhammed bin İsmail El Derezi’den geliyor.
El Derezi, Mısır’da Ehlibeyt inancı esası üzerine kurulan Fatımi Devleti halifesi Hâkim Biemrillah’ı (996-1021) Tanrı’nın cisimleşmiş hali olarak görüyordu.
Ne var ki Dürzilerin ilahlık atfettiği Halife (hükümdar) Hâkim, El Derezi’yi 1016’da sapkınlıkla suçlayıp 1018’de idam ettirdi.
Halife Hâkim, 1021’de gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Dürziler onun kıyamet günü, evrensel adaleti sağlamak üzere yeniden ortaya çıkacağına inanıyor.
Hâkim’in halefi Ebu’l Hasan El Zāhir Billah Ali, sapkın inançlı saydığı Dürzilere zulmedip onları, ağırlıklı olarak Lübnan ve Suriye’nin uzak dağlık bölgelerine gitmeye zorladı.
Bugün Dürziler, Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 3-5’lik bir bölümünü oluşturuyor. Ülkenin değişik bölgelerinde Dürzi köyleri bulunuyor.
İdlib’in Cebel’ul Summak bölgesi de bunların arasında. Güney Amerika’da gözle görünür bir Dürzi camiası mevcuttur.
Dürziler, yüzyıllar boyunca zulme uğramamak için dinleriyle ilgili olarak adeta bir kapalı kutu gibi yaşadılar.
Sadece çok derin bir özveri ve Tanrı’ya adanmışlık sergileyen çok az sayıda Dürzi’nin, tam olarak dini törenlere katılmasına ve dini yazılara erişimine izin veriliyor.
Her ne kadar Dürziler bölgenin din tarihini biçimlendirmede belirgin bir rol oynamış olsalar da geleneksel bağlamda siyasal dinginci (political quietist) olarak değerlendiriliyorlar. 1
Lübnan, Suriye, İsrail ve Ürdün topraklarında yerleşik Dürzi topluluğun yoğun yaşadığı Suveyde’ye yakından bakalım.
Bunun için de öncelikle üç ülke sınırında yer alan Dürzi Dağı’nı bilmek gerekiyor.
Cebel el-Dürzi (Arapça: جبل الدروز, Dürzi Dağı), coğrafi açıdan Cebel Horan (Arapça: جبل حورانTürkçesi Horan Dağı) ve resmi olarak Cebel’ul Arap (Arapça: جبل العرب, Arap Dağı), Suriye’nin güneyindeki Suveyde vilayetinde yer alan yüksek volkanik bölgedir.
18’nci yüzyıldan önceye denk düşen dönemden bu yana bölge sakinlerinin çoğu Dürzi’dir. Ayrıca küçük gruplar halinde Müslüman ve Hıristiyan topluluklar bulunuyor.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Suriye’yi işgal edip yöneten Fransa’nın “böl ve yönet” politikası gereği kurduğu Cebel-i Dürzi Devleti, 1921-1936 yılları arasında Fransızların Suriye ve Lübnan Mandasına bağlı özerk bir bölgeydi.
Geçmişte, Cebel’ul Dürzi adı Lübnan Dağı’nda bulunan farklı bir alan için kullanılıyordu.
Suveyda’ya gelince, bu şehir Suriye’nin başkenti Şam’ın güneyi ile Ürdün sınırındaki Sünni muhafazakârların bulunduğu Dera şehrinin kuzeyinde yer alıyor.
Ülkenin 14 ilinden biri. 2011 yılı sayımına göre toplam nüfusu 770 bin olarak tespit edildi.
Suveyda, Bâtıni inançlı Dürzilerin (1980’deki sayıma göre yüzde 87.6-90 oranında) çoğunluk teşkil ettiği tek vilayettir. Doğu Ortodoks Kilisesi’ne bağlı Hıristiyanlar ise en büyük azınlığı (çoğu Rum Ortodoks olmak üzere yüzde 11 oranında) oluşturur. Sünni nüfus oranı sadece yüzde 2.
Dürzi Dağı’nın niçin tarih boyunca lav ve ateş püskürtme yerine her dönemin yönetimine cem gazabını yağdırdığını anlamak istersek, veri olarak karşımızda Londra merkezli ünlü Suudi dergisi El Mecelle‘nin 26 Ağustos 2023 tarihli nüshasında yayımlanan Filistinli/Suriyeli yazar Teysir Halef’in, “Dürzi Dağı’nın Laneti: Kavalalı İbrahim Paşa’dan Edib Şişekli (Çiçekli) Yönetimine Kadar” başlıklı araştırma dosyasını bulmaktayız.
Suriye-İsrail sınırına yakın Kuneytra şehrinde doğan (1967) Filistinli araştırmacı-yazar ve eleştirmen Teysir Halef’in roman ve öykü dâhil edebiyat ve tarih konulu 30’dan fazla kitabı bulunuyor.
“Osmanlı Suriye’sinde Kadın Hareketi” başlıklı ilginç bir araştırmaya da imza atan Halef, “Filozofların Katliamı” başlıklı romanı ile 2017 yılında Arabic Booker olarak bilinen Uluslararası Arap Roman Ödülü listesine girdi.
Suveyde’deki Dürzilerin son kalkışması münasebetiyle meselenin tarihi arka planına ışık tutan Halef’in yazısını esas almakla birlikte başka kaynaklardan da yararlanarak köylü niteliği ağır basan Dürzi isyanlarına, bilhassa Osmanlı ve Fransız hükümranlığının sürdüğü devirdeki siyasi üç olaya değineceğiz.
17’nci yüzyılın sonları ile 18’inci yüzyılın başlarında Şam Eyaleti (Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdün’ün kuzey kesimlerini kapsayan idari-coğrafi bölge) toprakları ile Anadolu’nun farklı yörelerindeki köylü isyanları nedeniyle Osmanlı yönetimi demir yumruğunu biraz olsun gevşetmek zorunda kalmıştı.
Bunu fırsat bilen Dürziler, 18 ve 20’nci yüzyıl arasındaki 200 yıl boyunca Bâb-ı Âli idaresinin başına bela oldular. Dürzi Dağı, “isyan kalesi” olarak anılmaya başladı.
Fransız işgali devrinde de şanına yakışır bir yol izledi ve 20 yıl boyunca sömürgeci Fransızları uğraştırdı.
18 ve 19’uncu yüzyıllarda Osmanlı yönetimine direnen Horan bölgesi Dürzileri, esas olarak üç kümeye ayrılmaktalar.
Birinci kümedekiler Lübnan’ın El Şuf (veya El Şevafne/El Eşvaf) bölgesi yerleşikleri olarak bilinir ki, bu grup 1711 tarihinde Yemen menşeli iki meşhur aşiret sayılan Qays ve Yemani arasında geçen Dara Muharebesi sonrasında kitleler halinde Horan bölgesindeki müstahkem dağ mevzilerine yerleşmişlerdir.
1860 yılında Hıristiyanlar ile Dürziler arasında Lübnan Dağı yöresinde çıkan savaş sonrasında ikinci küme de Horan’a gitmiştir.
Bu küme, aynı zamanda Filistin’in kuzeyindeki yüksek dağlık Celil (Galile) civarında bulunan Safad mıntıkası yerlisidir.
Dönemin Filistin beylerinden Şeyh Zahir El Umar El Zeydani (1695-1775) tarafından tehcir edilmişlerdir.
Üçüncü küme ise Horan’a İdlib vilayeti dolayındaki Summak Dağı (Cebel’ul Summaq) mıntıkasından 1810 yılında intikal etmiştir.
“Halep Cemaati” olarak da anılan bu topluluk, kitlesellik açısından ilk iki kümeden sayıca daha azdı. Ancak önderliği hayli etkili ve sözü dinlenir idi.
Nitekim Fransızlara karşı direnişin simgesi haline gelen namlı El Atraş Ailesi (عائلة الأطرش) bu topluluğu yönetip yönlendirmekteydi.
Aslen Halep kökenli olan bu aile, El Şuf mıntıkası menşeli rakibi Hamdan Ailesi’ni devre dışı bıraktığı 1876 yılından buyana Dürzi Dağı’nın hükümranlığını elinde tutuyor.
Osmanlı’ya kafa tutup tahtını sarsan ünlü Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa 1831 yılında Şam Eyaleti topraklarını ele geçirince, bölge ahalisinden askeri hizmet için adam toplama fermanı çıkardı.
Bölgenin her yanında tepkisel itirazlar ve kalkışmalar oldu. En güçlü kalkışma ise Dürzilerin yaşadıkları Horan diyarında yaşandı.
Silahlı ayaklanma, İbrahim Paşa’nın kuvvetlerini neredeyse helak etti. Çok sayıda asker kaybeden İbrahim Paşa, Şam Eyaleti’ndeki hükmünü ve itibarını yitirdi.
Şarkiyatçı, tarihçi ve Rus diplomatı Konstantin Mihaloviç Bazili (Базили Константи́н Миха́йлович) bu silahlı ayaklanmanın, İbrahim Paşa’nın şanını ve şöhretini nasıl sarstığını şu ibarelerle dile getirmiştir:
1837’de İbrahim Paşa Horanlı Dürzilerden 72 gencin Mısır yönetiminin askeri hizmetine verilmesini buyurdu. Dürzilerin hatırlı ve muhterem din önderini (şeyhini-mürşidini) Şam’daki konağına çağırdı. Ancak bilge Dürzi, gençlerin askerlikten muaf tutulmasını rica etti. Paşa divanındaki maiyet (görevliler) ise Dürzi şeyhine olmadık hakaretlerde (mesela sakalını yolmak gibi) bulunup kendisini aşağıladılar.
Bunun üzerine Şeyh, Mısırlı askerlerden intikam alınması ve kendilerine ağır bir bedel ödetilmesi gerektiğine karar verdi. Ancak niyetini açıklamayıp tersini yaptı. İbrahim Paşa idaresinin asker toplama faaliyetine yardımcı olabilmek için Mısırlı askerlerin kendisine refakat etmesini rica etti.
İbrahim Paşa, 400 kadar donanımlı süvari alayını Şeyh ile birlikte Horan’a gönderdi. Şeyh ile refakatindeki Mısırlı süvariler büyük bir törenle karşılanıp ağırlandılar: Aynı günün akşamı, Dürziler hepsini katlettiler. Kurtulan alay komutanı bir şekilde firar etti. Feci durumu İbrahim Paşa’ya bildirdi.
Olaya karışan Dürziler, kitleler halinde geçilmez dağlara sığındılar. Paşa’nın nizami ordusu dağlık bölgede subay ve komutanlar dâhil 15 bin askerini kaybetti.Dağlık bölgede vur-kaç ve partizan tarzı savaşta mahir olan Dürzilerin Osmanlı tahtını sarsan İbrahim Paşa’nın ordusunu yıpratıp mahvettiğini gören Kavalalı Mehmet Ali Paşa, emrindeki Mustafa Paşa’yı, partizan-çete savaşlarında becerikli 3000 kadar Arnavut kökenli askerle birlikte imdat için Horan’a gönderdi. Arnavut askerler de Dürzilerle başa çıkamadı.
1838’de İbrahim Paşa, isyancıları açlığa mahkûm etmek için dağlık bölgeyi kuşattı. Ancak ölmüş Mısırlı askerlerin üniformalarını giyen Dürzi partizanlar İbrahim Paşa birliklerini atlatıp cephanelik ve erzak deposuna kadar sızmayı başardılar.
İstediğini alamayan İbrahim Paşa su kaynaklarını kurutup, havuz türü göletleri zehirledi. Bu durum şaşkın halde olup suyun zehirlendiğini anlamayan Dürzilere ölüm getirdi. 2
Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid döneminde Dürziler devlete birkaç defa başkaldırdılar. En şiddetlisi 1879 yılındaki isyandı.
Abdülhamit’in reformcu valisi sayılan Mithat Paşa (1822-1884) padişaha gönderdiği raporunda şu ifadeleri kullanıyordu:
İsyanı bastırdım. Dürzilerin hezimete uğramasından istifade ederek Dürzi Dağı’nın da yer aldığı Horan vilayeti için yeni idari kural ve kaideler koydum. Bir kaymakam tayin ettim. Belediye Meclisi ve Zaptiye oluşturdum. Bir de Mahkeme kurdum. Bazı Dürzi önde gelenlerinin maaşlarını kestim. Bu maaşları memurlar arasından seçilip tayin edilenlere tahsis ettim.
Mithat Paşa, bölge idaresinde ıslahat yapmakla işlerin rayına oturacağını düşünmüştü. Gelgelelim hata yapıyordu. Mesela geleneksel halk önderlerini azledip yerine memurları koyması ters tepmişti. Her şeyden önce bu devlet memurları, Arapçayı iyi konuşamıyorlardı.
Kendi içlerinde sırlarına kavi olan Dürzi topluluk, Osmanlıya güvenmiyordu. Avrupa tarzı ıslahatların toplumdaki geleneksel önderliklerin ortadan kaldırılmasına yol açacağını ve inanç eksenli toplumu yozlaştıracağını düşünüyorlardı.
Üstelik Mithat Paşa’nın oturtmaya çalıştığı idari hiyerarşisi inançsal (mezhepsel) ve aşiretsel bir zemine aykırıydı. Dolayısıyla kendilerini dağlık bölgelere kapatan Dürziler, asker-sivil devlet görevlilerini bölgeye sokmuyorlardı.
Çaresiz kalan Mithat Paşa, askeri yöntemle bu işi kökten halletmek istedi. Dağlık bölgede harekât başlattı. Bu da reformcu Paşa’nın şanını lekeledi ve bölgede adeta bitip tükenmesine yol açtı. Valisi olduğu Şam diyarını terk ettiğinde, Dürzi Dağı’nda hâlâ isyan ateşleri yanıyordu… 3
Çatışan tarafların birbiriyle hesaplarının henüz kapanmadığının en canlı örneği Dürzi toplumuna hükmeden soylu El Atraş ailesinin evladı Sultan Paşa olmuştur.
5 Mart 1891-26 Mart 1982 tarihleri arasında yaşayan Sultan El Atraş (Arapça: سلطان الأطرش), yaygın olarak Sultan Paşa El Atraş olarak kayda geçer.
Kendisi, Suveyde’nin 20 km güneyinde, 1879’dan beri bölgeyi ismen yöneten ünlü Dürzi ailesi El Atraş’ın köyü olan El Kureyya’da doğdu.
Babası Zukan, 1910 yılında Sami Paşa El Faruki’nin kuvvetleriyle karşı karşıya geldiği El Kufr yakınlarında Osmanlılara yönelik şiddetli bir savaşa liderlik etti. Yakalandı ve 1911 yılında idam edildi.
Oğlu Sultan El Atraş ise, I. Dünya Savaşı patlak vermeden önce Balkanlar’da görev yapan bir Osmanlı ordusu askeriydi.
Sami Paşa askeri güç ve hile kullanarak sonunda Dürzi Dağı’nı işgal etmeyi başardı. Aralarında Sultan’ın da bulunduğu yüzlerce Dürzi gencini Balkanlar’a savaşmaya gönderdi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlılar isyan çıkmasından korktukları için, Dürzi Dağı yöresini rahat bıraktılar.
Sultan El Atraş, daha sonra Pan-Arap hareketler ve özellikle Hicaz’daki Arap İsyanı ile temasa geçebildi. İsyan başladığında Arap bayrağını Salkhad kalesine ve kendi evine dikti.
Arap kuvvetleri Akabe’ye ulaştığında, isyana katılmaları için 1000 adam gönderdi. Busra’ya ulaştıklarında 300 adamıyla birlikte kendisi de onlara katıldı.
Onun askerleri 29 Eylül 1918’de Şam’a giren ve hükûmet konağına Arap İsyanının bayrağını diken ilk kuvvetlerdi.
Sultan, isyandaki Arap güçlerinin lideri olan Haşimi Emiri Faysal’ın iyi bir dostuydu. Emir unvanı ve Suriye ordusunda paşa unvanına eşdeğer bir general rütbesi ile ödüllendirildi.
Daha sonra Irak kralı olan Faysal, Sultan’ın sürgün yıllarında ona yardımcı oldu.
Yeni bağımsız Suriye Krallığı, 24 Temmuz 1920’deki Meyselun Muharebesi’nden sonra Fransa tarafından işgal edildiği için uzun süre ayakta kalamadı.
Sultan, Fransızlara karşı savaşmak için adamlarını topluyordu ancak Fransız güçlerinin Şam’a girmesi ve ülkenin Dürzi Dağı’nın da aralarında bulunduğu beş devlete bölünmesiyle olayların hızla gelişmesi bu çabasını engelledi.
7 Temmuz 1922’de Fransız askerleri, kendisi yokken Sultan’ın evine sığınan Lübnanlı bir Şii isyancı olan Ethem Hançer’i yakaladı.
Hançer, Fransız General Henry Joseph Étienne Gouraud’ya suikast girişiminde bulunmaktan aranmaktaydı.
Sultan eve vardığında Hançer’in serbest bırakılmasını talep etti, ancak Fransızlar bunu reddettiler.
Birkaç gün sonra Sultan ve adamları, aslında uçakla Şam’a gönderilen Hançer’i taşıdığını düşündükleri bir Fransız konvoyuna saldırdı.
Fransızlar, buna Sultan’ın evini tahrip ederek ve tutuklanmasını emrederek karşılık verdiler. Sultan Paşa, Ürdün’e kaçtı ve daha sonra Fransız karakollarına baskınlar düzenledi.
Günümüzde bile sıkça anılan Suriye milliyetçisi bu Dürzi lider, Suriye Direnişinin (1925-27) başkomutanlığını yaptı.
1925 yılında Sultan Paşa El Atraş, Dürzi Dağı’nda patlak veren ve tüm Suriye ile Lübnan’ın bazı bölgelerine yayılan isyana önderlik etti. 4
Sultan Paşa, Fransızlara karşı direniş çağrısı yaptı:
Ey yüce Arapların torunları! Silah başına, silah başına! Gün mücahitlerin (direnişçilerin) özgürlük ve bağımsızlık uğruna mücadele günüdür. Dünya milletleriyle halklarının dikkatini çekme günüdür. Derin uykumuzdan uyanıp ülkemiz semalarını kaplamış karanlık yabancı tahakkümüne son verme günüdür.
On yıldan beri hürriyet ve istiklal için uğraşıyorduk. Kalemin susmasından sonra bu meşru mücadelemizi kılıç zoruyla yeniden başlatmalıyız. Taleplerimizin arkasındaki hakkımız yitip gitmeyecektir.
Bu isyan, tüm Suriye’yi kapsadığı ve isyancılarla Fransız güçleri arasında şiddetli çatışmalara sahne olduğu için Fransız Mandası’na karşı en önemli direnişlerden biri sayılır.
23 Ağustos 1925’te Sultan Paşa El Atraş, Fransa’ya karşı başkaldırıyı resmen ilan etti ve kısa süre içinde Şam, Humus ve Hama’da çatışmalar patlak verdi.
El Atraş, 21 Temmuz 1925’teki El-Kufr, 2 Ağustos 1925’teki El-Mezra ve Salkhad, Museyfire ve Suveyda başta olmak üzere birçok muharebe kazandı.
Fransızlar, manda (sömürge) yönetiminden beri en büyük kayıplarını verdiler. Beklemedikleri yenilgiler aldılar.
Misilleme olarak da başkent Şam’ın her yanını topa tuttular. Bazı tarihi mahalleleri yerle bir ettiler.
Horan Dürzileri, 20 yıllık Fransız yönetiminin kaderini belirlemiş oldular; Suriye’deki askeri ve siyasi müdahalenin sıradan bir gezi olacağı zehabına kapılan Fransız generallerin hayallerine son verdiler.
Son iki muharebede Dürziler yenilgiye uğratılınca Sultan Paşa Ürdün’e kaçtı ve sonunda affedildi. Fransa-Suriye Antlaşması’nın imzalanmasının ardından 1937 yılında Suriye’ye döndü. Halk tarafından büyük bir törenle karşılandı.
Özetle Sultan Paşa El Atraş, Dürzi toplumunun ve genel olarak Suriye’nin kaderinin belirlenmesinde önemli bir rol oynadı. 5
Horan Dürzileri, sadece yabancı tahakkümü ve baskısına karşı değil, aynı zamanda içerideki zorbalığa karşı da amansız bir mücadele verdiler.
Dürzi toplumunun gelenek, inanç ve göreneklerini ciddiye almayan dönemin albay rütbeli (1953-1954 yıllarında Suriye Devlet Başkanı) Edip Çiçekli’ye de başkaldırdılar.
Suriye’deki Kürt bir ailenin çocuğu olan Çiçekli, Siyonist planlarına karşı mücadele odaklanmıştı.
Popülist bakış açısına uygun olarak “Filistin’in kurtarılması” için seferberlik benzeri kitle toplantıları düzenleyip hamasi nutuklar atıyordu.
Kendine has devlet aygıtını ve medyasını oluşturduktan sonra baskı aygıtını (istihbarat, emniyet ve ordu) kurdu.
Cumhurbaşkanı’nın tepeden inme reformlarına ve bilhassa okullardaki ders müfredatını tümüyle değiştirme yolundaki dayatmasına karşı çıkan politikacı, parti başkanı, öğrenci, öğretmen ve basın mensuplarını tutuklattırıp işkenceden geçiriyordu.
Bunlar arasında Suriye ve Dürzi Cemaati’nin milli kahramanı Sultan Paşa’nın siyasi aktivist oğlu olan Mansur da bulunuyordu.
Edip Çiçekli, bu kapsamda “isyan ocağı” sayılan Dürzi Dağı ahalisinin üstüne askeri birimlerini gönderdi. Harekât sırasında askerler halka her türlü zulüm reva gördüler. Olmadık suçlara bulaştılar.
Bunun üzerine Dürzi ahali, başlangıçta protesto gösterileriyle yetindi. Ancak kendilerine karşı zor ve şiddet kullanılınca da silahlandılar; on binleri bulan ordu birliklerine karşı koydular.
Onları kuşatıp esir aldılar. Sıradan erler serbest bırakıldı. Zira tarihi önder Sultan Paşa El Atraş, “Bunlar halkın evlatlarıdır, serbest bırakılmalıdır” demişti.
Bu duruma öfkelenen Çiçekli, Dürzi Dağı bölgesine askeri yığınak yaptı. Bahanesi şuydu:
Irak Başbakanı Nuri Said, İngiltere öncülüğünde kurulacak olan Bağdat Paktı’nın (1954) zeminini oluşturmak üzere Dürzi bölgesinde çok sayıda silah ve mühimmat dağıtmıştı! Bu silahlar Horan Dürzi Dağı bölgesinde saklanmıştı!
Çiçekli’nin başlattığı kapsamlı askeri hava ve kara operasyonu sırasında Suveyde şehri ile dağlık bölgelerine bomba yağdırıldı.
Kadın, erkek, yaşlı, genç ve çocuk demeden hedeflenip katledilen insanlar kitleler halinde bölgeden kaçarken, Dürzi milisler kendilerini savunmaya başladılar. Neticede yüzlerce insan öldürülmüş oldu.
Katliama aldırmayan Cumhurbaşkanı Çiçekli şöyle diyordu:
Düşmanım olan yılanın başı Dürzi Dağı’ndadır, gövdesi ise Hums ile Halep’e kadar uzanmaktadır.
Dürzi Dağı, gazabını bir kez daha göstermiş oldu. 25 Şubat1954 yılında askeri darbeyle devrilen Edip Çiçekli, Beyrut’a kaçtı.
Güvenlik nedeniyle Lübnan’dan Brezilya’ya gitti. Navvaf Ğazale isimli bir Dürzi delikanlı tarafından, Suveyde halkına yapılan katliamın intikamı babından sokak ortasında vurularak öldürüldü. 6
Kaynakça:
1. https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/06/150623_durziler_analiz, 24 Haziran 2015.
2. https://ar.wikipedia.org/wiki/, قسطنطين ميخالوفيتش بازيلي.
3. https://www.majalla.com/node/298236/, 26 Ağustos 2023.
4. https://tr.wikipedia.org/wiki/ Sultan El Atraş maddesi.
5-6. https://ar.wikipedia.org/wiki/ Arapça ansiklopedi, Edib Çiçekli maddesi
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish