Bugün, bir annenin, bir kadının, bir insanın hikayesini konuşuyoruz. Gülşen Çalışkan, 45 yaşında, beş çocuk annesi bir kadın. Mardin’de, sadece bir muhtarlık seçimi yüzünden başlayan bir kavganın kurbanı oldu. Başına aldığı taş darbesi onu 144 gün boyunca hastane odasına mahkum etti. 144 gün boyunca yaşama tutunmaya çalıştı, ama ne yazık ki bu mücadelesini kaybetti. Ölmeden önce son nefesinde failini işaret etti, adaletin peşine düşecek kadar güçlü bir ses bıraktı geride. Peki, o ses nerede yankı buldu? Maalesef, adaletin koridorlarında değil.
Bir yıl geçti, ama soruşturma dosyası tozlu raflarda bekliyor. İddianame hazırlanmadı, tek bir tutuklu yok. Gülşen’in işaret ettiği failler, onun son çığlığına rağmen özgürce dolaşıyor. Bu tablo, sadece bir ailenin değil, hepimizin vicdanında derin bir yara açıyor. Neden diye soruyoruz. Kadın olduğu için mi? Güçlü bir siyasi dayanağı olmadığı için mi? Yoksa adalet, gerçekten de sadece bazılarına mı hizmet ediyor?
Bir gazeteci olarak bu satırları yazarken elim titriyor, çünkü Gülşen’in hikayesi tek değil. O, bu topraklarda adalet beklerken sessizce hayata veda eden binlerce kadından biri. Her biri, bize bir şey anlatmaya çalışıyor: Adalet, bir lüks değil, bir haktır. Ama bu hak, nedense hep erteleniyor, hep öteleniyor. Gülşen’in beş çocuğu annesiz kaldı, ama bu yetimlik sadece onların değil, hepimizin ortak acısı olmalı. Çünkü adaletin sustuğu yerde, insanlık da susar.
Bu köşe yazısı, Gülşen Çalışkan için bir feryat olsun. Onun sessiz çığlığını duyurma vakti geldi. Eğer bugün onun için adalet aramazsak, yarın kendi kapımıza dayandığında adaleti nerede bulacağız? Soruyorum: Bir annenin son nefeste işaret ettiği faili bulmak bu kadar mı zor? Yoksa bu zorluk, sistemin değil, vicdanlarımızın mı bir yansıması?
Gülşen Çalışkan için adalet, sadece bir mahkeme salonunda değil, hepimizin yüreğinde başlamalı. Onun hikayesi unutulmasın, unutturulmasın. Çünkü adalet, sessizce veda edenlerin son çığlığıdır; unutulmak ise ikinci bir ölümdür. Şimdi ses verelim, Gülşen’in sesi olalım. Adalet, bir gün hepimize lazım olacak.