Bazı haberler vardır, anlatması da dinlemesi de ağırdır. Kalbinizi bir mengene gibi sıkar, ruhunuzu karanlığa gömer. Bu, öyle bir haber. Bir babanın, en kutsal sayılan bağları hiçe sayarak kendi öz kızına tecavüz ettiği, insanlığın utançla başını öne eğdiği bir trajedi. Bu haber, sadece bir vakanın özeti değil; bir ailenin, bir genç kızın ve bir toplumun yitip giden umutlarının çığlığıdır.
Erdoğan Esmer, dışarıdan bakıldığında sıradan bir adamdı. Belki bir esnaf, belki bir işçi; komşularının “sessiz, kendi halinde” dediği biri. Ama evinin dört duvarı arasında, karanlık bir gerçek saklıydı. Öz kızı N.E.’nin çocukluğu, babasının gölgesinde korkuyla geçti.
N.E., o yaşta bir çocuğun taşıyamayacağı bir yükle, sessizce hayatta kalmaya çalıştı. Annesinin çaresizliği, toplumun duyarsızlığı ve adaletin ağır aksak işleyişi, bu genç kızın yalnızlığını daha da derinleştirdi.
N.E.’nin hikayesi, bir gün jandarmaya denk gelmeleriyle gün yüzüne çıktı. Erdoğan Esmer, suçüstü yakalandı. Ancak bu, bir kurtuluşun değil, yeni bir dramın başlangıcıydı. Mahkeme tutanakları, babanın soğukkanlı beyanlarıyla doluydu: “Basit bir olaydı,” dedi utanmadan. Kendi kızına yaşattığı dehşeti, sanki bir yanlış anlaşılmaymış gibi savundu. N.E. ise korkudan ifadesini değiştirdi. O anki çaresizliği, belki de hayatta kalma içgüdüsüydü. Ama vicdanı, bu yalana daha fazla dayanamadı. Pişman olup savcılığa tekrar başvurdu, gerçeği haykırdı. Ne yazık ki, adalet, bu çığlığa yeterince kulak vermedi. Erdoğan Esmer, “delil yetersizliği” gerekçesiyle serbest bırakıldı.
Bu karar, N.E.’nin ruhunda yeni bir yara açtı. Babasının gölgesinden kurtulamamış, üstüne bir de toplumun yargılayan bakışlarıyla yüzleşmek zorunda kalmıştı. “Neden sustun?”, “Neden anlatmadın?” sorularıyla suçlanan yine o oldu. Oysa asıl soru şuydu: Bir çocuk, en güvendiği insan tarafından ihanete uğradığında kime sığınır? Bir toplum, bir kız çocuğunu koruyamıyorsa, hangi yüzle medeniyetten bahseder?
Erdoğan Esmer’in serbest kalması, sadece N.E.’nin değil, hepimizin yenilgisidir. Bu vaka, adalet sistemimizin eksikliklerini, toplumsal tabuların ağırlığını ve sessizliğin yıkıcı gücünü gözler önüne seriyor. N.E. bugün belki bir odada, belki bir sokakta, içinde taşıdığı acıyla yaşamaya çalışıyor. Onun gözlerinde, bir zamanlar masum bir çocuğun hayalleri vardı. Şimdi ise o hayaller, bir babanın ihanetinde kayboldu.
Bu satırları , N.E.’nin sesi olmak için yazıyorum. Onun gibi nicelerinin hikayesi karanlıkta kalmasın diye. Adalet, bir gün gerçekten yerini bulsun diye. Ve en önemlisi, bir daha hiçbir çocuk, en güvenli saydığı yerde böyle bir dehşeti yaşamasın diye. Erdoğan Esmer, belki bugün aramızda dolaşıyor. Ama unutulmasın ki, asıl cezayı vicdanlar verir. Ve hiçbir vicdan, bir çocuğun gözyaşını affetmez.