Emperyalizm, Türkiye’deki işbirlikçileri üzerinden, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri başlattığı mücadeleyi sürdürüyor.
Cumhuriyet düşmanları, üniter, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin yıkılması için bir cephe kurdular. Bu cephenin başını AKP, MHP ve DEM çekiyor.
Ana muhalefet partisi CHP’nin kendi ilkeleri üzerinden siyaset yapmak yerine, bu sosyoloji içinde sıkışıp kalmış popülist bir siyasete başvurması, koşulları değiştirmek için mücadele edeceğine, koşullara uyum sağlaması, ülke açısından umutları daha da zayıflatıyor.
Terör örgütü PKK’nin kurucusu ve on binlerce askerin, polisin, sivil vatandaşın katili Abdullah Öcalan ile müzakere ve onun serbest kalmasının yolunu açan AKP ve MHP, Mustafa Kemal’in askerlerini ihraç etmek üzere disipline sevk ediyor; Cumhuriyetin temel ilkelerini ve Atatürk devrimlerini savunan Nasuh Mahruki’yi tutukluyor!
Aynı süreçte, DEM adlı ayrılıkçı, etnik kimlikçi, Kürt milliyetçisi siyasi parti, Şeyh Sait gibi şeriatçı bölücü vatan hainlerini ve hilafetin, saltanatın geçerli olduğu dönemin sözde anayasası olan “1921 anayasasını” örnek gösteriyor; AKP ve MHP ile birlikte, o da cumhuriyete meydan okuyor.
Katalonya bölgesini İspanya’dan ayırmak için mücadele veren siyasetçiler hakkında, anayasal düzeni ve üniter yapıyı yıkmak girişiminde bulundukları için tutuklama kararı çıkartılırken ve siyaset yasağı getirilirken, Türkiye’de ayrılıkçı rüzgârlar estiren DEM, “demokrasi” maskesi altında anayasal düzene meydan okuyor!
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında olduğu gibi, İslamcı ve Kürtçü cephe, Cumhuriyeti yıkmak için yine ittifak halindeler!
Daha da acısı gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde yalpalamakta olan Cumhuriyetin kurucu partisini yönetenlerin, çıkış yolunu DEM’in kuyruğuna yapışmakta görüyor olmalarıdır