Prof. Dr. Süleyman Çelik
MetroPOLL Araştırma’nın kurucusu Özer Sencar’ın, “CHP hem kendine hem seçmenine hem kurucu babaları ve tarihine karşı dürüst olmak mecburiyetindedir. Mansur bey CHP’nin CB adayı yapılamaz. Bu kendi kendini inkar anlamı taşır” dedi ve bu sözler medyada yankı yaptı: (https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/metropoll-arastirmanin-kurucusu-ozer-sencardan-mansur-yavas-cikisi-2297575#google_vignette)
Aynı şekilde, özellikle kurucu babaları ve tarihine karşı dürüst olunacak olursa Ekrem İmamoğlu, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olabilir mi?
Mansur Yavaş gibi Ekrem İmamoğlu da CHP kökenli değil. Ne yazık ki Kemal Kılıçdaroğlu partinin genleri ile oynadı. Atatürkçüleri dışladı, partiyi CHP’nin kurucu değerlerine bağlı olmayan, hatta kurucu değerlere karşıt görüşte olan politika esnafı ile doldurdu…
İmamoğlu’nun politik tercihi, aileden Menderes, Özal çizgisinden gelmekte. Kendisi de bunu inkar etmiyor. Menderes için “demokrasi şehidi” diyor. Özellikle Turgut Özal hayranı. Bunu her fırsatta dile getiriyor.
İBB Başkanı olduktan sonra, Anıt Mezarının yanına, kendi ifadesiyle, “anısını yaşatmak üzere” Turgut Özal Müzesi ya da kendi deyişiyle “Anı Mekanı” yaptırdı. 16 Nisan 2023’de Semra Özal ve ailenin diğer bireyleri ile müzenin açılışını yaptı. Törene Kemal Kılıçdaroğlu ve çoğunluğu sağcı/ siyasal İslamcı politikacılar da katıldı (bknz. ekteki fotoğraf).
Törende konuşan Kılıçdaroğlu gibi kendisi de Turgut Özal’dan büyük övgü ile söz etti. 12 yaşında çocukken ‘seçim otobüsünün arkasından koşmasını ve Özal’ın otobüsten inerek yanağınızı okşamasını’ büyük bir zevkle anlattı!..
Müze’nin bir duvarına “Özal döneminde gelişmekte olan yeni dünya ekonomik sisteminin, ulusal devlet anlayışını ticari devlet anlayışına bıraktığını ve Özal’ın bu sistemi uyguladığını” yazarak Özal’ın devlet anlayışı ve ekonomi politikasını anlatmak istemiş!..
Özal’ın devlet anlayışı ve ekonomi politikası, CHP‘nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin “Kurucu Babaları”nın devlet anlayışı ile uyguladıkları kamucu ekonomi politikasının tam karşıtıdır. Bu sistem, emperyalistlerin “küreselleşme” masalıyla dünyaya dayattıkları yeni sömürgecilik yöntemi olan neoliberalizmdir…
Bu sistemi, 1970’li yıllarda ambargolar uygulayıp kuyruklar yaratarak Türkiye’ye de dayattılar ve sonunda 24 Ocak Kararlarıyla muratlarına erdiler. Ancak, halkı ezecek bu sistemi demokratik koşullarda uygulamak zor olacağından, “Bizim Oğlanlar” dedikleri Amerikancı generallere 12 Eylül Darbesini yaptırdılar. Darbeciler, Amerika’nın isteği doğrultusunda, Özal‘ı Başbakan Yardımcısı yaparak ekonominin başına getirdiler.
Generaller 1983‘de demokrasiye geçmeye karar verdiler. Fakat Amerika’yı çok sevdikleri için oradaki gibi iki partili sistem yaratmak istediler. Bir emekli generale sağcı, Başbakanlık Müsteşarına da solcu bir parti kurdurdular. Başka birçok parti daha kuruldu ama “veto” haklarını kullanarak onların seçime girmelerini önlediler.
Ancak birkaç ay önce Başbakan Yardımcılığından istifa ederek Amerika’ya gitmiş olan Turgut Özal Amerika’dan döndü ve Anavatan Partİsini (ANAP) kurdu. Generaller bunu veto edemediler. Çünkü Amerika izin vermedi…
Bu koşullarda seçime gidildi ve her zaman olduğu gibi Amerika’nın desteklediği parti, yani ANAP seçimi kazanarak iktidar oldu.
Emperyalistler ülkeleri sömürmek için, “böl, vuruştur ve yönet” klasik politikasını uygularlar. İşte, İmamoğlu’nun Özal Müzesinin duvarına yazdığı “ulus devlet döneminin kapandığı” savını, emperyalistler bu nedenle öne sürmekteler. Buna karşı kendi ulus devletlerini sıkı şekilde korumaya çalışmaktadırlar. Örneğin, Fransa’nın Ermeni asıllı politikacılarından Patrik Deveciyan, Banu Avar’ın kendisine “Ermeni asıllı” demesine itiraz ediyor. “Fransa bir ulus devlettir ve ben de Fransız yurttaşıyım. Yani Fransız’ım” diyor. Banu Avar’ın, “ama Türkiye’de insanlara Kürt, Laz, Çerkez, Süryani diyorsunuz” dediğinde, “o başka” diyor.
İşte, “o başka” sözü, “çünkü sizi bölmek istiyoruz” demektir. Ne yazık ki Ekrem İmamoğlu dahil, çoğu politikacı, güya kimseyi dışlıyor olmamak için, sık sık “Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Süryani, Alevi, Sünni vs.” diye saymaktadırlar. Bunu bilinçsizce söylüyorlarsa aymazlık içindedirler ve emperyalistlerin tuzağına düşmüşlerdir. Özal’ın iktidara gelmesiyle PKK terörünün başla(tıl)mış olması da tesadüf değildir! Bu bakımdan PKK yandaşı ya da sempatizanları “Kürt dostu” değil, “emperyalistlerin uşağıdır.”
Özal’dan sonra gelenler, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller vd. de aynı sistemi uyguladı. Ecevit- Bahçeli- Yılmaz koalisyon hükümeti döneminde, sistem çökmeye başlayınca Amerika Kemal Derviş adında bir mutemet adamını göndererek direksiyona onu geçirdi.
Kemal Derviş, 15 günde 15 yasa çıkarttırarak Türkiye ekonomisini tamamen küresel emperyalist sisteme bağladı. Buna koşut olarak, Türkiye’yi bölmek üzere dayatılan ‘Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri’ imzalandı.
Kemal Derviş bazı siyasal manevralar da yaparak AKP‘nin iktidar olmasını sağladı ve ondan bu yana neoliberalizm AKP tarafından uygulanmakta! Bu arada Ecevit- Bahçeli- Yılmaz’ın imzalamış olduğu İkiz Sözleşmeler AKP iktidarı döneminde, 2003’de Meclis’ten geçerek yasalaştı. Böylece İkiz Sözleşmeler ‘İkiz Yasalar’ oldu!..
Yaptırdığı müzenin duvarına o yazıyı yazdırdığına göre Ekrem İmamoğlu’nun da bu sistemi benimsediği ve iktidara gelince uygulayacağı anlaşılmaktadır. Bu arada Chatham Hause gibi, emperyalist karar merkezlerini tavaf ettiği ve bu ülkelerin elçileri ile de sıkı fıkı olduğu bilinmektedir. Dahası İkiz Yasalar kapsamında dayatılan “yerel yönetimlere özerklik” istemini dile getirmekte ve PKK’nın siyasal uzantısı olan parti ile kol kola olmaktan çekinmemektedir. Hatta son yerel seçimde, CHP’nin Afyon Belediye Başkan Adayı olan Burcu Köksal’ın, “başkan seçilirsem belediyeye herkes girebilir. Ama DEM Partililer giremez” deyince çok sinirlendi. CHP’nin patronu gibi konuşarak, “kendisine başka parti bulsun” dedi. Fakat Afyon halkı onun gibi düşünmedi ve CHP ilk kez Afyon Belediye Başkanlığı seçimini kazandı!..
Ekrem İmamoğlu, yalnız ekonomi-politik yönden değil, dini politikaya alet etmesi bakımından da Menderes ve Özal’a benzemektedir. Örneğin, “İstanbul’da Süleymancıların koruyucusu (hamisi) olduğu, Beykoz Belediye’sine bu cemaate yakın bir kişiyi seçtirdiği” öne sürülmektedir. Ayrıca seçimden sonra göreve dini ritüellerle başladığı bilinmektedir. Bir Müslüman olarak Hacca da umreye de gidebilir. Ama umre fotoğraflarını medyaya servis etmesi de din istismarıdır…
“Bakalım mevlam neyler, neylerse güzel eyler” diyeceğiz ama bugüne kadar hep emperyalistlerin önümüze koyduklarını “tıpış tıpış” seçtik!..