Biz yorgun,
Biz yoksul,
Biz çaresiz Türk insanı!
İnsan gibi yaşamak nedir
Bilmedik ki hiç!
Yaşamın keskin dişlerinde öğütüldük yıllarca,
İnsan gibi yaşamayı değil,
Sürünmeyi, çile çekmeyi bildik.
Alıştık hep politik yalanlara yetinmeye,
Kaderimizi yaşamaya,
Haksızlığa,
Yoksulluğa,
Kader diye katlanmayı bildik.
Şafak sökerken kalkıp, gün batınca yatarken
Bütün yorgunluklarımızla tarlada ırgatlık yapmayı bildik.
Çift ektik,
Toprağı kardık,
Hayvancılık yaptık,
Avuçlarımızın içi çatlak, çatlak oldu,
Anlımızdan yanaklarımıza ılık, ılık terler aktı,
Onurla yürümeği bildik yaşam yolunca.
Dört-beş yılda bir hatırlanmayı,
Oylarımızı alarak sevgiden yoksun ellerce,
Hoyratça yönetilmeyi bildik.
Hep yok sayıldı hayallerimiz,
Biz halkız, kaç para eder düşündüklerimiz,
Denizlere kavuşmadan,
Kurudu ırmaklarımız.
Üç-beş torba kömür, bir erzak paketine satılmayı bildik.
Çaresizlik içinde dönüp durduk,
Halkın payına düşen dar alanda,
Kıramadık daracık çemberi,
Aşamadık önümüzdeki engelleri,
Gökyüzüne bakarak yetinmeyi bildik.
Seçim sandıkları bizim için kurulmadı hiç!
Beyler, ağalar seçilirken,
Biz onlara oylarımızı vermeyi bildik.
Biz,
Yorgun, yoksul, çaresiz Türk insanı,
Kürt dediler, Türk dediler ayırdılar,
Alevi dediler, suni dediler vuruşturdular,
Huzur ve rahat nedir bilmedik ki hiç!
Ne bir karanfil, ne de bir gül
Uzatılmadı ellerimize,
Beyaz barış güvercinleri uçurulmadı ki gönlümüze,
Biz sadece kavgayı bildik, sömürülmeyi gördük.
Sürmedik insan gibi yaşamanın sefasını,
Kan ağlarken içimiz,
Akan kardeşkanını,
Ölüp giden evlat acısını bildik.
Gözlerimizden oluk, oluk yaş akarken,
Gömdük acılarımızı yüreklerimize,
Kilitledik, ağzımızı, dilimizi,
Susmayı bildik.
Çünkü biz,
Vatan sevgisini böyle bildik.
Böyle öğrendik.
Burhanettin Yılmaz