Sevgili okurlarım, Tolstoy’un oldukça anlamlı, “Sadece Güneşli Günlerde Yürürseniz Hedefinize Asla Varamazsınız” sözünü yazımın başlığına koyarak kaleme aldım.
Hayat, bazen zorluklarla dolu bir mücadele alanı, bazen de güneşli bir patikadır. Ancak, yalnızca kolay olanı seçmek ya da güneşli günlerde yürümek, bizi hedeflerimize ulaştırmaz. Tolstoy’un bu özlü sözü, zorluklarla başa çıkmanın ve kararlılıkla mücadele etmenin önemine dikkat çeker. Aynı zamanda, bu felsefe sadece bireysel çabalar için değil, toplumsal mücadeleler, özellikle de demokrasi için bir metafor haline gelir. Çünkü demokrasi de sürekli savunulması ve mücadele edilmesi gereken bir idealdir.
Demokrasi, yalnızca bir yönetim biçimi değil, hakların, özgürlüklerin ve eşitliğin savunulduğu bir mücadele alanıdır. Demokrasiye yönelik tehditler, tıpkı hayatın fırtınaları gibi zaman zaman ortaya çıkar ve bu noktada toplumsal dayanışma hayati önem taşır. İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan halkın demokratik hak arayışı, bu mücadelenin ne kadar güçlü olabileceğini gösteren önemli bir örnektir. İstanbul’da başlayan protestolar, kısa sürede ülke geneline yayılarak halkın iradesine sahip çıkma kararlılığını ortaya koymuştur2.
Bu süreç, yalnızca bireysel bir hak arayışı değil, aynı zamanda tek adam rejimine karşı verilen bir toplumsal mücadele olarak da değerlendirilebilir. Halkın sokaklara dökülmesi, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarıyla dayanışma ruhunu güçlendirmiştir.
Tek Adam Rejimlerine Karşı Tarihsel Mücadeleler
Dünya tarihine baktığımızda, tek adam rejimlerine karşı verilen mücadelelerin demokrasiye nasıl güç kattığını görebiliriz. Örneğin:
- Şili’de Pinochet Dönemi: 1973’te başlayan askeri diktatörlük, halkın yıllar süren mücadelesiyle 1990’da sona erdi. Şili halkı, referandumlar ve kitlesel protestolarla demokrasiye dönüşü sağladı.
- Güney Afrika’da Apartheid Rejimi: Nelson Mandela’nın liderliğinde verilen uzun soluklu mücadele, yalnızca ırk ayrımcılığını değil, aynı zamanda otoriter bir rejimi de sona erdirdi.
Bu örnekler, halkın dayanışma ve kararlılıkla otoriter rejimlere karşı koyabileceğini ve demokrasiyi yeniden inşa edebileceğini göstermektedir.
Her zorluk, demokrasiyi daha güçlü kılar. Baskı dönemlerinden sonra kazanılan haklar ve elde edilen adalet, bu mücadelenin ne kadar değerli olduğunu ortaya koyar. Demokrasi mücadelesi de tıpkı bir fırtına sonrası açan güneş gibi, zorlukların ardından topluma yeni umutlar ve kazanımlar getirir. Her bir çaba, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de özgür bir toplumda yaşamasını sağlar.
Hayatta ve demokrasi mücadelesinde yalnızca güneşli günleri beklemek, bizi hedefe ulaştırmaz. Zorluklarla yüzleşmek ve her koşulda yürümeye devam etmek, hedeflerimize ve özgür bir toplum idealine ulaşmanın anahtarıdır. Demokrasi, sürekli bir mücadele ve savunma gerektirir. Bu mücadelede adım atan herkes, toplumun daha adil, eşit ve özgür bir geleceğe ulaşmasına katkıda bulunur.
Tolstoy’un dediği gibi, fırtınalı günler olmadan hayatın anlamını ve güzelliğini tam olarak kavrayamayız. Demokrasi mücadelesi de, fırtınaları aşarak özgürlüğü yeniden doğurmanın bir yoludur. Bu nedenle, hangi koşulda olursa olsun, toplumsal ve bireysel dayanışmayla yola devam etmek hepimizin ortak görevidir. Çünkü yalnızca mücadeleyle kazanılan demokrasi, gerçek bir zaferdir.
Saygılarımla…