Zor bir dönemden geçiyoruz. Hukukun üstünlüğü, adalet ve temel haklar gibi demokrasinin yapı taşları, bugün ciddi bir tehdit altında. Ülkede yokluk, yoksulluk ve yolsuzluk yaşamın her alanına sirayet etmiş durumda. Bu durum, yalnızca ekonomik bir kriz değil, aynı zamanda toplumsal bir adalet krizini de beraberinde getiriyor. İktidar mensuplarının anayasa ve yasaları hiçe sayarak hareket ettiği bir ortamda, demokrasi yalnızca bir isimden ibaret kalıyor.
Hak, Hukuk ve Adaletin Yokluğu
Hukukun üstünlüğü, bir toplumun adalet duygusunu ayakta tutan en temel unsurdur. Ancak, bugün bu ilkenin yerini keyfi kararlar ve hukuksuz uygulamalar almış durumda. Yargı, bağımsız bir denetim mekanizması olmaktan çıkarılarak, bir baskı aracı haline getirilmiş gibi görünüyor. Kazanılmış hakların gasp edilmesi, bireylerin özgürlüklerini ve güvenliklerini tehdit ediyor. Bu durum, yalnızca bireylerin değil, toplumun tamamının geleceğini karartıyor.
Demokrasinin Adı Var, Kendisi Yok
Demokrasi, halkın iradesinin özgürce yansıdığı bir yönetim biçimidir. Ancak, bugün bu iradenin baskı altına alındığı, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı ve halkın sesinin susturulduğu bir tabloyla karşı karşıyayız. Yargı sopasıyla muhalefetin ve eleştirel seslerin bastırılması, demokrasinin temel ilkelerine aykırıdır. Bu durum, yalnızca bireylerin haklarını değil, aynı zamanda toplumun ortak geleceğini de tehdit ediyor.
Ekrem İmamoğlu ve Diploma Krizi
Bugün gelen son dakika haberlerinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi gibi bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Bu tür bir hamle, yalnızca bir bireye yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda halkın iradesine ve seçme hakkına yönelik bir müdahaledir. Bu durum, hukukun ve demokrasinin ne kadar zayıflatıldığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Toplumsal Dayanışmanın Önemi
Bu karanlık dönemde, toplumsal dayanışma ve ortak mücadele, hakların korunması ve demokrasinin yeniden inşası için hayati önem taşıyor. Halkın iradesine ve temel haklarına yönelik bu tür saldırılar karşısında, sessiz kalmak bir seçenek değildir. Toplumun her kesiminin, adalet ve demokrasi için bir araya gelmesi gerekiyor.
Sonuç: Umudu ve Mücadeleyi Kaybetmemek
Bugün yaşananlar, demokrasinin ve hukukun ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösteriyor. Ancak, bu durum umutsuzluğa kapılmak için bir neden değil. Aksine, bu zorluklar, hakların ve özgürlüklerin korunması için daha güçlü bir mücadeleye olan ihtiyacı ortaya koyuyor. Demokrasi, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir mücadele alanıdır. Bu mücadelede, hak, hukuk ve adalet için sesimizi yükseltmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bu süreçte, dayanışma ve kararlılıkla hareket ederek, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmek mümkündür. Çünkü adaletin olmadığı bir toplumda, hiçbir birey özgür değildir. Ve özgürlük, her zaman mücadeleye değer
Tuzla Demokrasi Hareketi: Birlik ve Dayanışmayla Umudu Büyütüyoruz
Tuzla Demokrasi Hareketi, içinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte kötü gidişe “dur” demek ve toplumsal adalet, eşitlik ve özgürlük ilkeleri doğrultusunda mücadelesini sürdürmek için varlığını korumaktadır. Bu hareketin gücü, bireylerden değil, dayanışmanın ve ortak ideallerin yarattığı kolektif ruhtan beslenmektedir.
Bizler, “Ya hepimiz, ya hiçbirimiz” anlayışıyla hareket ediyoruz. Ayrışmadan, bölünmeden, birlikte daha güçlü olabileceğimizi biliyoruz. Toplumun her kesiminde bu dayanışmayı büyütmek ve demokrasiyi gerçek anlamda hayata geçirmek için birlikteliğimizi güçlü kılmamız gerekiyor.
Şimdi, bu dayanışma ruhuyla yeni filizler vermenin ve umudu büyütmenin zamanı. Tuzla Demokrasi Hareketi, tüm karanlıklara rağmen, umudun ışığını taşıyan herkes için bir ortak buluşma noktası olmaya devam edecektir. Birlikte daha güzel bir geleceği inşa etmek elimizde!
BİZE KATILIN
