Burhanettin YILMAZ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Demokrasi bir yönetim bicimi değil ayni zamanda bir mücadele alanıdır.

Demokrasi bir yönetim bicimi değil ayni zamanda bir mücadele alanıdır.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu yazıyı kaleme almama dünkü yazımın son paragrafında “Demokrasi, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir mücadele alanıdır” cümlesin önemine vurgu yapan Özkan Toraman ve Filiz Gökçe yoldaşımızın “Bu söz İktisat bilimi ekollerine yeni bir boyut getirecek kadar derin” sözüne istinaden kaleme alınmıştır.

 

Demokrasi, yalnızca halkın kendi temsilcilerini seçtiği bir yönetim biçimi olarak tanımlanamaz. Bunun ötesinde, demokrasi bir toplumsal mücadele alanıdır; hakların korunması, eşitliğin sağlanması ve adaletin tesis edilmesi için sürekli olarak savunulması gereken bir idealdir. Demokrasi, statik bir kavram değil, dinamik ve sürekli gelişen bir yapıdır. Bu nedenle, demokrasiyi yaşatmak ve güçlendirmek, bireylerin ve toplumların kolektif çabalarını gerektirir.

 

Demokrasi, sadece bir seçim mekanizması değildir. Otoritenin halktan kaynaklandığı, birey haklarının garanti altına alındığı ve hukukun üstünlüğünün korunduğu bir süreçtir. Ancak, bu süreç kendiliğinden işlemez. Tarih boyunca otoriter eğilimler, güç birikimleri ve baskıcı yönetimler demokrasiyi tehdit etmiş; halkın mücadelesiyle bu tehditlere direnç gösterilmiştir. Dolayısıyla, demokrasi bir yönetim biçimi olmanın yanı sıra, hak, özgürlük ve adalet için verilen bir mücadele alanıdır.

 

Demokrasi, vatandaşların haklarının eşit şekilde korunduğu bir sistemdir. Ancak, bu haklar hiçbir zaman kendiliğinden verilmez; her zaman mücadele ile kazanılmıştır. Kadınların seçme ve seçilme hakkı, işçilerin emek mücadelesi, ırk eşitliği için verilen savaşlar gibi sayısız örnek, demokrasinin bir mücadele alanı olduğunu gösterir. Bugün bile, ifade özgürlüğü, çevre hakkı ve dijital haklar gibi konularda demokrasinin korunması için mücadele sürmektedir.

 

Günümüzde, sosyal medya kısıtlamaları, yargının bağımsızlığının zayıflaması ve otoriter eğilimler gibi tehditler, demokrasiyi zayıflatmaktadır. Halkın sesi kısılmaya çalışıldığında, temel haklar gasp edildiğinde ya da hukukun üstünlüğü ihlal edildiğinde, demokrasi yalnızca bir isimden ibaret hale gelir. Bu noktada, halkın kolektif dayanışması ve kararlılığı, demokrasiyi korumanın en güçlü savunma mekanizmasıdır.

 

Demokrasi, yalnızca seçmenlerin sandığa gitmesiyle bitmez. Bireylerin siyasete katılımı, sivil toplum kuruluşlarının güçlendirilmesi ve halkın günlük sorunlara çözüm üretmesi demokrasiyi canlı tutar. Demokrasi bir hak olduğu kadar, her birey için bir sorumluluk alanıdır. Bu nedenle, demokrasinin varlığını sürdürmesi, halkın sürekli olarak bu alanda aktif bir rol oynamasına bağlıdır.

 

Daha net söylemek gerekirse demokrasi, bir yönetim biçimi olduğu kadar, hak ve özgürlüklerin korunması için verilen bir mücadele alanıdır. Bu mücadele, bireylerin ve toplumların iradesinin; eşitlik, adalet ve özgürlük ideallerinin gerçekleşmesi için devam etmelidir. Otoriter tehditler ve baskıcı uygulamalar karşısında, demokrasi ancak toplumsal dayanışma ve kolektif kararlılıkla ayakta kalabilir. Demokrasi için mücadele, özgürlüğün ve adaletin savunulmasıdır. Bu mücadele, yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de ortak bir görevidir. Çünkü özgürlük, sürekli olarak korunması gereken bir değer ve demokrasinin temel taşıdır.

Saygılarımla…

Demokrasi bir yönetim bicimi değil ayni zamanda bir mücadele alanıdır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.