Örgütsüz ve sendikasız bir toplumda, zamlar karşısında siyasal muhalefetin tepki göstermesi zorunludur. Aksi takdirde, muhalif kamuoyu bu durumu isteksizlik olarak görecektir.
Hükümetin yeni vergi zamları hakkında birçok yorum yapıldı. Bu zamlar, iktidar tarafından bile tam olarak savunulamıyor. KDV’nin çok yükseltilmediği söylenip, konuyu depremlere getirerek geçiştiriyorlar. AKP içinde bile eleştiriler var. Şimşek ve ekibinin işi zor olacak. Ayrıca, artacak zamların ilk belirtileri görülüyor ve bu huzursuzluk yaratabilir.
Muhalif kamuoyunda zamların yorumu konusunda ihtilaf var. Bir kesim, bu zamların orta ve orta üst sınıfları hedeflediğini, diğer kesim ise tüm toplumu hedef aldığını söylüyor. İki yorum da doğru: Gerçek bir orta sınıf kalmadığı için, orta sınıfı hedeflediği söylenen her şey daha geniş bir kesimi etkiliyor.
Orta sınıflar genişlemiş ve yoksullaşmıştır. Laik ve İslami orta sınıflar arasındaki farklar azalmıştır. KDV’nin arttığı ürünler herkes tarafından kullanılan ürünlerdir.
“Boş tencere” popülizminden öte, bir milletin böyle yoksullaşması, her siyasi hareketin düşünmesi gereken bir olgudur. Türkiye’de asgari ücret, standart maaş hâline gelmiştir. Mayıs 2023 itibariyle yoksulluk sınırı 33.750,48 lira, bekar çalışanın yaşama maliyeti ise 13.440 liradır. Toplumun yarısı bu yoksullukla geçinmeye çalışıyor.
Emeklilerin yoksullaşması ve toplumsal piramitte alt kademelere itilmesi de bu yaklaşımın başka bir yönüdür. Muhalefet partilerinin ataleti dikkat çekicidir. Zamlar karşısında siyasal muhalefetin tepki göstermesi zorunludur. Aksi takdirde, muhalif kamuoyu bu durumu isteksizlik olarak görecektir.
Bu yoksullaşma dalgasıyla mücadele etmek büyük bir sorumluluktur. Seçim yenilgisinin ardından, yeni bir muhalefet halk nezdinde itibarını geri kazanacak ve yeni bir politik mobilizasyon dalgası başlatabilecektir. Her köşede yaygınlaşan homurdanmaları politik meydan okumaya dönüştürmeye cesaret eden lider adayı, toplumsal dönüşümün yeni öznesi olacaktır.
Muhalefet içindeki ve Türkiye içindeki değişimi başlatacak olan tsunami, toplumsal huzursuzluğu bir politik projeye dönüştürme iradesinden geçer. Muhalif siyasiler, sessiz kalırlarsa her şeyin düzeleceğini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Bu uyku olsa olsa “hab-ı gaflet”tir. Namık Kemal’in uyarısıyla: “Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletden!”