Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olarak tarihsel bir sorumluluğa sahiptir. Ancak son dönemde, özellikle anayasanın değiştirilemez maddelerine yönelik tartışmalar ve bu bağlamda eski Başbakan Binali Yıldırım hakkında yapılan suç duyuruları, CHP’nin bu konulardaki sessizliğiyle eleştirilmektedir. Bu durum, CHP’nin muhalefet rolünü yeterince yerine getirip getirmediği sorusunu gündeme taşımaktadır.
Eski Başbakan Binali Yıldırım, “Vatandaşlık tanımı yeni anayasada gözden geçirilebilir” açıklamasıyla anayasanın değiştirilemez maddelerine yönelik bir tartışma başlatmıştır. Bu açıklama, anayasanın 3. maddesinin ihlaline yönelik bir talep olarak değerlendirilmiş ve Kutlu Parti tarafından suç duyurusunda bulunulmuştur. Suç duyurusunda, Yıldırım’ın Türk Ceza Kanunu’nun 302. ve 309. maddelerinde yer alan “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” ve “Anayasayı ihlal” suçlarını işlediği iddia edilmiştir
Bu gelişme, anayasanın temel ilkelerine yönelik bir tehdit olarak algılanmış ve kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştır. Ancak, bu kadar önemli bir konuda başta genel başkan Özgür Özel olmak üzere CHP yöneticilerinin sessiz kalması, eleştirilerin odağı haline gelmiştir.
CHP, iktidarın savcıları tarafından sürekli soruşturmalarla karşı karşıya kalırken, Binali Yıldırım gibi önemli bir figürün anayasa ihlali iddialarına karşı neden sessiz kaldığı sorgulanmaktadır. CHP’nin, anayasanın temel ilkelerini savunma ve bu tür tartışmalara karşı güçlü bir duruş sergileme sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak, bu konuda yeterince aktif bir tutum sergilemediği yönündeki eleştiriler, partinin muhalefet rolünü zayıflattığı algısını yaratmaktadır.
CHP’nin, anayasa ihlali gibi ciddi bir konuda sessiz kalması, hem tabanında hem de genel kamuoyunda hayal kırıklığı yaratmaktadır. Bu durum, partinin tarihsel misyonuna ve kurucu kimliğine aykırı bir tutum olarak değerlendirilmektedir.
Cumhuriyeti kuran parti olarak CHP’nin, anayasanın temel ilkelerine yönelik her türlü tehdide karşı güçlü bir duruş sergilemesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Binali Yıldırım’ın açıklamaları ve hakkında yapılan suç duyuruları gibi konularda daha aktif bir rol üstlenmelidir. CHP’nin, anayasal düzeni savunma ve kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu bulunmaktadır.
CHP yönetiminin, bu tür tartışmalarda sessiz kalması, sadece muhalefet rolünü zayıflatmakla kalmaz, aynı zamanda partinin tarihsel misyonuna zarar verir. Bu nedenle, CHP’nin anayasa ihlali gibi ciddi konularda daha proaktif bir tutum sergilemesi ve kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, partinin muhalefet rolü ve tarihsel misyonu sorgulanmaya devam edecektir.
Saygılarımla…
